Tren nasıl bir ulaşım aracıdır? Kimilerine göre zor kimilerine göre keyifli... Türkiye'de tren taşımacılık sistemi olarak oldukça zorlu koşullarda gelişebilmiştir. Osmanlı'dan bu yana demiryoluna yapılan, karayoluna yapılan yatırımın yüzde biri bile değil ama yine de belirli hatlarla ve elbette tren sevdalılarının gayretleriyle, bu taşımacılık sistemi bugünlere kadar gelebildi.
Osmanlı döneminde Kahire-İskenderiye hattında açılan ilk hattan sonra 2. Abdülhamit döneminde ray döşeme ve hat açma çalışmaları hızlandırıldı. Cumhuriyet döneminde de oldukça tren yolu yapılmıştır. Ancak belli hatlar üzerinden. Mesela Samsun'dan öteye bir demiryolu yok hala.
Oysa Osmanlı bu konuda sanırım Cumhuriyet'ten daha heveskârdı. Çünkü Topkapı Sarayı'nın, Sirkeci Garı'ndan kalkan trenlerin geçiş güzergâhında bulunduğunu biliyoruz. Bunun sebebi de Abdülaziz'in demiryolunun saraydan geçirilmesi ihtimaline karşı mühendislerin sunduğu projeye verdiği yanıtta, "Memlekette demiryolu yapılacaksa, değil saray bahçesi, isterse yatak odamdan geçsin, yeter ki geçsin" demişti.
Keşke Cumhuriyet de bu konuda mahir olsaydı ama bırakın demiryolu hattı açmayı, mevcut olanları bile boşaltıp, garları başka projeler(!) için değerlendirmeye kalkışan, güya geçmişiyle övünen ama ne varsa yok eden bir anlayış hâkim tren hatları söz konusu olduğunda. Hızlı trenlerin kaza yaptığı, sistemin oturtulamadığı, insanların çok sevdiği yataklı trenlerin kaldırıldığı, kaderlerine terk edilen garların olduğu bir ülkede trenlerin düdüğü nasıl hevesle ötsün değil mi?
Yalnız garlardan sinema filmlerine
Tren Bir Hayattır isimli derleme ise Memleket Garları derlemesinin tamamlayıcısı olarak yakın bir zamanda okurla buluştu. Benim trenlerle olan seyahatim tren sevdalılarına göre neredeyse sıfır olsa da hayatımda bir kez gittiğim Basmane-Selçuk hattını unutamıyorum. Hala rayların sesi ve trende nane şekeri satan amcanın nidası kulağımda.
Sonra da kitabı derleyen Tanıl Bora'yla tanışmamız da bir tren bileti sayesinde olmuştu. Yıllar evvel okula bir panel için davet ettiğimizde, tren biletini benim almamı istemişti hocamız. O bileti Ankara garından alıp Tanıl Bora'ya teslim ettiğim sabah da tanışmıştık. Hayatımda hiç yataklı trene binmemiştim ama biletini alabilmiştim. Trenin böyle güzellikleri de var işte.
Tren Bir Hayattır derlemesi ise ismiyle müsemma trenleri, tren yolculuklarını, bu yolculukların insandan bıraktığı izleri anlatıyor. Suavi Aydın'ın manifesto niteliğindeki makalesiyle başlıyor kitap. Aydın, "Umran Yolu" başlıklı yazısında demiryollarının gelişimini ve Türkiye'de demiryollarının ahvalini uzun uzadıya ve sarih bir biçimde anlatıyor. Bir nevi sivil tarih yazmış oluyor böylece. Memleket Garları kitabına da önemli katkılar sunan Yonca Kösebay Erkan 19. Yüzyıla özgü kamusal bir mekân olarak tren istasyonlarını anlatırken, yine bir önceki derlemede güzel yazısını okuduğumuz Orhan Berent kitaba üç yazısıyla hayat veriyor: "İzmir ve Ege demiryolları", "İzmir'de trenlerin son iki günü" ve "12 Eylül'e 5 kala İzmir trenleri".
Berent'in yazıları hem tarihi anlamda kitaba lezzet katarken hem de iyi gözlemlerle sizi mekânlarda dolaştırıyor. Kıvanç Koçak ve Tuğrul Paşaoğlu'nun Zafer Boyar'la yaptığı demiryolu sendikacılığı söyleşisi de tren emekçilerinin hayatına başka bir açıdan bakmamızı sağlıyor. Ali Can Sekmeç, Yeşilçam'dan trenlere bakarken, Murat Meriç de popüler müzik sayfalarında trenlere mercek tutuyor. Bir başka makalede Yavuz Yıldırım futbolda demiryolu takımlarını inceliyor ve bir gün hepsinin bir araya gelip, bir turnuva yapması hayalini dillendiriyor. Aksu ve Tanıl Bora ise Ankara Ekspresi'ni yazmış kitapta.
Rayların üzerinde yolculuk
Faruk Duman, " Tren, yalnızca yolcuları taşımaz kuşkusuz; irili ufaklı 'belirtiler' de trenle taşınır. 12 Eylül'ün Kars'a trenle taşındığını görebiliyorduk; vagonlardan askerler iniyor, iner inmez içtima ediyorlardı. Yol kenarında oynayan çocuklara göz kırpanı bir yana, kimisi görevi benimsemiş, etrafa öfkeyle bakıyordu" diyor kitapta.
"Tren, sadece bir ulaşım aracı değil. En azından meraklısı için öyle değil. Tren, bir seyyar penceredir, aslında kendisi de bir manzara. Tren, bir hayattır. 'Demiryolcu' diye bir insan türü var: Meslekten demiryolcular ve demiryolu-tren tutkunları. Kendine mahsus bir romantizmi vardır trenin. Türkiye'de demiryolculuğun tarihi. Ege ve İzmir trenleri. Ankara Ekspresi. İstasyon olgusu. Gar lokantaları. Demiryolcu işçiler ve sendikacılık. Demiryolcu futbol takımları. Demiryolu aletleri, demiryolu eşyaları... " kitabın içindeki bileşenler olarak aktarılıyor. Kitaba yazılarıyla Alper Araz, Tolga Arvas, Mehmet Atlı, Yüsri Atlı, Suavi Aydın, Orhan Berent, Aksu Bora, Tanıl Bora, Zafer Boyar, Faruk Duman, Yonca Kösebay Erkan, Kıvanç Koçak, Murat Meriç, Tuğrul Paşaoğlu, Ali Can Sekmeç, Yavuz Yıldırım katkı koyarken, hızlı mı yavaş mı olduğuna sizin karar vereceğiniz keyifli bir yolculuğa çıkıyorsunuz rayların üstünde. Bu kadar değerli ismin bir araya geldiği, bazen filmlere bazen darbelere bazen sevince bazen hüzne sahne olan trenler, garlar, yolculuklar ve daha fazlası için bu kitabın sayfalarına kendinizi bırakmanız yeterli, son durağa artık siz karar verirsiniz... (UB/EKN)
* Tren Bir Hayattır/ Derleyen: Tanıl Bora/ İletişim Yayınları/323 sayfa