Dün sohbet alanına çıkan A-8’den arkadaşlar çiçeğe ve yeşilin en güzel tonuna bürünmüş iki küçük dala uzattılar mazgaldan.
Sevinçle kaptığım gibi dalları çay bardağındaki suyun içine koydum.
Sonra da, kalabalık masamın ortasına yerleştirdim.
2007’nin baharında vurulmuştum plastik kovadaki cılız erik ağacına.
Her bahar yeşile durdurulduğunda dalları; Tekirdağ 2Nolu F Tipi Hapishane’de tutsak olan ömrüme yazdığım mektuplara yapıştırırdım erik yapraklarını.
Gri beton duvarlar arasındaki ömrümle erik ağacının yapraklarının güzelliğini paylaşmak isterdim.
Her defasında hapishane Mektup Okuma Komisyonu (MOK) yapıştırdığım yaprakları inatla ve itinayla kazıyıp, mektubumu öyle verirdi sevgilime.
Ve her defasında minnacık yeşil kalıntılar sevdiğimi mutlu eder; mektuplarında ısrarımı sürdürmem için “yaprak ve çiçek yapıştırmaya devam” diye yazardı.
Arada bir de yapıştırdığım yaprakların yanına, yaptıkları işin/davranışın yanlışlığını ve gayri insani olduğunu belirten küçücük notlar düşerdim MOK için.
Yılda ortalama üç duruşmamız olduğundan, biri illaki bahara denk gelirdi.
İşte o zaman, erik ağacının küçük dallarından ve plastik kaplarda yetiştirdiğimiz akşamsefası, kadife çiçeğinden yaptırdığım mini demeti duruşmaya götürürdüm.
Ömrüm erik ağacının yapraklarına dokunabilirsin, o yapraklarla baharı hissedebilsin isterdim.
Zamanla büyük plastik kovadaki erik ağacı ile sevgimiz özdeşleşti!
Ben sevgilimin mektuplarında “ikimiz yeşil erik dalı” oldum.
Küçük erik ağacı ile güzelleşen tutsaklık yaşamımız 2010 yılında bir kış günü, Şubat ayında havalandırma kar altındayken sevinçten ne yapacağımızı şaşırdık!
Erik ağacının dallarındaki tomurcukları görünce gözlerime inanamadım.
Harika bir sürprizdi bu!
Hemen koğuş sakinlerine seslenip, gördüğüm güzelliği onlarla paylaştım…
Ve birkaç gün sonra da, açan tomurcukların müjdesini verdim sevdiceğime.
Hazırladığım iç posta zarfına çiçeğe durmuş erik ağacından küçük bir dal koparıp ömrüme göndermek; aynı çatı altında özlem biriktirmenin ve büyütmenin güzelliğiydi.
Sonra bildiğiniz gibi Kandıra 2 Nolu T Tipi Hapishane’ye gönderildik!
Orada toprak yapma çabamız iki yıl boyunca aylık rutin aramalarda engellendi.
Baktık olmuyor!
Demlikteki çayı tutam tutam rögar kapağı ile beton arasındaki incecik çizgi halindeki boşluğa, duvar dibindeki çatlaklara yerleştirip; sarmaşık, akşamsefası ve kadife çiçeği ektik.
Ektiğimiz tohumların o çatlaklardan baş kaldırışını ilk gören sevinçle haber verdi diğer koğuş sakinlerine…
Kandıra’dan Gebze A-8 sakinlerine gönderdiğim mektuplarda erik ağacını sormayı hiç unutmadım.
Onlar da anlatmayı, erik ağacından haberler yazmayı ihmal etmediler.
Bizim gözlerimizle de erik ağacına bakmalarını isterdim hep!
Ama 2010 yılından sonra erik ağacı bir daha çiçek açmamıştı.
Yıllar sonra ikinci defa yeniden çiçeğe durdu erik ağacı.
Şu an bu satırları yazarken arada bir gözlerimi kaldırıp, çay bardağının içindeki erik ağacının içimi açan, yüreğimi sevinçle dolduran güzelliğini seyrediyorum…
Aklıma tutsaklığım, artık bu sevinci ömrüme paylaşamayacağım gerçeği geliyor.
Yeşilin ve beyazın en güzelini dallarında toplamış erik ağacımızın da tutsak olduğunu düşününce; hüzün yüklü bir gülücük dudaklarımda dona kalıyor!
Not: Hapishanede hiçbir zaman istediklerinizi zamanında gerçekleştiremediğimiz için, erik ağacıyla bir fotoğraf çektirip yazıya ekleyemedim. Ama haftaya bunu mutlaka yapacağım. Bu haftalık size Edirne F Tipi Hapishane’den cürümlerimden Bayram Namaz’ın doğum günü faksına çizdiği kareyi gönderiyorum. Ben çok beğendim. Dilerim sizlerde beğenirsiniz. Sevgi ve dostlukla kalın..
Füsun Erdoğan, 16 Şubat 2013, Gebze Kadın Kapalı Hapishane