sağlık ve medya alanının tüm tarafları "sağlık haberciliği" konusuna "hak temelli" yaklaşmalıdır. asıl ve son hedef ise herkesin, her durumda "tam iyilik hali" içinde olmasını sağlamak olmalıdır. bunun için tüm tarafların, kendi alanlarının temel ilke ve kurallardan ayrılmaksızın bu önceliklerin gereğini de yerine getirme sorunluluğu vardır.
bilgiyi paylaşmak ve paylaşılmasını sağlamak herkesin temel görevi olmalıdır. "benim bilmem yetmez, herkes bilmeli, en azından bilmek isteyenler ulaşmalıdır" düşüncesi doğrudur. temel doğruları sürekli gözden geçirmek ve yinelemek her zaman yararlıdır.
yanlışları genellikle hiç bilmeyenler değil, az ya da eksik bilenlerle, her zaman doğru bildiğini düşünenlerin yaparlar. "doğru"lar eğer "inanç"larla değil, "bilim"in kuralları çerçevesinde belirleniyorsa, öncelikle sürekli değişeceği kabul edilmeli ve bu öngörülerek sorgulanmalıdır.
diğer yandan "doğrular" yazıldıkça ve söylendikçe akılda kalır ve yerleşir; bunların elektronik ortamın sayesinde paylaşılması da gereksinildiği her zaman ulaşılan bir "kaynak" işlevi göreceği açıktır.
kuşkusuz bu temel doğrular "bilen"lere, her zaman ve koşulda "doğru bildiğini" düşünenlere ve bunları uygulayanlara yönelik değil, bilginin ve bakış açısının her zaman değişeceğini düşünenlere, yeni şeyleri öğrenmeyi isteyenlere, her durumda düşüncelerine, alışkanlıkla yaptıklarına "kuşku" duyarak sorgulayanlara, onları sınayıp, bilimsel davranmaya çalışan ve sorumluluğunun bilincinde olanlara yöneliktir.
"sağlık haberleri"nin tarafları
sağlık haberciliğinin sağlık yönünün tarafları arasında belirleyici olanlar hekimler ve sağlık çalışanları gibi görünse de temel olan "sağlık hizmetine gereksinim duyanlar ve hastalarla onların yakınlarıdır.
hak temelli bakış bunu gerektirir. ama bunların dışında sağlık kurumlarının sahipleri ve yönetenleri, bu alanın kurallarını koyanlar, denetleyenler, onların gereksinimlerini sağlayanlarla, gerekli olan bilgiyi, aracı, gereci üreten ve öğretenler, tüm bu faaliyet alanının sonuçlarından etkilenenler de birer taraf olarak bu alanda bulunurlar.
habercilik yönünün tarafları arasında haberciler haberi "üreten, eyleyen" olarak belirleyici olsalar da onların varlık nedenleri aslında "okurları/alıcıları/izleyicileri"dir. ama ayrıca habere konu olanlar, yardımcı haber kaynakları, yayınlayan medyaların sahipleri, yöneticileri, haber sürecinin unsurları, habercilik alanının kurallarını koyanlar, onları denetleyenler, kaynaklarını sağlayanlar, bunun bilgisini üretenler ve öğretenler de bunlar arasında sayılmalıdır.
iki alanın tarafları, birer insan olarak kendi gereksinimleri dışında da, yaptıkları işlerin gereği olarak sık olarak birbirlerine gereksinim duyarlar. sağlık habercisi için sağlık alanının tüm tarafları çok önemlidir. çünkü haberini bu alandan çıkarmaktadır.
sağlık alanının tarafları için de sağlık habercisi çok önemlidir; çünkü yaptığını, yapmadığını, yaşadığı olumlulukları ve olumsuzlukları sağlık habercisi kamuoyuna duyuracaktır. kısacası bu iki alanın tüm unsurları birbirleriyle sürekli olarak etkileşim halindedirler, sürekli olarak birbirlerinden bir şeyler öğrenirler, dahası birbirlerinden yararlanırlar. "sağlık haberciliği" bir olgu olarak bunların varlığında ve üzerinde şekillenir.
