*Fotoğraf: Canva
Günümüzün son derece karmaşık olan yeni medya ekosisteminde, gazetecinin sorumluluğu her zamankinden daha önemli hale geldi. Enformasyonun hacmi, karmaşıklığı ve hızı arttıkça, gazeteciliği tanımlama süreci giderek hantallaştı. Ancak gazetecinin, yaşadığı toplumda tartışma platformunu sağlayarak, “hakikat hakkının savunuculuğu”nu yapması hafife alınmaması gereken bir rol.
"Reaktif gazetecilik"
Son yıllarda, tartışmaları başlatan gazetecilikten ziyade, sadece olaylara tepki veren, bir tür reaktif gazeteciliğe tanık oluyoruz. Gazetecilik giderek okuyucularının, izleyicilerinin ve dinleyicilerinin görüşlerini teyit etme eğilimi gösteriyor. Medya çalışanları arasında artan cezasızlık kültürü ise sadece gazeteciliğin güvenilirliğini zayıflatmakla kalmıyor, söylenmeyenlerin söylendiği, sorulmayanların sorulduğu, statükoya karşı alternatiflerin tartışıldığı, eleştirel medyayı da olumsuz yönde etkiliyor.
Kamuoyuna, "Bu kutuplaşmış dünyada gazeteci nasıl bir tutum almalılar?" sorusunu yönelttiğinizde, alacağınız yanıt “Sadece bana çıplak gerçekleri söylesin, yorumunu bunun dışında bıraksın ve kimsenin tarafını tutmasın” oluyor. Gazeteciliğin idealize edildiği bu yanıt kulağa hoş gelse de, bu o kadar basit değil. Kendini nesnel haber yapmaya ve toplumdaki adaletsizliklere ışık tutmaya adayan gazeteciler, özellikle propaganda veya kara propaganda dönemlerinde “tüm bakış açılarını eşit olarak temsil etme” konusunda ısrarcı bir tutum sergilediklerinde, bu kez de suç ortağı konumuna düşme riski taşıyorlar.
Gazetecilik ve aktivizm
Aktivizm, toplumsal ya da politik değişim meydana getirmek için, çelişmeli tartışmalarda taraflardan birini desteklemek ya da muhalefet etmek biçiminde tanımlanan kasıtlı bir eylem olarak tanımlanabilir. Gazetecinin sivil haklar için -basın hakları ihlallerine, adaletsizliğe, cinsiyet eşitsizliğine ve ekonomik eşitsizliğe vs. karşı- ses çıkarmaları hak ve sorumlulukları dahilindedir. Ancak doğruluk ve aktivizm ile savunuculuk ve düşmanlık arasındaki çizgi, siyasi bölünmenin hangi tarafında durduğunuza bağlı olarak değişebilir, bu yelpaze örneğin bir protestoda polisler ile ilgili yapılan haberden tutun da, cinsel saldırı ile suçlanan bir tecavüzcünün haberine kadar çeşitlilik gösterir.
Teknolojinin gazeteciliği dönüştürdüğü bir çağda, aktivizm ile arasında kesin bir çizgi çizmek mümkün mü? Ve bunu yapmak gerekli mi? Bu soruların yanıtlarını iki temel soru üzerinden tartışmaya açmak mümkün. Birincisi, gazetecinin rolüne dair algının nasıl olduğu ve gazeteci hakları, diğer meslek haklarından ayrıcalıklı mı, örneğin özel korumaya mı tabi?
İkincisi de, bağımsız medyanın işlevi olan hesap verebilirliği, gözetimi ve şeffaflığı en iyi koruyacak ve hatta genişletecek olan küresel bilgi ortamında, bu kesin çizgi neden gerekli?
Gazeteci ne yapar?
Özellikle geleneksel gazeteciler, aktivizmin, mesleğin bütünlüğünü zayıflattığını ve çatışmanın kapsamını daha tehlikeli hale getirdiğini ve aradaki çizginin bulanıklaşmasından rahatsızlık duyduklarını ifade ediyorlar.
