Repo faizlerinin yükselmesine , Merkez Bankası'nın döviz satmasına rağmen dolara olan talebin artması ve her fiyattan satın almaya hazır kitlelerin bulunması doğal karşılanmalı. Dahası, dövizi yatırım aracı olarak değerlendirmekten vazgeçmelerini dekısa vadede beklememek gerek .
Yaz mevsimiyle ilgili olumlu beklentileri alt-üst eden bu gelişmenin önüne geçilmesi öncelikle mevcut hükümetin güven kazanmasına ve de Merkez Bankası'nın parasal araçları kullanmaktaki hünerine bağlı. Örneğin, son yaşananlar, ihale öncesinde faizlerin yükseltilmesinin dolara olan talebi kısmayacağını aksine besleyeceğini ortaya koymuştur.
İhaleleri öncesinde faiz oranının arttırılması piyasalarca Merkez Bankası'nın zor durumda olduğu şeklinde algılanmış; haftanın ikinci gününde doları 1.5 milyon lirayla yıldız yatırım aracı haline dönüştürmüştür.
Öte yandan program, tüm kesimlerce desteklenen değil, gönülsüz katılınan bir programdır. IMF ve Hükümet birlikteliğinde kotarılmış ama, ekonomi aktörlerinin desteği alınmamıştır. Dolayısıyla, toplum programın uygulanmaya başladığı 2000 yılı itibariyle olumsuz gelişmelere karşı doları bir yatırım aracı olarak portföyünde tutmayı tercih etmiştir. Kasım ve Şubat'taki kriz dalgaları da bu davranışı pekiştirmiştir.
Kaldı ki, programın birinci yılı sonundaki makro veriler olumlu beklentide olanları bile günü birlik kararlara yöneltmiştir. Örneğin, gerek hükümet gerekse IMF tarafından sorun olarak addedilmeyen cari işlemler açığı 1.5 yıl içinde 8.4 milyar dolar artarak 9.8 milyar dolara, net-hata noktasını da kattığımızda 12.5 milyar dolara çıkmıştır ki... Şu bir kaç veri bile hükümete karşı oluşan güvensizliği anlamak için yeterlidir.
Gelin görün ki, bizim başbakan;
* Ortaya çıkan tabloyu kötü ruhlu, kıskanç cinlerin hışmına uğramak olarak algılamakta!
* IMF ve Dünya Bankası'nın yaptırımlarının pazarlıksız kabullenilmesini "iyi ilişkiler" olarak tanımlamaktadır.
* Fiyat endekslerindeki ufak kıpırtıları ve vergi geliriyle ilgili hedef rakkamları ekonominin düzelmesi için yeterli zannetmekte!
* Satınalma gücünün gerilemesinin enflasyon üzerindeki etkisini yok varsaymakta,
* İflas, kapanma ya da işyeri küçülmeleri nedeniyle artan işsizlikle birlikte derinleşen gelir uçurumlarının freni patlayan arabayı tepetaklak etmek üzere olduğunu nedense farkedememektedir!
Bugün dolar 1.5 milyon liraydı, yarın ne olur bilinmez. Bizim bildiğimiz, hükümetin bir an önce pembe gözlüklerini atıp ekonomik ve siyasi gerçeği görmesi gerektiğidir. Yani?
Öncelikle, yerli ya da yabancı dolar yatırımcılarına boyun eğmekten ve ekonomiyi onlara dalgalandırmaktan vazgeçmesi gerekir ki bu da ya kuru çıpalamaktan ya da devalüasyondan geçer.
Eşanlı olarak da üretime dayalı büyümeyi hedefleyen bir ekonomi programı başlatmak zorundadır.
Tabii, toplumun dolar üzerindeki beklentisini kırmak ve iktidarda kalmak istiyorsa!
[email protected] türkel minibaş