Taraf Gazetesi Muhabiri Soner Arıkanoğlu'nun yaptığı "haber" nedeniyle gözaltına alınması ve 27 saat gözaltında tutulmasına ne demeliyiz?
Gazetecinin "haber" nedeniyle suç işlediğini düşünen Savcının yapacağı işlem; gazeteciyi savcılığa davet etmekten ibarettir. Gazetecinin bu olayda yaptığı haber ile "gizliliği ihlal" ettiğini düşünecek olan savcı ise "basın savcısı"dır.
Nedeni çok basit ve çok açıktır. Taraf Gazetesi Muhabiri Arıkanoğlu'nun işlediği suç, eğer Türk Ceza Kanunun 285. maddesinin ihlali ise bu maddede yazılı suçun başlığı "gizliliği ihlal" olup; soruşturmanın gizliliğini alenen ihlal eden kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Eğer bu suç basın yayın yoluyla işlenirse verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu maddeye göre kapalı yapılması gereken duruşmalardaki açıklama veya görüntüleri ihlal eden kişi de suç işlemiş sayılmaktadır. Soruşturma veya kovuşturma evresinde kişilerin suçlu olarak damgalanmalarını sağlayacak şekilde görüntülerinin yayınlanması halinde yine bu suç işlenmiş sayılacaktır ve verilecek ceza altı aydan iki yıla kadar hapistir.
Haber kaynağının gizliliği Basın Kanunuyla korunur
Bu suçun soruşturulmasında "özel yetkili ağır ceza mahkemesi savcılığı" görevli değildir. Yani; Ceza Muhakemesi Kanunu madde 250 ve devamında yazılı olan usul hükümlerine göre kanunda sayılan suçları ve "terör suçlarını" soruşturabilen bu özel yetkili savcıların görevi bu tür bir basın suçunu soruşturmak değildir. Özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin yargılayacağı ve savcılarının soruşturacağı suçlar arasında TCK 285. maddesi yoktur.
O halde; özel yetkili ağır ceza mahkemesinin yasayla gösterilen suçlara bakmakla görevli olan savcıları "kanunen", TCK'nin 285. maddesinin basın yayın yoluyla ihlali suçuna bakamayacaklarını bilirler. Bilmek zorundadırlar.
Savcıların bilmek zorunda olduğu bir başka kanun daha var. (İstisnaları ayırıyorum ve istisna oluşturan bilenleri ve onların bildiğini biliyorum.) Bu kanunun adı da Basın Kanunudur ve "haber kaynağı" başlıklı 12. maddesine göre; "Süreli yayın sahibi, sorumlu müdür ve eser sahibi, bilgi ve belge açıklamaya ve bu konuda tanıklık yapmaya zorlanamaz".
Gazetecinin haber kaynakları gizlidir. Bu hakkı Basın Kanunu korur. Böylece kamuoyunun haber alma ve bilgi edinme hakkı ile beraber gazeteci ve daha da önemlisi haber kaynağı korunmuş olur.
Suça ait Savcılık soruşturmaları sürerken ve hangi hallerde haber kaynaklarının gizliliğinin söz konusu olmadığını ise Gazetecilerin Hak ve Sorumluluk Bildirgesi ve Meslek İlkeleri belirler. Bunlara uygun davranmak da gazetecilerin etik ilkeleridir.
Kimin umrunda?
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 26 Eylül 2007 tarihinde yapılan 1005 sayılı toplantısında "Araştırmacı gazeteciliğin geliştirilmesi ve korunması hakkında" karar verdi ve "bildirisini" yayınladı. Bakanlar Komitesi demokrasiye hizmet eden araştırmacı gazeteciliğe olan desteğini böylece açıkça ilan etmiş oldu. Kimin umurunda?
Bu bildiride gazetecilerin bilgi kaynaklarını açıklamama haklarına ilişkin (2000) 7 sayılı Tavsiye Kararı da hatırlatılıyor. Aslında bu Tavsiye Kararı Basın Kanunu'nun 12. maddesinin gerekçesini oluşturmaktadır.
Komite; üye devletleri gazetecilerin "derinlemesine araştırma yapmasını kolaylaştırmaya" çağırırken ayrıca Avrupa Konseyi standartlarına göre gazetecilerin haber kaynaklarını koruma hakkını sağlamaya davet ediyor. Bizse tam aksini yapıyoruz. Haber nedeniyle gazetecileri gözaltına alıyoruz.
Gazeteci yazar İlhan Selçuk gözaltına alındığında gösterilen tepkilerin; gazeteci muhabir Soner Arıkanoğlu gözaltına alındığında da gösterilmesi gerekir.
Gazeteciye uygulanan "gözaltı", aslında habere uygulanan gözaltıdır. Herkesin ifade özgürlüğünün korunması için gazetecilerin haberden dolayı "gözaltına" alınmasına karşı çıkılmalıdır. İki gazeteci arasında kıyaslanmayacak kadar farklılıklar olduğu tartışmasız bir gerçektir. Ama ikisi de hukuka aykırı bir biçimde "gözaltına" alınmıştır.
Değişmeyen gerçek ve ortak payda budur. Her iki gazeteci de hak ihlali ile karşılaşmış olup; birinin diğerinden, diğerinin de bizden birinden farkı yoktur.
Gündüz ya da sabaha karşı gözaltına alınmak
Sabaha karşı gözaltına alınan gazeteci ile gündüz gözaltına alınan gazeteci hakkındaki hak ihlaline karşı çıkmak arasında fark olmadığını düşünüyorum. Gazeteci, gazetecidir. İkisine de geçmiş olsun!
Bir gazetecinin yasal haklarının hukuka aykırı olarak ihlali nedeniyle gösterilen tepkilerin çokluğunu çoğaltırken; öte yandan bir başka gazeteci için gösterilecek tepkilerin azlığını yeğlersek eğer; sadece "gözaltılar" çoğalmakla kalmaz. İnsan haklarının ihlali ve sansür meşru görülmeye başlanır. Susarsanız, sıra size de gelir.
Bir gün yasalara aykırı olarak haklarınız ihlal edilir ve örneğin haksız biçimde gözaltına alınarak götürülürseniz; bu haksızlığı "haber" yapacak Arıkanoğlu gibi bir muhabiri, hak ihlalini köşe yazısında kıyasıya eleştirecek İlhan Selçuk gibi bir gazeteciyi bulamazsınız. (Fİ/GG)