Dün 8 Mart’tı…
Hapishanelerde tarihsel günlerde düzenlediğimiz etkinlikler bir başka oluyor.
Yüksek koca beton duvarların ayırdığı havalandırmalarda belirlenen saatte toplanır koğuş ya da hücre sakinleri.
O günün anısına özgürlük mücadelesinde yitirdiklerimiz için saygı duruşmayla başlar etkinlik.
Ardından bir ses yükselir ve herkes o sesi takip ederek sloganlarını gökyüzüne salar.
Sonra marşlar ve türkülerdedir sıra.
Her bir hücre ya da koğuş daha önceden belirlemiştir o etkinlikte hangi marş, türküyü söyleyeceğini, hangi şiiri okuyacağını.
Finalde de halay olur genellikle.
O anda yukarıda izlense hapishane havalandırmaları…
Her bir havalandırmada 1, 3, 12 arasında değişen sayıda tutsağın keyifle halay çekişinin oluşturduğu o ilginç tabloyu görebilir.
Tabii başta F tipi hapishaneler gelmek üzere, birçok hapishanede bütün bunların bir karşılığı oluyor.
Etkinliklerden menle başlayıp, iletişim, ziyaret cezaları biçiminde kademe kademe bu cezalar uygulanıyor.
Dün 8 Mart’ı!
Saat 10.00’da başladı A Blok 7.8.9 ve 10. hücre ve koğuşlarda kalan tutsakların 8 Mart kutlaması.
Kutlama sonrası günlerce önceden kararlaştırdığımız gibi, plastik yoğurt kovasında yetiştirdiğimiz gülden üç dalı bir başka plastik kaba diktim.
Sonra biraz volta, biraz sohbet, muhabbet derken öğlen oldu.
Hapishanede görüştüğünüz insan sayısı kaldığınız koğuş ya da hücre sakinlerinin sayısı kadardır.
Özel günlerde idare tarafından düzenlenen etkinlikler; diğer koğuş ve hücrelerde kalan arkadaşlarımızı görme, onlarla kucaklaşma, kısacık da olsa sohbet etme ve hep birlikte eğlenme koşulunu sunuyor biz tutsaklara…
Ve hapishanede bir 8 Mart günü birlikte olmanın, birlikte türküler söylemenin, halaya durmanın tadı gerçekten bir başka oluyor.
Gebze hapishanesi Kadın Hapishanesi’ne dönüştüğünden beri siyasi kadın tutsakların sayısı bir hayli arttı.
Dün konferans salonunda toplandığımızda yetmişe yakındı sayımız.
Koğuş kapıları sırayla açılır açılmaz, hapishanenin asık yüzlü loş gri koridorları anında bir renk cümbüşüyle ve cıvıl cıvıl kadın sesleriyle doldu.
Konferans salonuna ilk giren iki koğuştan sakinler olarak “ev sahibi” havasında sıraya dizilip, gelen arkadaşları karşıladık.
Hepimiz gerçekten çocuklar gibi şenlendik.
Kucaklaşmalarımızın, kutlamalarımızın, özlem yüklü kısacık sohbetlerimizin sonu bir türlü gelmedi.
Neyse ki, kapı ağzında biriken kalabalığı görevliler uyardı da, yerlerimize geçebildik.
İdare etkinlik için Gebze Can Ağma ve Atilla Özdemir’den oluşan Grup Hozan Can Ağman ikilisini getirmişti.
Ayrıca sesleriyle ve gitarlarıyla etkinliğe katkı sunan adli tutuklu arkadaşları da özel olarak belirtmeliyim.
Anlayacağınız bu sene de sokaklarda olmasak da hakikatten harika, sıra dışı bir 8 Mart kutladık.
Açılış birinci müdür 8 Mart’ımızı kutlayarak yaptı.
Ardından hepimize karanfiller dağıtıldı.
Karanfilleri görür görmez yanı başımızdaki Gülbahar’a eğilip, belki filizlenir umuduyla karanfilleri dikmeyi önerdim.
Sonra Grup Hozan Can Ağma’nın Kürtçe, Türkçe ezgileriyle hep birlikte halaya durduk.
Etkinliğin yıldızı rengârenk yöresel kıyafetleriyle Kürt kadın arkadaşlarımızdı.
Tilililere karışan alkış sesleri, müzik grubu eşlik eden 50-60 kişilik bir kadın korosuyla, 8 Mart’ı yaratan New York’lu dokuma işçisi kadınlara, Claralara, Rozalara, Kollontaylara, Zilanlara, Beritanlara, Merallere, Barbaralara, Şengüllere, Sabolara, Nergizlere, Aysunlara, Yaseminlere… özgürlük mücadelesinde yitirdiğimiz tüm kadınlara sevgi ve minnet duygularımızı gönderdik.
Genç bir mahpusun gitarı eşiğinde söylediği türkülerle anılarda buldum kendimi.
Kadın arkadaşın duru, berrak sesiyle:
“Ağlama yar ağlama anam / Mavi yazma bağlama / Mavi yazma tez solar anam / Yüreğimi dağlama / …” kulaklarıma dolan ezgiye kattım birkaç damla gözyaşımı.
Yanı başımdaki Gülbahar, sevgiyle gözlerime bakıp elimi sıktı ve bir sonraki “Neredesin Sen” türküsünü bana armağan etti.
Yeniden halaya durduğumuzda kulağıma eğilen Azime halay çeken kadınları gösterip; “memleketin en tehlikeli kadınları burada toplanmış” diyince…
İlk anda şaşırsam da, jetonum çabuk düştü.
Öyle ya…
Farklı kuşaklardan onlarca kadın…
Baskıya, zulme, asimilasyona, sömürüye başkaldırmış; isyankâr, asi onlarca kadın…
Mücadelelerinin belli bir aşamasında gerçek özgürlüğün devrimci cins bilincini kuşanarak, erkek egemenliğine karşı da mücadele etmekten geçtiğini kavramış, bilince çıkarmış onlarca kadın…
Müebbet hapis cezasını çekmekte olan 15-20 yıllık tutsaklar, çiçeği burnunda birkaç yıllık mapuslar, gerillalar, kent çalışmalarından, sokak gösterilerinden, evinden, sokaktan gözaltına alınarak tutuklanmış onlarca kadın…
Şen kahkahalarımıza kattığımız tilililerle 2013'ün 8 Martını hapishanede böyle kutladık.
Etkinlik sonrası vedalaşırken, hepimizin dileği bir sonraki 8 Mart’ta sokaklarda buluşmak oldu!
* Füsun Erdoğan, 9 Mart 2013, Gebze Kadın Hapishane