-Gazetecilik, gerçekleri bir araya getirmeyi ve doğrulamayı gerektirir. Adil ve doğru hesapların iletilmesi gazetecinin işidir. Titiz gerçeği kontrol, doğru bilgi toplama ve önyargısız yayınlama aynı derecede önem taşır. Gazetecinin görevi, belirli bir konunun nüanslarını yorumlamak, bağlamsallaştırmak ve iletmektir. Gazetecinin kişisel yorumunu katması manipülasyona yol açabilir. Aktivistler gerçekleri kendi gündemine göre yorumluyorlar. Bilgilendirilmiş bir tartışma yaratmak gazetecilik çabasının kalbinde yer alırken, bir aktivistin amacı tartışmayı etkilemektir.
-Habercilerde, gazeteciler mümkün olduğu kadar çok kaynağa yer vermeliler -en az iki kaynak- böylece herkes konuyla ilgili sözü söyler. Aktivistin sesi de haberde yer almalıdır. Ancak gazeteciler salt “sessizlerin sesi” olma gerekçesiyle belirli grupları ayrıcalıklandırma tuzağına da düşmemeliler.
-Profesyonel bir gazeteci, gerçekleri sıkı bir şekilde kontrol etmekten ve haber toplamada şeffaf olmaktan asla kaçınmaz. Halbuki aktivist, kaynakları ve bakış açıları konusunda seçici olacaktır. Örneğin var olan sorunun bozuk ve kısmi bir anlık görüntüsünü sunacaktır. Gazeteci bilgilendirici bir tartışma yaratmaya yardımcı olurken, aktivist tartışmayı etkilemeye çalışacaktır.
Doğruluk ve aktivizm ile savunuculuk arasındaki çizgiler, siyasi bölünmenin hangi tarafında veya polis hattının hangi tarafında durduğunuza bağlı olarak değişebilir. Ancak gazetecilik, “başkalarının bakış açılarını tanımak ve birinin hikayesini duyabilmek için bir miktar beceri gerektiriyor”. Bu, bir protesto hakkında yazarken polisin hikayesini duyurmaya ya da cinsel saldırı hakkında haber yaparken suçlanan bir tecavüzcünün hikayesini duyurmaya kadar uzanır.
Haber kuruluşları eğer sahada kendi muhabirleri yoksa, vatandaş gazetecilerinin, çatışma bölgesinden yayınladıkları görüntü ve haberi kullanıyorlar. Ancak tüm bilgilerin doğrulanması ve yayınlanmadan önce nesnelliğinden emin olunması gerekir.
Aktivizmi savunanlar
"Gazetecilik en temel haliyle aktivizmdir" diye savunanların argümanının temelinde, demokrasinin işlev görmesi için bilinçli vatandaşlığa ihtiyaç duyduğu fikri yatar: “Kamuoyunun bilmesini istediğiniz şeyi seçmek bile bir aktivizm biçimi, illa ki yürüyüş ve protestoya katılmak zorunda değilsiniz…”
Gazeteciliğin temel değerlerinden birinin nesnellik olduğu söylenir. Ancak nesnellik sunağında ibadet eden gazeteciler bile, en azından bazı konularda objektif olamayacaklarını kabul etmeliler. Örneğin konu basın özgürlüğü olunca, “tarafsızlık kisvesi” altında bu özgürlüğün ihlaline göz mü yumacak gazeteci, gerekirse çalıştığı kurum ile çatışmaya girmeyecek mi ya da girmemeli mi?” sorularına odaklanırlar.
Kutuplaşmanın hızla ivme kazandığı, düşünce, ifade, basın ile her türlü temel hak ve özgürlük ihlallerinin olduğu yerlerde gazetecilik pratikleri de kısıtlanıyor, bir başka deyişle gazetecilik yapılamaz hale geliyor. Bu ortamda gazeteci çok kolaylıkla gazeteci ve aktivist arasındaki çizgiyi aşarak bir aktiviste dönüşüyor. Ancak bu her zaman tercihen yapılan bir şey değil, baskılar sonucu zorunlu bir dönüşüm de olabiliyor.
