Adına ödül oluşturulan Jeri Laber, insan hakları hareketinin efsaneleşmiş isimlerinden biri. Helsinki Gözlem (daha sonra İnsan Hakları Gözlem) Örgütü'nün kurucularından olan Laber, 1979-95 yılları arasında örgütün idari işlerini yönetti. Ve aynı zamanda kurucuları arasında yer aldığı (1975) Uluslararası Yayınlama Özgürlüğü Komitesinin 25 yıl boyunca danışmanlığını yaptı.
Geçtiğimiz günlerde anılarını, "Yabancıların Zaferi: İnsan Hakları Hareketinin Önümüzdeki Yüzyılı" başlığı altında toplayan Jeri Laber, 1996 yılında, Human Rights Watch'un (İnsan Hakları Gözlem) "Weapons Transfer and Violation of the Laws of War in Turkey" adlı raporunun Türkçe çevirisini yayınladıkları için yargılanan Ayşe Nur Zarakolu ve Ertuğrul Kürkçü ile dayanışma için Türkiye'ye gelmişti. Rapora yöneltilen suçlama emniyet ve militer güçlere "hakaret" idi. 2 Nolu İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi, ciddi ihlalleri tanıklıklar ile açığa vuran bu raporu bir suç duyurusu olarak kabul etmek yerine, "hakaret" fiilinin oluştuğuna karar verdi ve cezayı tecil etmekle birlikte, yayıncı ile çevirmeni mahkum edecekti.
Önceki gün New York'ta Manhattan'daki Pierre Otelinde düzenlenen PEN Galasında, bu ödül yanında, sinema oyuncusu Paul Newman'ın, Amerika'da Bush yönetimince törpülenen anayasal hakların savunulması amacıyla oluşturduğu PEN/Newman Anayasa ödülü ve PEN/Barbara Goldsmith Yazma Özgürlüğü Ödülü'nü kazananlar da açıklandı. Ödül alanların üçü zaten cezaevindeydi. Sonuç olarak ödül alanlardan hiçbiri törene katılamadı. Törene Amerikan PEN Merkezinin yeni başkanı olan Salman Rushdie, Arthur Miller, E.E.Doktorow, Bernard-Henri Levy, Toni Morrison gibi yazarlar da katıldı.
Cakarta'dan tanıdık bir sima
Bu yılki Jeri Laber ödülünü Endonezyalı yayıncı Joesoef İsak (Yusuf İshak)aldı. İsak, gürültülü bir Cakarta sokağında, evinin arkasındaki gösterişsiz büroda bir kaç eski bilgisayar ile yayıncılık yaşamını sürdürüyor. Onun yaşamı bizim muhalif yayıncılarınkini çok andırıyor: yasaklar, hapislik ve ekonomik güçlükler... Bütün bunlara karşın ağır koşullara direniş ve ayakta kalma becerisi...
Uzun yıllar gazetecilik yapan Yusuf İshak, 1965'de büyük kitle kıyımlarına yönelen General Suharto'nun askeri darbesinden sonra, birçok kere gözaltına alınıp sorgulandı ve serbest bırakıldı. 1967 yılında ise hiç bir şeyle suçlanıp yargılanmadan 10 yılını geçireceği Salambe Cezaevine konuldu. Yusuf 1980 Nisanında, eski siyasal tutsak arkadaşları ile birlikte Hasta Mitra Yayınevini kurdu. Yayınladıkları ilk kitap, Endonezya'nın Yaşar Kemal'i diye tanımlayabileceğimiz Pramoedya Ananta Toer'un ünlü "Buru Dörtlüsü" nün ilk cildi oldu. Dörtlü, Endonezya'nın sömürgeciliğe karşı mücadelesinden günümüze macerasını konu alıyordu. 17 yılını General Suharto'nun zindanlarında geçiren Pramoedya'nın kitapları generaller tarafından peşpeşe yasaklandı. İlk cildin 10 bin basılan kopyaları bir anda kapışıldı.