"tam iyilik hali"
bu alandaki herkesin temel amacı "herkesin kendi işini iyi yapması" olarak tanımlanabilir. ama bence bu yeterli bir tanım değildir; bana göre asıl hedef "herkesin tam iyilik hali içinde olması"nın sağlanmasıdır. bu bir "kamusal" taleptir ve yani toplumun tümünün sahip olmak istediği ve sahip olması gereken bir "üstün" amaç ve durumdur.
hedef böyle belirlendiğinde "hak temelli" yaklaşmaya ilk adım atılmış olur. çünkü bu alanın taraflarının "tam iyilik hali" içinde olabilmeleri için, her birinin hem kendi hem de diğerinin sahip olduğu "hakların gereklerine" uygun davranılması gerekir. alanın tarafların her biri özünde birer insandırlar ve yanlış yaptıkları durumlar dahil, her durumda sahip oldukları hakları vardır ve bunlar her durumda gözetilmelidir.
her gün rastlanabilecek herhangi bir somut örnekten söz etmeden, ama her örneğe uygulanabilecek bir yaklaşımla temel doğruları sıralamak, haberleri bunların üzerinden değerlendirmek ve çıkan sonuçlara göre yanlışları ve eksikleri fark etmek ve bunları giderecek önlemleri almak her habercinin ve her sağlıkçının "tam iyilik hali"ne ulaşmak için görevi olmalıdır.
olumluyu ve olumsuzluğu bilmek...
"bilme, öğrenme ve haber alma hakkı" her insanın temel bir hakkıdır ve aslında kamusal bir haktır. habercinin asıl olarak yaptığı, bu hakkın yerine gelmesini sağlamaktır. bu hak hem bireyim kendisi, hem de içinde bulunduğu toplumun "tam iyilik hali"nde olması için gereksindiği bir iş ve ürüne yani habere karşılık gelir. sağlık haberinin tarafların hepsinin bu haberin yazılmasında yararı olmalıdır.
habere konu olan olayı, doğrudan tarafı ve ilgilisi olmasa da herkes bilmek ister. haberciler o olayı, yalnızca günlük mesleki faaliyetini sürdürmek, yani yaşamak için yaptıkları bir iş, ya da ücretlerini hak etmek için değil, söz ettiğimiz hakkın gereğini sağladığını düşündüğü için yazmak isterler.
habere konu olan olay eğer bir olumsuzluktan söz ediyorsa, herhangi bir okur/alıcının bunun kendi başına gelebileceğini düşünür, ondan nasıl korunabileceğini öğrenmek ve buna hazırlıklı olmak ister, eğer korunması mümkün değilse, en az zararla atlatmak için ne yapacağını öğrenmek, bulmak amacıyla ondan haberdar olmak ister, yani haberde olanları "merak" eder.
bazen de o olumsuzluğun giderilmesi için bir düşüncesi, bildiği ya da yaptığı bir şey vardır, onu yerine getirmek için bilmek ister. böyle bir durumu olmasa da, toplumun bir bireyi olarak hep birlikte o olumsuzluğu ortadan kaldırmak için dayanışmak, katkıda bulunmak, toplumun bir ferdi olduğunu hissetmek için bundan haberdar olmak isteyecektir.
tersine söz konusu olay bir olumluluktan söz ediyorsa, bu durumda da okur/alıcı bu olumluluğa ulaşmak, onu kendi kişisel ve toplumsal yaşamında bir katkı ya da değer olarak edinmek, ona sahip olmak, yararlanmak, kendisi için değilse, başkalarına aktarabilecek birisi olarak bilmek ve başkalarının yararlanmasını sağlamak için öğrenmek, haberdar olmak ister.
bunların tümü, aslında son kertede "tam iyilik hali"ni sağlamak ve bunu korumak için yapılan işler, davranışlar, eylem ve edimlerdir.
habercinin yaptığı ne?
dolayısıyla "bilme, öğrenme ve haber alma hakkı" bireyin "temel" bir hakkıdır ve haberci de bu hakkın gereğinin yerine gelmesi için üzerine düşen "görevi" yerine getirmekte ve onun bu hakkın gereğine erişmesini sağlamaktadır.
