Kadına yönelik şiddet artık geçmişte olduğu gibi dört duvar arasına sıkışıp kalmış değil. Feminist mücadele sayesinde sayısız örnekleri medyada yer alıyor ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) gibi muhafazakâr bir parti dahi bu konuda çözüm arayışları içindeymiş gibi görünmek ya da en azından kendini öyle göstermek kaygısı içine giriyor.
Radikal Gazetesi'nin 12 Ağustos 2011 sayısında başbakanlığın "kadına karşı şiddette istenilen başarı elde edilemeyince yeniden devreye girme kararı aldığını ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla yayınlanacak yeni genelgede daha somut ifadeler kullanılarak, hangi kurumun ne gibi önlemler alacağının tek tek belirtileceği" müjdeleniyor.
Oysa 12 Haziran Genel seçimlerinden sonra oluşturulan 61. Hükümet'te kadın örgütlerinin karşı çıkışına rağmen "Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı"nın adı "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı" olarak değiştirildi ve başına da hükümetin tek kadın üyesi getirildi.
Arkasından pozitif ayrımcılığın aslında ne kadar "tu kaka" bir şey olduğunu ileri süren köşe yazıları, demeçler gündeme geldi.
Ciddiye almaktan çok gülünüp geçilesi bu çabaların çıtasının her geçen gün yükseltildiğini; kadına karşı şiddeti meşrulaştırmak için, artık hiç de masum olmayan bir dille ve yaklaşımla ''yazı'' ve 'haber''lerin dolaşıma sokulduğunu ise biraz geç fark ettik.
Kadına yönelik şiddetin bir boyutu namus cinayetleriyse bir diğer boyutu da tecavüzdür. Tecavüz hiçbir şekilde savunulamaz meşrulaştırılamaz derken Takvim Gazetesi'nin İHA'dan alarak yaptığı bir haber gündeme geldi. Haber, tecavüz mağduru bir çocuğu tehlikeli, failleri de mağdur ilan ediyordu ve tepkiler üzerine 11 Ağustos 2011'de kaldırıldı.
Ama yetmez...
Söz konusu haber nefret suçu olmasının ötesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin de taraf olduğu "çocuğun yüksek yararı" üzerine inşa edilmiş BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne aykırıydı.
Bu haber Türkiye'nin de imzaladığı BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin özellikle de 19. maddesinin ihlali demektir. Çünkü bu madde ihmal ve istismar edilen çocukların suçlu olmadıklarını ve korunmaya gereksinim duyduklarını belirtir...
19. Madde şöyle:
- Bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, çocuğun ana-babasının ya da onlardan yalnızca birinin, yasal vasi veya vasilerinin ya da bakımını üstlenen herhangi bir kişinin yanında iken bedensel veya zihinsel saldırı, şiddet veya suistimale, ihmal ya da ihmalkâr muameleye, ırza geçme dahil her türlü istismar ve kötü muameleye karşı korunması için; yasal, idari, toplumsal, eğitsel bütün önlemleri alırlar.
- Bu tür koruyucu önlemler; burada tanımlanmış olan çocuklara kötü muamele olaylarının önlenmesi, belirlenmesi, bildirilmesi, yetkili makama havale edilmesi, soruşturulması, tedavisi ve izlenmesi için gerekli başkaca yöntemleri ve uygun olduğu takdirde adliyenin işe el koyması olduğu kadar durumun gereklerine göre çocuğa ve onun bakımını üstlenen kişilere, gereken desteği sağlamak amacı ile sosyal programların düzenlenmesi için etkin usulleri de içermelidir.
Takvim gazetesi muhabirlerinin ve editörlerinin bilmediği şey ise Sözleşme'nin aslında bir iç hukuk normu olduğu* ve bu maddenin devlet kadar herkesi de bağladığı...
Bilinmeyen herhalde, bir başka konu da çocuğa karşı cinsel istismarın Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) suç olduğu ve 2005 yılında yapılan değişiklikle çocuklara yönelik tecavüz, cinsel taciz, cinsel istismar durumlarında çocuğun rızası olabileceğine dair tüm hükümlerin kaldırıldığı ve çocukların rızası ile tecavüz, cinsel taciz, cinsel istismar gibi tüm referansların kanundan çıkarıldığı.
Yani 2005 yılından beri çocuklara yönelik cinsel suçlarda "çocuğun rızası" diye bir kavram yok. Çocukla ilişkiye girmek suç, çocukla ilişkiye giren yetişkin ise suçlu..
Suçluyu mağdurlaştırarak değerini artırmak yani suçluyu övmek TCK'ya göre de suç. TCK'nın 215. maddesine göre "İşlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu suçtan dolayı bir kişiyi alenen öven kimse, iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır".
Gazete söz konusu haberle Basın Meslek ilkelerine de aykırı davrandı. İlkelerin 13. maddesine göre basın; şiddet ve zorbalığı özendirici, insani değerleri incitici yayın yapmaktan kaçınır.
Ayrıca gazetesi burada suç işleyeni mağdur haline getirerek insani değerleri incitti. Bu haberle çocukluğa karşı nefretini açıktan beyan etti.
Şimdiye kadar sayısız örneğine maruz bırakıldığımız maktulden katil yaratma girişimleri yetmezmiş gibi, bu sefere de "tecavüzcüden mağdur" yaratılmaya çalışan gazete bu haberle suç işledi.
İşte bu yüzden, haberi kaldırması yetmez. Gazete, açıktan özür dilemeli...
Ve gerekli hukuki süreç işlemeli... (SET/EK/BA)
* Anayasa'nın 90. Maddesine göre yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler kanun hükmü niteliğindedir.
* Fotoğraf: Nilgün Yurdalan