Çocuklara Işık (Light for Children) isimli bir yardım kuruluşu ile HIV pozitif çocuklarla çalışmak için gönüllü olarak Gana'ya giden Ayşe Nur Özcan'ın blogundaki yazılarını bianet okuyucuları için derledik. Ayşe'nin günlük yazılarına göre eşcinselliğin çok tartışıldığı ama kabul görmediği bu ülkede, akan bir musluk bulmak bile büyük bir lüks.
19 Eylül 2011
Bugün Gana'daki dördüncü günüm. Şu ana kadar ziyaret ettiğim tüm ülkelerden farklı bir ülke Gana. Afrika'yı ziyaret edecekseniz; Gana gitmeniz gereken ilk ülke olmalı diyorlar. Ben de Kumasi'ye gelerek küçük adımlarla bu yola çıktığım için çok mutluyum aslında.
Burada ilk dikkatimi çeken konu, eşcinsellik ve dinden televizyon ve radyo programlarında ne kadar çok bahsedildiği. Ganalılara göre inanan bir insanın eşcinsel olması çok mantıksız. Dolayısıyla eşcinsellik burada kesinlikle kabul görmüyor. Konuştuğum insanlar bana kadın ve erkeğin birlikte olmak için yaratıldığını ve eşcinselliğin biyolojik olarak doğaya ne kadar aykırı olduğunu söylüyor.
İnsanların günlük hayatı tanrı, İsa ve İncil ile çevrelenmiş. Kumasi'de yaygın olan iki tane mezhep var: Metodistlik ve Presbiteryanlık. Burada herkes çok dindar ve insanlar her pazar kesinlikle kiliseye gidiyor. Yapılan kilise ayinleri ise bana çok ilginç geldi; mesela her yaş grubu için üç saat süren farklı seanslar var.
Gana'da cinsellikten de açık bir şekilde bahsedilebiliyor. Örneğin geçen gün izlediğim bir televizyon programında mastürbasyon tartışma konusuydu. Yine de Afrikalıların çokeşli olduğuna dair yaratılan mit hiç de doğru değil.
Buradaki çocuklar ise o kadar tatlı ki... Daha birlikte çalışacaklarımla tanışmadım ama sokaklardaki çocuklar inanılmaz şirin ve arkadaş canlısı. Batılı bir insan gördüklerinde "ufuklardan gelen insan" manasına gelen "Obruni, obruni" diye haykırıyorlar. Kendilerinden farklı bir insan gördüklerinde yaklaşıp seninle konuşmak ve sana dokunmak istiyorlar.
Çocukların göze çarpan bir diğer özelliği ise çok paylaşımcı olmaları. Eğer onların sana sundukları herhangi bir yiyeceği veya eşyayı almayı kabul etmezseniz hemen alınıyorlar. Paylaşımcı olmalarının tek kötü tarafı ise karşılarındakinden de aynı şeyi beklemeleri. Mesela sürekli bana ait olan şeyleri onlara vermemi istiyorlar ama neyse ki hayır dediğimde bunu kesinlikle kişisel almıyorlar.
Gana'da genel olarak pilav gibi karbonhidrat ağırlıklı şeylerle besleniyorlar ve bunu "enerjiye ihtiyacımız var" şeklinde açıklıyorlar. Evde pişirilen yemekler çok lezzetli; ancak şu an için sokaktan bofurut diye adlandırdıkları tatlı ekmek dışında başka bir şey almaya cesaret edemedim.
Marketten gazlı bir içecek mi satın almak istiyorsunuz? Öyleyse ya depozito ödeyip aldığınız içeceğin kutusunu geri getirmeniz ya da içeceği (buna su da dahil) dükkan sahibinin koyduğu plastik poşetten içmeye çalışmalısınız.
Hijyense çok da umursanan bir şeymiş gibi gözükmüyor. Mesela geçen gün gittiğimiz barda burada "stone (taş)" diye adlandırdıkları bir biradan biraz fazla tükettiğim için tuvalete gitmem gerekti. Barın tuvaletinde kapı yoktu ve tuvaletler Eski Yunan'dan kalma tuvaletler gibi umumiydi.
Burada su o kadar değerli ki soğuk suyla duş almak veya akan bir musluk bulmak bile aslında bir lüks. Eve genellikle kovalarla su taşımanız gerekiyor.
Gana'da ayrıca sabun kullanımı da hiç yaygın değil. Burada sabun yerine "antibakteriyel" diye adlandırdıkları birtakım jelleri kullanmayı tercih ediyorlar.