bunu yaparken habercinin bu olaya dair gerekli bilgileri verirken, konu ve kaynak seçimi, anlatış biçimi, olaya hangi taraftan baktığı, sunuş şekli vb. noktalar da onun kendi düşüncesi ve yaklaşımını ortaya koyar, dolayısıyla yalnız olanı anlatmanın ötesinde kendi kişisel bilgi ve deneyiminin sağladığı katkıyı da eklemiş olur.
haberi vermek nasıl göreviyse, bu unsurlar da onun sahip olduğu hakların gerçekleşmesinin bir yoludur. çünkü özünde ve nihayetinde o da kendisinin ve içinde olduğu toplumun "tam iyilik hali" içinde olmasını sağlamak istemektedir. iki tarafın yani 'okur/alıcı' ve 'haberci/sunucu'nun hedefleri aynı ise, temel olarak bunların çatışmaması gerekir.
olayın tarafları ve hakları
bir haberde "hakkı ve ödevi" olan taraflar haberci ve okurla sınırlı değildir. habere konu olan olay ve o olayın tarafları da aslında haberin asıl tarafları arasındadır. dolayısıyla onlar da birer insan oldukları için bu kişilerin de hem hakları, hem de görevleri vardır.
bir sağlık haberine konu olan olayın taraflarının haklarının başında "mahremiyet hakkı" gelir. çünkü bireylerin sağlığı onların "mahremiyet" alanı içinde bir unsurdur. olayın taraflarının bir diğer temel hakkı bu haberden dolayı o olayın söz konusu işlem, hizmet ya da olanağa erişim ve yararlanma bakımından bir "hak kaybı"na ya da "muhtemel zarara uğramaması"dır. bir diğer önemli temel hak "yaşadığının ya da olanın gerçeğe" uygun bir şekilde anlatılması ve onun onaylamadığı anlam ve ifadelerin, sanki kendi tarafından söyleniyormuş gibi sunulmamasıdır.
olayın çok sayıda tarafı olabilir, bunların tümü açısından yukarıdaki haklar geçerlidir. olayda bir kusurlu davranış ya da suç söz konusu olsa bile bu bir sonuç ya da yargılama olarak sunulmamalıdır.
eğer varsa suçun ve failin saptanması, yargının görev alanına girmesi nedeniyle gerçeğe uygun şekilde "iddia" olarak sunulmalıdır. haberci mağdurun mağduriyetinden yola çıkarak, onun anlatımına göre asla bir "suç" ve bir "suçlu" saptamasında bulunmamalıdır. bu durum somut olay bağlamında çatışan tarafların varlığında bile haberci tarafından açıkça gözetilmedir.
olayın taraflarının "gerçekleri" anlatması görevleridir. ama taraf oldukları için gerçeğin kendileri tarafından anlatılacaklardır. haberci bunun farkında olmalı ve görevi gerçeğin bütününü görebilmek ve tarafların tümü açısından bunu ortaya koymak için uğraşmalıdır.
tarafların söyledikleri ve anlattıkları kadar söylemedikleri ve anlatmadıkları da birer haber unsurudur. haberci tam bir haber için ulaşamadığı gerçek ve doğruların ifade edilmesi için de uğraşır ve üçüncü kişilere, tanıklara, diğer kaynaklara ya da uzmanlara başvurarak, olması gerekenleri, olabilecek olanları, durumla ilgili kuralları ve bilimsel bilgilerle, farklı kanaat ya da görüşleri aldığı "uzman kişiler" ve "diğer haber kaynakları"na ulaşır. bunların hepsi de haberin diğer tarafları arasındadır.
tarafların hakları ve ödevleri
olayla ilişkili olan herkesin ve uzmanların birer taraf olarak hakları ve ödevleri vardır. uzmanlar ve kaynak kişilerin hem hakları hem de ödevleri olan en önemli nokta "doğru"ları söylemektir. ancak bunları söylerken, somut olayın varsa farklılıklarından kaynaklanan unsurları da ortaya koymalıdırlar.
bunların haberci tarafından söyledikleri şekilde doğru ifade edilmesi, çarpıtılmaması, eksiltilmemesi, ya da bir boyutunun yansıtılmaması, söylemediği şeyleri söylemiş, söylediği şeyleri söylememiş gibi gösterilmemesi de uzman ya da kaynak kişilerin hakları arasındadır.
bazı durumlarda kaynak kişinin kimliğinin açıklanmaması da kişinin hakkı olabilir. bu koşulda da haberci bu hakkın gereğini yerine getirmeli eğer kimliği belli olmadan haberinde yer vermek istemiyorsa o zaman da haberinde bu kaynaklıktan ve bilgiden söz etmemelidir. kendisi biliyormuş ya da belirsiz bir kişiden öğrenmiş gibi sunulan ifadeler sıklıkla haberin güvenilirliğini sarsan unsurlar arasındadır.
