Türkiye’nin birçok bölgesinde olduğu gibi Karadeniz bölgesinde de çok sayıda köyde, eğitimin merkeze taşınması neticesi çok sayıda köy okulu binası kaderine terk edildi. Yıllarca civar köylerden gelen birçok öğrenciye eğitim imkanı tanıyan bu binaların bir suçu var mıydı?
Köylerine bir öğretmen getirtebilmek için mücadele eden ve kendi imkanlarıyla köylerinde bir okul yaptırmaya karar veren ve bunu hayata geçiren kendi köylülerimi düşündüğüm zaman, bir binanın kaderine terk edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Çamlıhemşin Konaklar Mahallesi’nde yer alan eski Taş Mektep’in köylüler tarafından yapılıp, bir öğretmenle yıllarca binlerce çocuğu mezunu etmesinin akabinde, binanın şimdilerde konukevi olarak kullanılması okul binalarının kaderiyle ilgili önemli bir göstergedir.
Şimdilerde ise Rize’ye bağlı Fındıklı ilçesinin Aslandere köyünde benzer bir girişim söz konusu olunca dikkatimi çekti. O köyde yaşayan Ayben Aydoğan, atıl okulla ilgili yaptıkları sivil girişimi anlattı:
“Köyümüzde 1980’li yılların sonunda yapılmış ve 1995 yılında taşımalı eğitimden sonra kullanılmayan bir köy okulumuz var. Bu okul yaklaşık 20 yıldır boş durumda. Zaman zaman farklı işlevler kazansa da bir süre sonra diğer köylerdeki okullar gibi atıl duruma düşmüş. Ben mimarlık mezunu bir gencim ve köyümdeki diğer gençlerle böyle bir okulu nasıl onarıp kullanabiliriz diye düşünerek yola çıktık. Bir süre bu fikirler üzerine konuştuk ve sonunda gençlerin oluşturduğu bir kadroyla köy adına bir dernek kurmak ve hem köyümüzün değerlerini canlandırmak hem de okulumuzu kuracağımız derneğin merkez ofisi haline getirmek için kolları sıvadık. Onarımın sahada 30 gününü bitirdik. Fakat süreç olarak yaklaşık iki aydır çalışıyoruz. Haziran ayının ilk yarısında tamamlamayı planlıyoruz. Bu girişimin bir model olarak kabul edilmesini, öncelikle Fındıklı ilçesinin köylerinde sonrasında Türkiye'nin tüm atıl köy okullarında uygulanabilmesini diliyoruz ve bunun için çalışıyoruz. Özellikle köyün gençlerinin onarımda yer almasıyla 'aidiyet' duygusunun oluşması ve gelişmesini hedefleyip, gelecek nesillere bu tavrın yansımasını hedefliyoruz.”
İnternette yapacağınız kısa bir araştırmayla; atıl köy okullarının bazılarının yıkıldığını, bazılarının satıldığını bazılarının tarihi olduğu için çivi çakılmasına bile izin verilmediği, bazılarının da tamamen kaderine terk edildiğini görebilirsiniz.
Çok az örnekte olduğu gibi, bazı köy okulları ya yeniden eğitim amaçlı olarak kurtarılmış ya da kültür merkezi, pansiyon olarak düzenlenmiş. Ancak bu örnek oldukça az ve çoğaltılırsa belki de hem bir binanın kaderi hem de o bölgede yaşayan insanların kaderi değişebilir.
Ayben Aydoğan da bu amacı taşıdıklarını söylüyor:
“Bildiğiniz gibi yıllardır Karadeniz'de var olan bir mücadele var, yaşam alanlarımızı korumak için... Bu koruma duygusunun temelinde sahiplenme ve ait hissetme duygusu olmalı ki burada yaşayan bireyler, bu alanları tüm varlığıyla korumak istesin. İşte bu noktada siyasi bir yapı kazanmayıp, her birimiz bir birey ve renk olarak bu duyguları oluşturmaya ve geliştirmeye çalışıyoruz. Öncelikle gençler ve çocuklar diyerek, geleceğe yatırım yapıyoruz. Bu nedenle kısa bir süre sonra kuracağımız derneğin kadrosunu 20-30 yaş arası genç insanlardan oluşturduk. Yolumuza emin adımlarla devam ediyoruz.”
Habercilik klişesidir; güzel şeyler de oluyor. Gerçekten oluyor ama istenirse, olsun da, ne olur olsun hatta hep olsun çünkü her zamankinden daha fazla buna ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. (UB/HK)