Gazetecilik nedir, ne değildir?
Gazeteciliğin ve aktivizmin neden iki ayrı konu olarak kabul edilmesi gerektiğini anlamak için gazeteciliğin yapısına bir göz atmak önemli. Gazeteciler, toplumla ilgili konuların gerçekliğini ortaya çıkarmak ve bildirmek için varlar. Gazetecilik, insanların yaşadıkları dünyayı anlamalarına yardımcı olmak suretiyle yaşamlarına dair daha iyi kararlar vermelerinde yol gösterici oluyor. Bu genellikle güç odaklarına doğruyu haykırmayı, güç odaklarının gizli tutmayı tercih ettikleri şeyleri de ortaya çıkarmayı, aynı zamanda kapsayıcı, doğru, adil, bağımsız ve şeffaf olmayı da içerir. Dolayısıyla, önyargılı, güvenilmez kaynaklara ve çarpık gerçeklere başvurmak etik bir davranış biçimi değil.
Adaletsizlikleri ortaya çıkarmak daha sonra da değişimi sağlamak için ABD’de 1890-1920 yılları arasında siyasi ve büyük ticari yolsuzluklar ve adaletsizlikler hakkında yazan gazeteciler vardı. Mutcrackers olarak adlandırılan gazetecileri o dönemin “avant-garde” aktivist gazetecileri olarak tanımlamak yanlış olmaz.
İfade özgürlüğü ve özgür basın geleneğine sahip Batı demokrasilerinde, gazetecilerin aktivist olması fikri genellikle gazetecilik normlarına aykırı olarak görülüyor. Habercinin öncelikle aktivist mi yoksa gazeteci mi olacağına karar vermesi gerekiyor zira her ikisi aynı zamanda olunmaz. Eğer gazetecilik nesnel, adil, şeffaf ve etik olmak ise, şüphesiz gazeteci haberleştirdiği eylemin içinde yer almamalı; manipülasyon tuzağına düşmeden, gazeteciliğin evrensel ilkelerine sadık kalmalı, yaptığı haberdeki belli bir gruba sempati ve/veya antipati duyup duymadığına bakmaksızın, haberde kullanacağı kelime ve kaynak seçiminde itinalı olmalı ve aktivistin hedeflerine ulaşması için kendini kullandırmamalı. Gazetecinin etkinliklere katılmaktan uzak durmaları gerektiği konusunda neredeyse etik ilkelerin hepsinde bir mutabakat söz konusu. Gerekçe olarak da haberlerin adil olarak verilmesine engel oluşturduğu ve mesleğin güvenirliğine zarar verdiği gösterilmiş.
Dayanışma önemli
Diğer yandan, özgür gazeteciliğin olmadığı, hak ihlallerinin yaşandığı ülkelerde, gazetecilerin birbirleriyle dayanışma içinde olması gerekliliği birçok ülkenin gazetecilik deklarasyonunda mevcut, hatta bu bir etik zorunluluk sayılıyor. Yalnız burada söz konusu olan aktivizm değil, meslek içi dayanışma, bu dayanışmayı aktivizm gibi sunmak da oldukça sorunlu. Gazeteci barışı, demokrasiyi insan haklarını, insanlığın evrensel değerlerini, çok sesliliği, farklılıklara saygıyı savunurken zaten basın özgürlüğü aktivizmini de gerçekleştirmiş oluyor. Gazetecinin oldukça kaygan olan bu zeminde, dayanışma-aktivizm çizgisini aşma konusunda sorumsuzca davranması, birçok eleştiri ve spekülasyonu beraberinde getirecek, bu da gazetecilik mesleğinin itibarının zedelemesine neden olacaktır.
(YGİ/NÖ)