Salı akşamı gecenin geç saatlerine kadar bir yandan internet siteleri, bir yandan televizyonları izleyip durdum.
Herkes gibi acı, öfke, isyan, bir şey yapamamanın vermiş olduğu çaresizliği bir arada yaşadım.
Zaten günlerdir Kürt illerinde estirilen devlet terörünün haddi ve hesabı yoktu!
Ama insan yine de bu kadarını “beklemiyor”.
Her şey özel olarak planlanmış!
Varto, Şırnak, Yüksekova, Dersim, Cizre...
Saldırı için seçilen yerlerin HDP’ye en fazla oy çıkan yerler olduğu dikkatlerden kaçmıyor.
20 Temmuz’dan beri yakılan ormanlar, abluka altına alınan il ve ilçeler!
Akşam saatlerinde ilan edilen sokağa çıkma yasağının ardından, gece boyunca saldırıya uğrayan mahalleler, katledilen siviller, çocuklar!
6-7 Eylül’ün yıldönümünde, bu defa daha yaygın bir biçimde Batı illerine yayılmış saldırı düzenlenmesi, Erdoğan’ın iktidar hırsının/savaşının halklarımızı getirdiği nokta: Yine baskı, zulüm, katliam, işkence!..
Her şey bir yana, kendine insanım diyen herkes bir kaç dakika Cizre’de katledilen 10 yaşındaki Cemile’nin anne ve babasının, kardeşlerinin yerine kendisini koysun...
Yine sokağa çıkma yasağı nedeniyle hayatını kaybedenlerin kokmaması için buzdolabında bekletilenlerin ailelerinin yerine koyalım kendimizi!
Şu geride kalan bir kaç haftalık zaman diliminde Kürt halkına uygulanan baskı ve zulme insan olan herkesin isyan edeceğinden en küçük bir kuşkum yoktur!
Şırnak, Yüksekova, Cizre, Dersim…
Kürt coğrafyası devletin baskı ve zulmüne ölümüne direnirken, devlet ateşi Batı’ya da taşıdı.
Tek bir akşamda 128 HDP binası kundaklandı...
Bazı illerde Kürtlerin ev ve işyerlerine yöneldi saldırganlar.
Öfke, kızgınlık, acı, isyan, bir şey yapamamanın verdiği çaresizlik içinde haberleri izlerken, saldırıların olduğu HDP binalarında mahzur kalanları düşündüm bir bir. Ve tehdit altındaki arkadaşlarımı, dostlarımı aradım, bilgi almak ve dayanışmak için.
Mednuçe televizyonunda canlı yayında konuşan HDP Sultanbeyli Eşbaşkanı’nı ilçe binasının sarıldığını ve 9 kişinin içeride mahsur kaldığını söyleyince, Kandıra Hapishanesi’nden mapusdaşım Gurbet’e ulaştım.
Liseye giden ikiz kardeşleriyle birlikte Sultanbeyli’de yaşıyor Gurbet.
Halini hatırını sordum. “Çoluk çocuğu öldürüyorlar. Böyle bir zamanda nasıl olunur ki? Buralardan gideceğim!” diye yanıtladı beni ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Her defasında komşum gelip evi yakacak korkusuyla mı yaşayacağız. Saldıranlar minibüsçü, ekmek aldığım fırın, lise öğretmenim, okul arkadaşlarım... İnan polisin işkencesi, komşunun tecavüzü arasında karar vermek zorundayız! Buraları terk edeceğim!”
İşte insanlarımızın geldiği nokta bu!
Tam bir kaos yaratmak, Kürt halkını baskı ve zulümle bastırmak, batıda yaşayan Kürtleri çaresiz bırakmak, iktidarını istediği gibi sağlamlaştırmak uğruna; yapmayacakları hiç bir kötülüğün, şerrin olmadığını gösterdiler.
HDP binalarını yakıp yıktırmakta hiç bir sakınca görmediler, görmüyorlar.
Salı akşamı internet sitelerine düşen yakılan HDP binaları Sivas yangını gibiydi!
Ve bugün Cizre’ye gitmek üzere Çarşamba gününden beri yola çıkmış olan HDP Eşgenel Başkanı Selahattin Demirtaş, HDK Eşsözcüsü Sebahat Tuncel’le birlikte yürüyen kitlenin fotoğraflarına bakıp, videolarını izliyorum.
Gözlerim batıdan birilerini arıyor.
Emekçi sol hareketin temsilcilerini görmek istiyorum baktığım karelerde.
Dostluğun, dayanışmanın en kıymetlisi zor zamanlarda olanlardır.
Arada bir kendi kendime sesli düşünüp tek tek parti ve kurum isimlerini sıralayıp “neredesiniz” sorusunu soruyorum.
Bir de Salı akşamı mapusdaşım Gurbet’e seslenip ısrarla söylediğim gibi, durmadan tekrarlıyorum o sözcüğü, “gitmeyin”…
Gitmeyin, biliyorum önünde sonunda direnenler kazanacak! (FE/HK)