Ganalılara, Batı'nın yaptığı yatırımlar hakkında neler düşündüklerini sorduğumda; bu girişimlere ne kadar olumlu yaklaştıklarını öğreniyorum. İnsanlar genel olarak yatırımların, Gana'nın ilerlemesi için çok gerekli olduğunu düşünüyor. Şehrin çoğu yerinde asfalt olmaması ve hayata "sistemsiz bir sistemin" hakim olması da ülkenin genel durumunu özetler nitelikte. Mesela burada trafik kuralı yok denecek kadar az. Varolanlar da kesinlikle uygulanmıyor. Dolayısıyla geçen gün Kumasi'den Accra'ya giderken yanımda oturan bir kızın otobüste kemerimi bağlamam için beni uyarması çok şaşırtıcı geldi. Sonradan fark ettim ki benim dışımda otobüsteki herkes gerçekten kemerlerini bağlamış.
Bunların dışında burada hayat hiç alışık olmadığım kadar yavaş. İnsanlar yavaş yemek yiyor, yavaş yavaş çalışıyor veya inanılmaz yavaş konuşuyor. Herkes o kadar telaşsız ki sorduğunuz basit bir soruya basit bir cevap almak bile neredeyse imkansız.
Gana'yı ziyaretimin ilk yarısını Kumasi'deki ilkokullara haftada iki üç kez gidip öğrencileri cinsel istismar konusunda eğitimler vererek ve gözlemlerimi raporlayarak geçirmeyi planlıyorum. Eğer ayarlanabilirse hastanelerde kalan HIV'li çocuklara voleybol oynamayı öğretmeyi ve onlarla daha fazla vakit geçirebilmeyi istiyorum. Ziyaretimin kalan günlerindeyse Mampong'daki bir yetimhanede çalışmayı amaçlıyorum.
20 Eylül 2011
Gana'da insanların dine ne kadar çok önem verdiğinden bahsetmiştim. Gana'nın kuzey bölgesinde genellikle Hristiyanlar, güneyinde ise Müslümanlar yaşıyor. Burada herkes çok dindar olduğundan; insanlar buraya gelenlerin de dini inançları hakkında fazlasıyla meraklı. Yanıtlarınıza ayrımcılıkla yaklaşmıyorlar ama sizinle tanıştıklarında ilk sordukları sorulardan biri dini inancınızın ne olduğu.
Gana'nın resmi dili İngilizce ama yine de burada insanlar İngilizce'yi ilkokulda öğrenmeye başlıyor. Gana'da aslında 50 kadar farklı kabile dili bulunuyor ama nüfusun neredeyse yüzde 70'i Twi diye adlandırılan bir dil konuşuyor. Ülkedeki çoğunluğun konuştuğu bir dilin resmi dillerden olmaması bence ileride çok tartışılacak bir konu olacak. Dil, milliyetçiliğin çok önemli unsurlarından biri ve bence Ganalılar için de yerel dilleri fazlasıyla önemli. Buradaki insanlarla Twi dilinde konuştuğunuzda insanların size verdikleri tepkiler bile değişiyor. Mesela bugün yolda yürürken bana "Etese (Nasılsın)?" diye seslenen birine benim "Eyye" yanıtını vermem oradaki yerel halk tarafından mutlulukla karşılandı. Gana'daki milliyetçi unsurlardan bir diğeri ise ülkenin adında gizli. Biraz araştırdığınızda öğreniyorsunuz ki gana aslında "Savaşçı Kral" manasına geliyor.
Gana'daki kültür, benim alışık olduğumdan çok farklı. Mesela burada sokakta tükürmek, su içmek gibi bir şey. Tükürmek burada yaşayanlar için basit bir ihtiyaç ve bunu toplum içerisinde gidermekten hiç mi hiç çekinmiyorlar. Buradaki insanların konuşması da çok farklı. Kültüre biraz yabancıysanız; insanların konuşurken çok öfkeli olduğunu düşünebilirsiniz. Zira çoğu zaman sizden bir şeyi rica etmek yerine, size emrediyorlar.
Daha ben tecrübe etmedim ama buradaki arkadaşlarımdan Rachel'ın tanıştığı ve altı aydır Gana'da yaşayan iki Hollanadalı doktorun anlattığına göre buradaki sağlık sistemi gerçekten çok yetersiz. Bunu zaten tahmin edebiliyoruz ama mesela Hollandalı doktorların anlattıklarına göre; bir küçük odada üç farklı doktor, üç farklı hasta ile ilgilenmek durumunda bile kalabiliyormuş.
Eğitim sisteminden de kısaca bahsetmek gerekirse, burada eğitim ilk dokuz yıl zorunlu ve ücretsiz. İnsanların çoğu lise mezunu ve bana anlatılanlara göre birçok kişi eğitimine üniversitede de devam ediyor.(ANÖ/IK/ÇT)
* Gana Cumhuriyeti'nin künyesi:
Başkent: Akra
Resmi dil: İngilizce
Yönetim biçimi: Demokrasi
Cumhurbaşkanı: John Atta Mills
Başbakan: John Dramani Mahama
Temsilciler Meclisi Başkanı: Georgina Theodora Wood
Bağımsızlık ilanı (İngiltere'den): 6 Mart 1957
Cumhuriyetin ilanı: 1 Temmuz 1960
Nüfus: (2010 tahmini) 24 milyon 233 bin 431
Para birimi: cedi