Diyarbakır’da Erdoğan’ın mitingini takip etmek için erkenden evden çıkıyorum. Saat 12.00’da İstasyon Meydanı’nda başlayacak miting için birkaç saat öncesinden alanın orada oluyorum. Öncelikle miting alanında gözlemlerde bulunmaya başlıyorum. Her AKP mitinginde insanların çevre il, ilçe ve köylerden taşındığına dair çokça şeylerin söylenmesi üzerine alanın etrafında bir tur atıyorum. Her ne kadar yollar araç trafiğine kapalı olsa da çevrede insan hareketliliği de yok denecek kadar azdı. Bu durum, mitinge ilginin az olacağına işaret ediyordu.
Alana çıkan her yol polis barikatlarıyla trafiğe kapatılmış ve çok sayıda TOMA, çevik kuvvet ve özel hareket polisleri çevrede yoğun güvenlik önlemi almıştı. Güvenlik için Diyarbakır’ın polisi yetmemiş olacak ki çevre illerden de takviye yapılmıştı. Bunu geldikleri otobüs firmasından ve üzerindeki üniformadan anlayabiliyorduk. Ayrıca çok sayıda belediye otobüsü de polislere tahsis edilmişti.
Toplu gelişler, toplu fotoğraf çekimleri
Miting alanına girmek için iki polis noktası kurulmuştu. İlkinden geçtikten sonra ikincinin önünde yer yer insan kalabalıkları dikkat çekiyordu. Belli ki toplu olarak gelmişler ve alana girmek için ise başkaca gelecekleri bekliyorlardı. Bunu organize edenler ise gelmeyenleri arıyordu. Bu sırada ise toplu olarak gelişler de devam ediyordu.
Alana girişlerden önce veya sonra “Geldik, buradaydık” demek için toplu fotoğraf çekiliyordu. Hemen hemen gelen her grubun böyle bir fotoğraf çektiğini söyleyebilirim. Öyle yalnız veya birkaç kişi halde gelen ise yok gibiydi.
Minibüs kuyruğu
Yaşanan bu durumlar insanların organize bir şekilde mitinge taşındığını gösteriyordu. Bunu alana girdiğimde konuştuklarım da doğruluyordu. Bismil’den AKP’nin organize ettiği minibüsle gelen mitinge gelen bir kişi, kaç otobüs geldiklerini sayamadığını söyledi. Bu durumu gösteren bir diğer şey ise Mezopotamya Ajansı’nın Seyrantepe kavşağında çektiği fotoğraflarda oluşan minibüs kuyruğuydu. Numaralandırılan minibüslerin üzerinde “Silvan 114”, “Kulp 123”, “Kulp 176”, “Hani 38”, “Kocaköy 1” gibi yazması ise bunların mitinge geldiğini gösteriyordu. Ayrıca benzer durum şahsi araçlarda ve polislere tahsis edilen belediye otobüslerinde vardı.
Öte yandan mitinge katılanların büyük bir çoğunluğunun 40 yaş üzeri olması da dikkat çekiciydi. Genele oranla genç katılımı ise azdı.
Kayyımla yönetilen belediyelerde çalışanlarının kimilerinin belediye yazılı yeleklerle gelmesi dikkat çekerken, ayrıca bazı okullardan da öğrencilerin getirilmesi zorunlu kılınmış.
Bekleme süresi uzadıkça alandan ayrılmalar oldu
Tabii mitingin başlangıç saati 12 olarak duyurulsa da konuşmaların başlaması 13.30’u buldu. Bu da muhtemelen Erdoğan’ın gelişinin gecikmesi ve bir de alanın dolmasını beklemek içindi. Keza alan dolacak gibi değildi. Ancak bekleme süresi uzadıkça alandan ayrılmalar da başladı.
Bu sırada AKP Diyarbakır İl Başkanı Mehmet Raşit Ocak açılış konuşması yaptı. Sonra AKP’nin Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mehmet Halis Bilden sahneye çıktı. Bilden, özetle, kent için seçim öncesinde 60 proje hazırladıklarını ve kentin bütün sorunlarını çözeceklerini ifade ederek, DEM Parti’ye yüklendi ve onların hiçbir projesinin olmadığını, seçimleri ‘çantada keklik’ gördüklerini söyledi. Bilden, zaman zaman “Sandıkları patlatacağız mı?”, “Onları sandığa gömeceğiz mi?”, “Tokatlayacağız mı?” diye sesini yükseltse de halktan cılız bir “evet” yanıtı aldı.