Yetkililer yayınevine gelerek Yusuf İshak'a "kitabı basmayı durdurun, size karşı dava açmayacağız" dediler. İshak'ın onlara yanıtı ise şöyleydi: "Yasal olarak yayıncılık yapıyorum, gizlimiz saklımız yok. Eğer basmayı durdurmamız için yasal bir emir verirseniz, yayını durduracağım." Bu emir asla gelmedi. Rejim kitapları yasaklamayı tercih etti. Bu arada oğlu Verdi de üniversiteden kovuldu. Bazı okuyucular, ki bunlar arasında General Suharto'nun eğitim bakanı da vardı, bu kitaplara ulaşmak için Yusuf İshak'ın kapısını çaldı.
1997' de General Suharto'nun devrilmesinden sonra Yusuf İshak, Promudya'nın kitaplarını peşpeşe yayınlayarak, onların bir çeşit mit konumuna yükselmesini sağladı. İshak'ın Hasta Mitra Yayınevi geçen yıl, 1965 yılında, Endonezya'nın kurucu başkanı ve bağlantısız ülkeler hareketinin öncülerinden Sukarno'nun ordu tarafından devrilmesine ilişkin Amerikan Hükümeti belgelerini, "CIA Belgeleri: Sukarno'yu Devirme Girişimleri" başlığı altında yayınladı. En son olarak ise, 1965'te Cakarta'da idam edilen Endonezya Komunist Partisi lideri D.N. Aidit'in kızı İbarruri'nin anılarını yayınladı Yusuf İshak.
PEN ödülünü alırken ise, "Bu, burada birşey olduğuna, tarihimizdeki kara sayfalara dikkat çeken bir ödül" dedi. İshak yaptıklarının bir "cesaret meselesi olmadığını" belirttikten sonra, "Evet, cesarete ihtiyaç var, ama önemli olan, duyarlı olmak zorunda olmanız. Aptallığa, sahtekarlığa ve vahşete teslim olamazsınız".
PEN/Newman Anayasa Ödülü
"Newman's Own Anayasa Ödülü" ise, cezaevinde yazma çabasını desteklemek üzere, içinde hapisteki 8 kadının anlatılarına yer veren "Onu Kendime Saklamadım" başlıklı cezaevi antolojisinin editörlüğünü yapan ve halen Connecticut'ta hapis yatan Barbara Parsons Lane'e verildi. 25 bin Dolar tutarındaki ödülü, onun adına çocukları aldı.
PEN/Goldsmith Ödülü
Goldsmith Yazma Özgürlüğü ödülünün Vietnamlı Le Chi Quang ile bölüşen İranlı yazar Nasir Sarrafhan su anda cezaevinde bulunuyor. İran Yazarlar Birliği ve İran Barolar Birliğ üyesi olan Sarrafhan, yazarlara yönelik seri cinayetleri araştırıyordu. Yazar, askeri bir mahkemede yargılanarak 5 yıl hapse mahkum edildi.
Bir İnternet kafede tutuklanan Le Chi Quang ise, "internet aracılığı ile devlete karşı propaganda yapmak ve denizaşırı çevrelerle ilişki kurmakla suçlanarak, 4 yıl hapse ve 3 yıl evde tecrit cezasına mahkum oldu. PEN, bu mahkumiyete esas olarak " Çin Emperyalizminin farkında olmak" başlıklı yazının neden olduğu düşüncesinde. Yazar, Vietnam hükümetinin 1999 ve 2000 yılında yapılan "Çin-Vietnam Kara ve Deniz Sınırları Antlaşmaları ile, Çin'e çok fazla ödün verdiği düşüncesinde idi.
Sonuç olarak, bütün bu ödüller bir çeşit vicdan rahatlatma cabası olarak nitelenebilse bile, PEN'in bütün dünyada takip ettiği 1500 dolayındaki cezaevinde olan, yada bu risk altında yasayan yazar ve gazeteci bakımından, bunun, önemli bir dikkat çekme ve moral aracı olduğu ve göreli olarak otoriteleri caydırdığı da bir gerçek... (YS/BB)
* Ragıp Zarakolu (Uluslararası Yayınlama Özgürlüğü Komitesi (Freedom to Publish Committee) Üyesi)