Dünyanın en büyük kitap fuarı sayılan Frankfurt Kitap Fuarı'nın 62'incisi, 6-10 Ekim tarihleri arasında gerçekleşiyor. 110 ülkeden yaklaşık 7 bin 500 yayınevinin katıldığı Fuar'a yaklaşık 300 bin ziyaretçi bekleniyor. Dünyanın ikinci küçük metropolü -birincisi Zürih'tir- sayılan Frankfurt'un nüfusu sadece 700 bin kişi.
Bu yılın konuk ülkesi Arjantin.
Her yıl konuk olan ülkenin edebiyatının yanı sıra tarihine de özel bir yer ayrılır.
Arjantin'in dünyaca tanınmış kişileri kimlerdir diye sorulsa, akla, sondan başlayarak önce Maradona gelir, sonra Che Guevara ve ardından da Peronlar, özellikle de Evita Peron gelir.
Bakalım, Madonna'nın Evita müzikalinde söylediği "Don't cry for me Argentina" Fuar'da sık sık çalınacak mı?
Arjantinli yazarlar denilince akla öncelikle Borges ve Cortazar geliyor.
8 Ekim Che'nin 43. ölüm yıldönümü ve Fuar'da en azından bazı yayınevleri tarafından anılacağını düşünüyorum.
Che, hayatı boyunca tanımadığı halklarla birlikte devrim yapmaya çalıştı. Küba'da başarılı oldu, Kongo ve Bolivya'da ise olamadı.
Çok istemesine karşın ülkesi Arjantin'de savaşamadı. Gerillaya hazırlık için bu ülkeye gidenler kısa sürede yakalandılar ya da hayatlarını kaybettiler.
Bu yılki kitap ödülü göçmenlik yaşamına verildi
Her yıl Fuar'dan önce Alman Kitap Ödülü verilir.
Bu yılki ödül kimsenin beklemediği bir kişiye, İsviçre'den Macar asıllı Melinda Nadj Abonji'ye verildi. Yazar "Güvercinler Uçuyor" adlı romanıyla ödülü aldı.
Bu kitabın ve ödülün bir özelliği var: Almanya'da göçmenler hakkında yapılan yoğun tartışmalarla denk düşüyor.
Yazar 1968'de eski Yugoslavya'da Macar azınlığın yaşadığı bölgede doğar. Ailesi daha sonra İsviçre'ye göç eder.
Roman, yazarın kendi öyküsünden güçlü motifler taşıyan göçmenlik tarihini anlatır.
İsviçre'de yaşanılan zorluklar, dilsizlik, dışlanma duygusu, mutlaka başarılı olmak amacıyla hırsla çaba göstermek, başarı için insanın kendi geçmişinden kopması ve ardından gelen yabancılaşma... İnsanın geçmişinin onu çağırması ve roman kahramanının başarılı göçmenlikten vazgeçmesi...
Romana ödül veren jüri de gerekçesinde bunu belirtiyor: Günümüzün değişen Avrupa'sının hesabını kapatamadığı geçmişin ayrıntılı fotoğrafı...
Benzer bir belirleme, Sarrazin'in Vietnamlı göçmenleri övmesi üzerine, bu ülkeden genç bir kadınla yapılan söyleşide de ifade edilmişti.
Kadının ailesi eğitime büyük önem veriyor ve "Almanlarla aynı düzeyde olabilmesi için onlardan daha başarılı olması gerektiğini" onun kafasına yerleştiriyor.
Kadın gerçekten de başarılı oluyor. Almanca'yı aksansız konuşuyor, çok iyi bir eğitim görüyor ve iyi bir mesleğe sahip oluyor. Bu arada da Vietnam dilini neredeyse unutuyor, akrabalarıyla bağları kopma noktasına geliyor. Başarının ilk dönemlerinde bunlar geri planda kalıyor, ama bir süre sonra geçmiş kadını çağırmaya başlıyor.
Göçmenlikte büyük başarıların böyle bir fiyatı da var.
Sonuçta başarı ve sorunların hepsi kişiseldir. Her kişinin ayrı bir öyküsü vardır. Her başarılı olan acıyı bu denli hissetmeyebilir.
Türkçe edebiyatta göç
Önümüzdeki yıl Almanya'nın Türkiye'den işçi alımının 50. yılı. Göçü konu alan Türkçe edebiyat hem Türkiye'de hem de Almanya'da üretildi. İlk yılların yabancılık, özlem, yeni gelinen toplumla uyum sağlayamamak temaları bu yapıtlarda bolca yer aldı. Sonrası gelmedi. Göç eskidi, ama yeni konular ortaya çıkmadı.
Ek olarak, özellikle Almanya önemli bir Türk ve Kürt politik göçü de yaşadı. Gelenlerin bir bölümü 15 yıl kadar kalıp geri döndüler.
Dönemeyenler ve dönmeyi düşünmeyenler de var.
Yabancı düşmanlığını, ırkçılığı, özlemi konu alan acemice bazı edebiyat denemeleri oldu, gerisi gelmedi.
1990'lı yıllarda Kürt politik göçü başladı. Onların yaşamı Türk politik göçmenlerden daha değişik...
Kadın 16 yaşında Cizre'de serhıldanlara katılmış, oradan gerillaya gitmiş. Yaklaşık yedi yılı dağlarda ve çatışmalarda geçmiş. Yaralanınca Almanya'ya gelmiş, iltica etmiş, burada da politik olarak aktif ve daha 35 yaşında...
Bu kadarcık hayatta üç önemli dönem var ve bu hayatlardan ne romanlar çıkar.
Ne ki, edebiyat, olanı anlatmaktan ibaret değildir. Edebiyatın üzerinde ciddi olarak çalışılması gereken büyük bir teorisi vardır.
Konu olarak malzeme çok ama bu çalışma yapılmadıkça iyi yapıtlar çıkması hayli zor görünüyor. (EE/TK)