Tramvay projesine tepki
Bilden, tramvay projesini anlatırken bile DEM Parti’yi hedef alıp, “bu işteb anlamadıklarını” söyledi. Bu sırada yurttaşlar arasında tartışma çıktı. Bir yurttaş, “Kaç yıldır her şey onların elinin altındaydı, niye yapmadılar?” derken, diğer bir yurttaş da “Sen ne yapmaya çalışıyorsun?” yanıtı verdi. Sonra birbirlerinden uzaklaştılar. O sırada yanımda duran bir adam, “Kazanamaz ki bu, ne anlatıyor böyle. Burada DEM Parti dışında çıkmaz” dedi kendi kendine. Bu ve benzeri söylemler alanı dolaştıkça, insanlara dokundukça karşıma çıkıyordu. Anlaşılan iktidar olduğundan bu yana Diyarbakır’ı hiç kazanamayan AKP’lilerin bu seçimde de pek bir inançları yok.
AKP adayı Bilden’den seçim vaadi: Biz Diyarbakır’ı şantiyeye çevireceğiz
Bakanlar da seçim çalışmasında ama…
Bilindiği üzere Erdoğan seçim çalışmaları için bakanları da sahaya sürmüştü. Bilden’den sonra Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar sahneye çıkarak, Diyarbakır’da doğalgaz bulunmayan bir iki ilçe kaldığını, o ilçelere de önümüzdeki dönemde doğalgaz ulaştıracaklarını ve bunu da kendi doğalgazlarıyla yapmak gibi bir hedeflerinin olduğunu ifade etti.
Bayraktar, Diyarbakır’da günde 15 bin varil petrol ürettiklerini belirtti ancak kente bunun geri dönüşünün nasıl olacağına dair bir şey söylemedi.
Ardından Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz sahneye çıktı. Belki de Bayraktar’ın yarım bıraktığını o tamamladı. Diyarbakır’a yatırımcı çekilebilmesi için “huzur” istedi. Yatırım için Bilden’in seçilmesi gerektiğine işaret etti. O seçildiği takdirde destek sunacaklarını anlattı. Tam da “Ekonomi nasıl olacak?” konusuna dair bir şeyler anlatacaktı ki Erdoğan’ın geldiğini öğrenince konuşmasını bitirip sahneden indi.
Çözüm beklentisi
Tabii Diyarbakır için kim ne derse desin burada halkın öncelikli gündeminde kimlikleri, dilleri ve kültürleri var. Son zamanlarda yaşanan ekonomik krizle birlikte geçim sorunu da öncelikli gündem olarak dillerden düşmüyor.
Bilindiği üzere kentte belediyeler sekiz yıldır Kürt halkının iradesine rağmen kayyımlarla yönetiliyor. Bu da tabii ki halkın talepleri bakımından “onlar istedikleri kadar kayyım atasınlar, biz yine seçeriz” şekline dönüşmüş durumda. Elbette hizmet de istiyorlar ve bunun da ancak ve ancak kendi iradelerinin tanınarak, Kürt meselesinin çözümü ile mümkün olacağını düşünüyorlar.
Tam da bu noktada Kürt siyasi hareketi, yeni bir çözüm süreci için birtakım adımlar atıyor. En azından açıklamalar o yönde bir beklenti yaratıyor. Bu yüzden yine bir seçim öncesi Diyarbakır’a gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vereceği mesajlar da bu bakımdan önemliydi. Ancak halkta tepki yok da değil. Gerek alan içinde gerek alan dışında bir çözüm süreci olacağına dair pek bir umut yok gibi.
Alanda konuştuklarım “Kaç yıldır iktidarda, ona ve kendi partimize oy veriyoruz ki Kürt meselesini oturup çözsünler ama çözmüyorlar. Onca yaşanandan sonra bir barış olursa asıl bu bizim için gerçek huzur olur” diyorlar. Mitinge gelmeyen ve alan dışında konuştuğum bir kişi ise “Ne yüzle buraya geliyor, Kürtlere ne vermiş, 5 yılda bir geliyor, onda da oy istiyor. İrademize kayyım atıyor, dünyanın neresinde böyle bir şey var” diyerek kızgınlığını dile getiriyor.