öte yandan uzman ya da kaynak kişiler "kamusal bir görevde" bulunabilirler. o zaman kamusal görevlerinin gereğini yerine getirmek, bu bağlamdaki haklarına ve ödevlerine göre söyleyeceklerini söylemek durumundadırlar. bunları yaparken kamusal görevi ile ilgili olan konularda anlattıklarıyla, bireysel kanaat ve düşüncelerini birbirinden ayırt ederek bunu özellikle belirtmeli ve gazeteci de bunlara yer verirken aynı duyarlığı göstermelidir. tüm bunları yapmak ve hakkın gereğini yerine getirmek de habercinin hem hakkı, hem de ödevidir.
söz konusu olayda bir diğer taraf doğrudan olayın muhatabı ya da yaşayanı olmasalar da olayın geçtiği mekan, ortam, kurum ya da çevrenin, o olayın doğmasından ya da sonuçlarından etkilenecek, ya da bu olayın olup olmaması konusunda bir sorumluluğu olanlar da vardır. bu kişiler de olayın asli tarafları arasında sayılmalıdır.
bu kişilerin kendi kişisel tutum ve davranışlarından daha çok, kurumsal temsiliyet, görev ve sorumlulukları ile bunlar bağlamındaki hak ve ödevleri bu haber içinde söz konusu olmalıdır. onlar bildiklerini en genel biçimde toplumun bütününün kamusal yararı gözetecek şekilde sunmalıdırlar.
haberci de haberinde onlara yer veriyorsa, bu temelde davranmalı ve onların hak, ödev ve sorumluluklarını bu temelde gözetmeli, yaptıklarına ya da yapmadıkların bu temelde haberinde yer vermelidir. eğer kişisel olarak ve kişisel kaygılarla bir "müdahale" söz konusu ise bunu da ayrıca belirtmelidir.
dolaylı etkiler
haberin doğrudan tarafı olmasa da sonuçlarından dolaylı bir şekilde etkilenecek "diğer/üçüncü kişiler" de aslında olayın tarafıdırlar. onların da hak ve ödevleri vardır, gazeteci haberinde onları ve haklarını da düşünerek haberini şekillendirmeli ve yazmalıdır.
bir haberci yalnızca haberin kuru metninden ve anlattığından sorumlu değildir. habere dahil yaptığı araştırmalar ve edindiği bilgiler çerçevesinde, haberin başlığı, spotu, ara başlıkları, haberin sunuluş biçimi, haberin unsurlarının haber içindeki sıralanışı, olayın taraflarına dair nitelemeler, onların kimlikleri ve kim oldukları, kullandığı tüm sözcükler, sıfatlar, benzetme ve tanımlar, koyduğu fotoğraf, yer verdiği uzmanlar, onların görüşleri, olayın arka plan bilgisi, kısacası haberin her şeyinden haberci sorumludur. böyle sayılacağını da baştan bilmelidir. haberin altında imzasının olup olmamasının bu noktada bir önemi yoktur.
her sağlık haberinde bunların tümü bir arada söz konusu olmalı, bu haberin bireysel ya da toplumsal "tam iyilik halini sağlama" noktasında bir işlevi bulunmalı, öncelikle kimseye bir zarar vermemeli, bundan sonra bir kamusal yarar sağlamalı ve en sonunda da topluma bir bilgi vermelidir.
ancak böyle yapıldığında sağlıklı bir sağlık haberi yazılmış ve sonuçta da "sağlık hakkı ve hasta hakları" bağlamında bir "hak temelli bir hak haberciliği" örneği yaratılmış olur. (MS/HK)