İşin ayan beyan tarafı Diyarbakır'ın Sur Belediyesinin ve Başkanları Abdullah Demirbaş'ın epey bir zamandır yine epeyce ezayı cefayı kurumsal olarak da göğüsleyerek göze aldıkları ve uyguladıkları bir çaba benim gibi birçok vicdan sahibini ziyadesiyle ilgilendiriyor.
Bu belediye "işi" sanıldığı gibi yol, kanal ya da park işi değil. Elbette kimilerine göre belediyelerin asli görevi bu altyapı işleri olmalı. Ama bu sayılan altyapı kabilinden işlerin yanında, belediyeler temsilcisi oldukları yerleşim yerlerinin tarihine, kültürüne ve kimliğine yönelik işler de yaparlar / yapmalılar da! Yapmazlar ise bir eksiklik var demektir.
İşte bunu erken fark eden ve adını tarihi Amida surlarından alan Sur Belediyesi ve Başkanı Abdullah Demirbaş "Çok dillilik" meselesi ile birkaç yıldır yakından ilgileniyor. İlgilenmekle kalmayıp uyguluyor da.
Mesela en az yedi dilden ayrı ayrı minik tanıtım rehberleri basıp dağıtıyor. Bu farklı dillerdeki rehberlerin kimilerinin ilgilisi çok az olsa da biliyorlar ki; "bir zamanlar" şu an temsilcisi oldukları beldenin sicilinden düşseler de, o dilinde broşür bastıkları kavimler yaşamış ve iz bırakmışlar. İşte şimdi simgesel manada da olsa o dilleri metinlerde, hafızalarda yaşatmak çok anlamlı.
Yaz aylarında Sur Belediyesi tarihi sur içinin üç sokağına geçmişte yaşamış üç şehirli şahsiyetin adlarını, yaşadıkları sokaklara vermişti. Bir Kürt, Ahmed Arif'in Xançepek'teki Yağcı Sokak olan evinin bulunduğu sokağa; Ahmed Arif Sokağı. Bir Süryani, Naum Faik Palak'ın Lalebey Mahallesindeki Puşici Sokak olan Sokağına Naum Faik Palak Sokağı. Bir Ermeni Mıgırdiç Margosyan'ın Gâvur Mahallesindeki Direkçi Sokak olan evinin sokağına da Mıgırdiç Margosyan Sokağı adını meclis kararıyla vermiş ve tabelalarını da çakmış/ çaktırmışlardı.
Sonra bu "üç dil üç sokak" projesini biraz daha şekillendirerek; "Bir şehir, üç sokak, üç dil, üç kitap" haline dönüştürerek yeni bir çabanın içine girdi Sur Belediyesi ve Demirbaş.
Mıgırdiç Margosyan'ın son yirmi yıldır Diyarbakır'ın eski sur içinin balıkçılar başından aşağı doğru uzanan ve kayıtlarda Hasırlı Mahallesi olarak geçen ama artık "Gâvur Mahallesi" olarak kitapla kayıt altına da alınan önemli eseri Kürtçe-Türkçe-Ermenice olarak hayat buldu.
Naum Faik Palak bir Süryani dilbilimci, otuz dolayında dil, kimlik ve kültür üzerine kitap yazmış. Diyarbakır'da doğmuş, 1930'da Amerika'da New Jersey'de sürgünde ölmüş. Evi yıkık harap vaziyette Lalebey Mahallesi Puşici Sokak'ta. İşte Palak'ın sürgünde iken Beth-Nahren dergisinde Süryanice yazdığı özlem, hasret, dil, yurt ve kimlik denemeleri, metinleri "Beth Nahren" ismiyle derli toplu vaziyette Türkçe ve Kürtçesi ilke kez yayınlanıyor olmakla birlikte yine üç dilli olarak Kürtçe- Türkçe-Süryanice olarak yayınlandı.
Üçüncü kitap ise naçizane benim, Şeyhmus Diken'in!
Şehre ilk kez gelen bir yabancı gezgine görünmeyen gaipten bir sesle gaybana bir rehberin, gezginin kulağına fısıldayarak eski şehri gezdirişinin hikâyesini yazdım. Benim de amatörce çektiğim kimi fotoğraflarla birlikte, usta fotoğraf sanatçıları Mehmet Masum Süer ile Aydın Çetinbostanoğlu fotoğrafları ile katkı sundular.
Yirmi yıldır uzak ülke ABD'nin (Amerika Birleşik Devletleri) Los Angeles şehrini mesken tutan Dîyarbekir Ermenisi Udi Yervant ise kıymetli bir armağanla kitapla aynı adı taşıyan bir müzik cd'si ekledi kitaba. Ve "Dîyarbekir El Sallıyor" Türkçe-Kürtçe-İngilizce olarak yayınlandı.
Şehirler; sokakları, evleri, camileri, kiliseleri, surları, çeşmeleri ile özcesi sırf mekânlar olarak tek başına var olmazlar. Mekânlara ruh katan insanları ile de kendilerini sürdürürler. Eli kalem tutan, fotoğraf çeken, musikişinas, ya da sanatın bir kolu ile ilgilenen insan tekine düşen ise anı, yaşanmışlıkları kayıt altına almak ve gelecek kuşaklara aktarmaktır.
Entelektüel bunları yapar da! Peki, seçilmişlere, siyasetçilere düşen nedir? Ona düşen de; bütün siyasal kaygılardan uzak, şehrine dair olan ve geçmişten akıp gelen ne varsa onları kayıt altına alıp ilgilisine sunmak olmalı.
İşte üç dilli üç kitabı, Lis Yayınevinin editasyonu ile çok kaliteli birer prestij kitabı olarak Sur Belediyesi yaptı ve paylaşıyor. 19 Kasım'da 30. İstanbul TÜYAP Kitap Fuarında "Mezopotamya'nın Kayıp Kelamı" söyleşisinde paylaşılacak. (ŞD/IC)