Kürt siyasi hareketinden çözüm için adımlar
Diğer yandan seçimler yaklaşırken Kürt siyasi hareketinin içinden bu yönde söylemler epey artmış durumda. 8 yıldır konuşmayan Leyla Zana, önce Erdoğan’a “süreci dondurucudan çıkarması” çağrısında bulundu, ardından Diyarbakır Newroz’unda halktan “yeni bir sürece hazır mısınız” diyerek onay aldı.
Yine HDP’nin tutuklu eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve yerine kayyım atandıktan sonra tutuklanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Selçuk Mızraklı, İHD’nin yakın zamanda gerçekleştirdiği “Kürt Sorununda Çözüm ve Barış Konferansı”na gönderdikleri ortak mesajda muhatap olarak Erdoğan ve Öcalan’ı işaret etti.
Kürt sorununun demokratik çözümü için diyalog gerektiğini dile getiren DEM Parti Mardin Büyükşehir Belediye Eş Başkan Adayı Ahmet Türk ise “CHP yapamaz. Neden? Derin devleti ikna edemez çünkü. Erdoğan isterse ki bugün bütün yetkiler, kurum ve kuruluşlar elinde, o isterse ikna edebilir” dedi.
Erdoğan’dan şartlı “konuşuz” çıkışı
Kürt siyasi hareketinden gelen bu yönlü açıklamalar sonrasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 25 Mart’ta partisinin Tokat’taki mitinginde DEM Parti’nin ‘‘meşru muhatap’’ olmadığını, olabilmesi için de ‘‘siyasi irade’’ sahibi olduğunu ispatlaması gerektiğini dile getirdi.
Tüm bu söylem ve tartışmaların ardından, Newroz öncesi Diyarbakır’da olacağı açıklanan Erdoğan’ın seçim mitingi 27 Mart’a ertelendi. Bu yüzden Kürt sorununa ilişkin çözüm mesajları verip vermeyeceği de merak ediliyordu.
Mitingde bu konuya göndermeler yapan Erdoğan’ın konuşmasında öne çıkan sözler şu şöyleydi:
“Bu ülkede 85 milyonun huzuru, esenliği için bir şey yapılacaksa şimdi hemen yapılmalıdır.
Türkiye’ye 40 yıl boyunca terörle bedel ödetildi. Bir 40 yıl daha buna tahammülümüz yok.
Artık ülkemizi bu yükten sadece güvenlik açısından değil diğer tüm boyutlarıyla tamamen kurtarma vaktidir.
Elbette herkesle her şeyi konuşmaya varız, ancak kapımız, teröristlere de terör örgütünün güdümünde siyasetçilik oynayanlara da kapalıdır.”
Erdoğan her ne kadar Diyarbakır’da konuşsa da aklının aslında İstanbul seçimlerinde olduğu görülüyor. Bu seçimde de Kürtlerin oylarının belirleyici olacağı görülüyor. Kürt sorununda yeni çözüm sürecinin başlamasının yolu, İstanbul seçimlerinden geçeceğe benziyor. Bu noktada Erdoğan, “İnşallah 31 Mart Kürt kardeşlerimizin tüm tasallutlardan kurtulup özgür iradeleriyle kendilerinin ve şehirlerinin geleceğine karar verecekleri bir dönüm noktası olacaktır” dedi.
Erdoğan bu konuşmaları yaparken alanda konuştuğum yurttaşlar ise amasız, fakatsız Kürt sorununun çözülmesini beklediklerini söyledi.
Çözülmeyen sorunlar ilgiyi azaltıyor
Son olarak miting için Erdoğan her ne kadar 70 bin kişinin katıldığı söylese de bu sayı birçok kişi için pek öyle değildi. Alanın neredeyse yarısının boş olduğu ve dolu olan yerlerin ise sık olmadığı dikkat çekiyordu. Mitinge katılanların toplamının olsa olsa 15-20 bin civarında olabileceği ifade ediliyor. Üstelik Erdoğan konuşmaya başladığında alandan yoğun bir şekilde çıkışlar vardı. Bunda da en büyük neden, mitinge zorla getirilmiş olmalarında yatıyor. Kentte AKP mitinglerini takip eden gazeteciler, her seçimde ilginin biraz daha azaldığını ifade ediyor. Bunun nedeni ise çözülmeyen sorunlar ve sorunların katmerleşmesi olarak belirtiliyor.
Erdoğan'dan Diyarbakır’da yarım saat süren miting: Ser saran ser çavan
(İY/VC)