İnsan neden suç işler veya insanı suça sürükleyen şartlar nasıl oluşur? Acaba bunun arka planında aile içi şiddetten göçe, kentleşmeden modernleşmeye, medyadan ceza yasalarına, bireysel silahlanmadan işsizliğe kadar pek çok gerekçe mi var? "Töre" diye işlenen cinayetlerden kap-kaça, linç girişimlerinden okuldaki akran şiddetine kadar yayılan şiddet aynı gerekçelere mi dayanıyor?
Türkiye'de büyük sayıda genç ve çocuk suça itiliyor. İnsan sosyal bir çevrede doğar ve çevrenin şartlarıyla şekillenir. Genel olarak insanların mal ve can güvenliklerinin teminat altına alınması, özel olarak da çocukların suça sürüklenmelerini önlemek, aileleri bu konuda bilinçlendirmek, eğer suça sürüklenmişse çocuğun topluma tekrar kazandırılmasını sağlamak için gerekli psiko-sosyal, eğitsel ve diğer tedbirlerin alınmasını sağlamak için neler yapılmalı?
Sosyolog Mehmet Bedirhanoğlu’nun, Güneydoğu Anadolu bölgesinde “suç ve çocuk” ilişkisini ve diğer bağlantılarını irdelediği araştırması konunun arka planına ışık tutuyor. Yüz yüze görüşme tekniği kullanılarak yapılan çalışmaya 11–18 yaş aralığında suça itilmiş 58 oğlan ve üç kız çocuğu katıldı.
Çocuğu suça iten etkenler
Çocuklar; ailelerinden kaynaklanan yetersiz sosyalleşme, arkadaş çevresindeki kötü modeller ve yetersiz eğitim gibi birçok nedenden dolayı suça yönelebiliyor. Araştırmada ebeveynler tarafından verilen yanlış veya eksik bilgiler, ailedeki çocuk sayısının fazla oluşu, yoksulluk, eğitime erişimin yetersizliği, yakın sosyal çevreden kopukluk ya da ters etkileşim nedenler arasında sayılıyor.
Suça itilen çocukların çoğunluğunu aile korumasından uzakta; ekonomik yetersizlikler içinde büyümüş.
Kanunla muhalefete düşmüş oğlan çocukların sayısı kızlara göre bir hayli yüksek. Bunun ana sebeplerinden biri kız çocukların geleneksel önyargılar ve ayrımcılık nedeniyle kontrol altında, evde tutulması.
Değişen sosyal ve ekonomik parametrelerin yarattığı şartlar; üretim, tüketim, giyim, kuşam alışkanlıklarını olduğu kadar çocukların eğlenme, oynama, beslenme alışkanlıklarında da önemli değişimler yarattı.
Çocukların eğlenmek için bile imitasyon yoluyla yapılmış kesici alet, silah gibi materyallerle donatılması (ebeveynlerinin de oluruyla) düşündürücü. Oyuncak silahlar, bıçaklar ve diğer gerçek hayatta suç aleti olan materyaller çocukların suçla simülasyon düzeyinde de olsa erken yaşta tanışmalarına neden oluyor.
Sonuçlar
Araştırmada çocukların en çok sürüklendikleri suç türü yüzde 38 ile hırsızlık. Bu oran Türkiye ortalamasıyla uyumlu. Hırsızlıktan sonra en çok işlenen suçsa cana karşı işlenen suçlardır. Orman kanununa muhalefet de en sık görülen suç türlerinden. Bunun nedeni çocukların, yoksul ailelerinin geçimlerine kestikleri odunları satarak katkıda bulunmaya zorlanmaları. Uyuşturucu kökenli suçlarınsa önümüzdeki dönemde daha da artması beklenebilir.
Dikkat çeken diğer bir sonuç ise cana karşı işlenmiş suç oranının Güneydoğu’da Türkiye ortalamasının üzerinde olması. Görüşme sırasında bile çocukların bir bölümünün kesici alet taşıdıkları görüldü, “Neden bunu taşıma gereksinimi duyuyorsunuz?” sorusuna çocukların tamamına yakını “belki lazım olur” diye yanıt verdi.
Çocuklar eylemlerinin sonuçlarını bilemiyor
Bireyin çocuk olarak kabul edilmesinin en temel kriteri çocukların işledikleri fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını kavrayamamaları. Çocukların sadece yüzde 33’ü işlediği iddia edilen suçu işlediğini kabul ederken ancak büyük oranda da işlediği iddia edilen suçu teşkil eden fiilin hukuki ve diğer sonuçlarını anlamadan uzak oldukları görüşme sonuçlarından anlaşıldı.
Suça sürüklenen çocukların üçte biri karşılaştığı sorunu tanımlayabilecek düzeyde değil.
Çocukların sağlık durumları
Araştırmaya katılan çocukların yüzde 14’ünde fiziksel veya psikolojik bir rahatsızlık vardı. Bunların içinde uyuşturucu kullanımı nedenli olanlar yoğundu. Ailelerin yoksul olması, yüzde 41'inin herhangi bir sosyal güvenliğe sahip olmaması bu açıdan anlamlı. Çocukların devam eden sağlık sorunları hem eğitimlerine devam etmelerine, hem bir işte çalışmalarına engel oluyor.
