Biliyorum ki, 2008 "süperliklerle" dolu bir yıl olacak. Hep beraber güleceğiz, eğleneceğiz. Ekmek elden, su gölden mükemmel bir şekilde akıp gidecek on iki ay. Ama biz hiç bitmesin isteyeceğiz. Niye mi? Herkesler duysun, Hakan Kırkoğlu’na rakibim: 2008 benim için parlama ve kendini bulma yılı olacak.
2008’de çok yaratıcıyım
Her gece “Allahım beni ünlü bir sanatçı yap” diye ettiğim dualar karşılığını buluyor, Evropa ve New York’un en seçkin galerilerinde sergileniyor eserlerim; Tate Modern ve MoMa işlerimi daimi koleksiyonlarına katmak için birbirleriyle yarışıyor. Venedik Bienali’nin Türk Pavyonu’nu benim hazırlamamı istiyorlar, zamansızlıktan yakınıp mırın kırın ediyorum. Bir yandan da başarılı ve ünlü bir yazar olduğum için tüm enerjimi güncel sanata veremiyorum. Okuyucularım benden kitap bekliyor. Yani bir Tuna Kiremitçi var, bir de ben kitapçılarda arbedeye sebep olan.
Şikayetçi değilim tabii kitap yazmaktan, ama ne yalan söyleyeyim köşe yazarlığını daha çok seviyorum. O sebeple senede beş kitap çıkartmaya özen gösterdiğim gibi, üç gazete ve dört dergide birden yazmaya da devam ediyorum. Bu arada yazdığım masallarla da Andersen’in tahtına aday gösteriliyorum. Resimlemelerini de benim yaptığım masalların dünya satışları Harry Potter’la kafa kafaya gidiyor.
Çok başarılıyım
Bu yıl aynı zamanda hep hayal ettiğim gibi uzun metraj film işine de giriyorum. Beyaz Melek’in gişesini şişirenler benim filmi görsünler. Fazla bir şey beklemiyorum aslında. Türkiye’de iki milyon gişe yapsak, Altın Ayı ve Altın Palmiye’yi alsak yeter. Dahası ikinci filme, kısmetse. Tabii bu başarının ardından peşime takılan Holywood’la da işler güçler yüzünden pek ilgilenemiyorum. Tim Burton reddedersem gücenir diye, kaç gündür telefonlarını açamıyorum valla.
Üniversiteden ayrılmama dayanamayan akademi dünyası da bana en çok istediğim üç alanda fahri doktora unvanı veriyor. Böylece siyaset bilimi okumuş benim; sanat tarihi, psikoloji ve hep hayranı olduğum fizik ve elektrik elektronik alanlarında doktora unvanım oluyor. En seçkin okullar kürsü teklif ediyor, akademiye küskünlüğüm sebebiyle kabul edemiyorum. Arada bir dört sene çalıştığım üniversiteme gidip güncel sanat, yazma sanatı, kitap resimleme, beyaz atlı prens, film yapımı ve elektrik direklerinin simetrisi üzerine seminerler ve atölyeler düzenliyorum.
Çok mutluyum
Nihayet daha aydınlık bir eve taşınıyorum, bu sayede bir sürü ev bitkisi yetiştirebiliyorum. Yılın yarısına gelmeden küçük bir cangıla dönüşüyor ev, çiçeklere vitamin ve doğum kontrol hapı vermeyi kesiyorum.
Çok üretken bir insan olduğum için yalnız olduğum sanılmasın, son derece düzenli ve aktif bir sosyal hayata sahibim. Şahane evimde en az haftada dört gün arkadaşlarım için yemek yapıyorum. Tıpkı Ferzan Özpetek filmlerindeki gibi onların varlığıyla hem mutlu oluyorum hem de onlara olan sevgimi düşünerek tuhaf bir biçimde hüzünleniyorum.
Bu arada çok affediciyim
Kalbimi kıran, kara listeme giren kim varsa bereket getirsin diye kafasında koca bir nar patlattıktan sonra bağışlıyorum onu. İnan olsun çok rahatlıyorum, sanki üzerimden kırk yıllık yük kalkıyor. Böylece anlıyorum affetmenin neden en büyük erdemlerden biri olduğunu.
Çok fotojeniğim
Bostana’da çöp şişleri götürürken Liv Tyler’a olan benzerliğimi fark eden bir Fransız sanatçı beni Paris moda haftası için hazırladığı bir projede model yapmak istiyor. Reddedemiyorum. Kamera dedin mi, dünya duruyor benim için. O kadar güzel çıkıyorum ki fotoğraflarda, kendime uzun uzun bakmayı çok seviyorum. Parisli modacılar da projeyi görünce benimle hemfikir oluyor, ısrar ediyorlar Paris’e yerleşip modellik yapmam için. Olmaz diyorum ben sanatçıyım, model değilim bir kere. O zaman Pompidou’nun bir katını teklif ediyorlar bana. Şaşkın bu Fransızlar diye düşünüp, ben vatanımdan başka yerde yaşamam diyorum. Üzülüyorlar, 3 metreye 4 metre fotoğraflarımı hediye ediyorum sonra, minnettar kalıyorlar.
Ayrıca çok yönlüyüm
Pekin olimpiyatlarına stilli yüzme, sırıkla atlama ve gülle kategorilerinde katılıyorum. Napayım, devlet yetkilileri senin katılmanı istiyoruz, aksi halde çekiliriz olimpiyatlardan dedi, ben de dayanamadım kabul ettim. Ve hatta sevgili okuyucular acilen çıkmam lazım, sırık antrenmanıma geç kalıyorum.
Size de en az benimki kadar sükseli ve "janti" bir yıl diliyorum. (EK/TK)