Çocukların da yüzde 41 sosyal güvenceden yoksunken, yüzde 26'sı Yeşil Kartlıydı.
Çocukların sosyal çevresi
Araştırmada sosyal çevreyle çocuk suçluluğu arasında ilişki olduğu belirlendi. Özellikle ailelerin çocuk sayılarının fazla olması çocukların sosyalleşmesini getirerek dış etkenlere karşı direnç göstermesini engellemekte.
Suça sürüklenen çocuk sayısının kentli yerleşimlere yaklaştıkça arttığı, kırsal yerleşim alanlarına yaklaştıkça bu sayının nispeten azaldığı görüldü. Bu gösterdi ki sosyal çevre büyüdükçe, karmaşıklaştıkça çocuğun maruz kaldığı riskler de artıyor.
Toplum güvenliğine inanan ve çocuklarını sosyal alanlara bırakırken daha çok bu güvenle hareket eden ailelerin gündelik yaşamdaki tehlikeleri gözlemede yetersiz kaldıkları görülüyor.
Boş zaman
Çocukların üçte ikisi boş zamanlarını arkadaşlarıyla sohbet ederek, gezerek ve oyun oynayarak geçiriyor. Çocukların yüzde 5’i boş zamanlarını İnternet’te -özellikle internet kafelerde-, yüzde 5’i ders çalışarak geçirmekte. Dikkat çekense çocukların yüzde 14’ünün herhangi bir hobisinin olmaması ve yüzde 10’unun da arkadaşının olmaması.
Araştırmaya katılan çocukların hiçbirinin evlerinin yakınlarında çocuk oyun alanlarının bulunmaması da dikkat çeken bir ayrıntı. Yapılan görüşmeler esnasında katılımcı ailelerin çoğunun evinde herhangi bir oyuncak görülmediğinin de altını çizmek gerekiyor.
Çocukların okula bakışı
Çocukların sadece yüzde 60’ı "okulu sevdiğini ve okula devam etmek istediğini" söyledi. Buradaki ciddi veri, okulu sevmeyen ve her tür durumda okula devam etmek istemeyen çocukların oranının beşte bir gibi olağandışı şekilde yüksek çıkması.
Çocukların okulu sevmemelerinin nedenlerinden önde geleni öğretmenle ilişki. Ayrıca arkadaşlarından ayrılmak istemeyen çocuklarda okula karşı bir antipati gelişmekte.
Görüşülen çocukların sadece yüzde 36'sı eğitime devam ederken yüzde 38'i beden işçisi olarak çalışıyor. Bunda ailelerin yoksul olması önemli bir etken. Çalıştırılan çocuklar oyun oynamaya neredeyse hiç zaman bulamıyor.
Aile içi ilişkiler ve çocuk sayısı
Araştırmaya katılan çocuklar için aile içindeki olumsuz ilişkilerle suça itilme arasında anlamlı bir bağlantı olduğu anlaşıldı. Aile içi ilişkilerin niteliğiyle babanın iş durumu arasında ciddi bir bağ bulundu. Görüşülen çocukların ailelerinde erkeğin işsizlik oranı Türkiye ortalamasının iki katıydı. Annelerin yüzde 69'u okur-yazar değilken yüzde 78'i herhangi bir eğitim kurumuna gitmemişti. Babaların da yüzde 23'ü okur-yazar değilken yüzde 5'i de üniversite mezunuydu.
Suça sürüklenen, görüşülen çocukların ortalama 8-9 kardeşi vardı. Çocuk sayısının artmasıyla çocukların suça sürüklenmesi arasında doğrudan ilişki var çünkü çocuk sayısı artıkça ailenin yoksulluğu da artıyor ve çocukların psikolojik, eğitsel ve ekonomik ihtiyaçları artan oranda karşılanamıyor.
Genel değerlendirme ve öneriler
Çalışmanın genel bir değerlendirmesi ve alınması gereken bazı önemli tedbirler şöyle:
- Araştırmada yoksulluğun suç işleme, özellikle de çocukların suça itilmesine yol açtığı ortaya çıktı. İlk olarak yapılması gereken yoksullukla mücadele. Yoksul ailelerin çocuklarının eğitimlerine devam edebilmesi için gerekli sosyal ve ekonomik destek sağlanmalı.
- Çocukların etkili ve verimli iletişim kurabilmeleri için etkili eğitim programları hazırlanmalı.
- Ailelerin bilinçli davranarak çocuklarını riskli sosyal alanlardan uzak tutması önem taşımakta. Okulların risklerden arındırılması önem taşımakta. Ayrıca okullardaki rehberlik servislerinin daha etkin hizmet vermesi sağlanmalı.
- Bilinçli bir aile planlaması yapılarak ailelere gerekli eğitim verilmeli.
- Uyuşturucu suçlarında ortaya çıkan artış endişe verici. Bu suçun önüne geçmek için bir an önce gerekli önlemler alınmalı.
- Parçalanmış ailelerde çocukların diğer çocuklara oranla kanunla daha fazla muhalefet halibe girdikleri görüldü.
- Kitle iletişim araçlarının çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri açık. Özellikle televizyonlardaki ve bilgisayar ortamındaki şiddet içerikli oyunlara karşı çocuklar bilinçlendirilerek korunmalı.(MHİ/EÜ)