Girişindeki devasa demir çelik fabrikasından çıkan dumanlar, kentin içinden geçen kocaman demir aktarım hattı ve irili ufaklı maden işletmesi bacalarıyla distopik bir kasabayı andırıyor Karabük.
6 Haziran 1995’te, Çankırı’nın Ovacık ve Eskipazar ilçeleri ile Zonguldak’ın Yenice, Safranbolu ve Eflani ilçelerinin birleştirilmesiyle il olduğu ilan ediliyor.
Bugün Türkiye’nin en büyük demir çelik firmalarının kuruluş yerlerinden olan Karabük’ün nüfusu resmi verilere göre 248 binin üzerinde.
Karabük, daha çok demir çelik fabrikalarında çalışan işçiler, aileleri ve onların hayata tutunma mücadeleleri ile anılıyor, daha doğrusu anılıyordu.
Son yıllarda ise kentle özdeşleşen başka bir kurum, 2007’de kurulan Karabük Üniversitesi.
“Bir kentte üniversite kurulduysa o kentin sosyal, ekonomik ve politik atmosferi değişir” cümlesi tam olarak Karabük’te karşılık buluyor.
100. Yıl Mahallesi ve üniversite
Misal, kentte lüks cafeleri, rezidansları, apartmanları ve siteleri ve elbette sayısız öğrenci yurduyla yeni bir mahalle kuruluyor: 100. Yıl Mahallesi.
Üniversitenin hemen karşısındaki mahalle kentin en kalabalık ve en hareketli noktası.
26 Mart 2023’te öldürülen siyahi öğrenci Dina Jeannah Dinabongho Ibouanga da diğer Afrikalı öğrenciler gibi bu mahallede yaşıyordu.
Üniversiteden otobüsler, bu mahallenin sokaklarına ring seferleri yapıyormuşcasına hareket ediyor.
Bu araçlardan biriyle üç - dört kez üniversite ve mahallenin arka sokakları arasında dolaştığınızda bazı iddiaları sorma imkanınız da oluyor.
Siyahi öğrencilerin büyük bir kısmı Dina’dan konu açılınca “bilmiyorum ben yeni geldim” derken, Türkiye’nin farklı kentlerinden gelen kadın öğrenciler de konuyla çok ilgilenmiyor.
Bir sessizlik hakim. Bu sessizliğin kaynağı umursamamaktan ziyade korku ve endişe diye yüzlerinden okunabiliyor.
İddialar
Konuştuğumuz bazı öğrenciler, Dina'nın genel sorunlarının üniversitenin sorunlarından bağımsız olmadığını söylüyor. Bir öğrenci, "Siyah öğrenciler seks işçiliğine sürükleniyor" dedi.
Dina’nın birlikte zaman geçirdiği, aynı evi paylaştığı yakın arkadaşlarının büyük bir kısmının kenti terk ettiğini öğreniyoruz.
Bir öğrenci bu durumu “Geçen yıl Dina’ya dair medyaya konuşan arkadaşlarının büyük bir kısmı polislerce soruşturma kapsamında gözaltına alındı, tekrar aynı şeyi yaşamak istemiyorlar, o yüzden bir çoğu kayıt dondurdu veya okulu bıraktı” diye anlatıyor.
Bir öğrencinin anlatımına göre, polis dahil bir çok kişi “siyah öğrencilerin yaşadığı mahalleye eskort mahallesi” diyor. Bu söylem kentte öğrencilere nasıl bakıldığını gösteriyor.
Aynı öğrenci Dina’nın haberlerde adı geçen çetelerle bağlantısı olmadığını ancak böyle bir yaşama çekilmek istendiğini anlatıyor. Çoğu öğrencinin ifade ettiği bu iddialar, savcılığın soruşturması kapsamında ne kadar değerlendirildi? Dava kapsamında sadece bir şüpheli Dursun A. yargılanıyor. Gerçekten tek bir kişi mi Dina’nın ölüme sürüklenişinden sorumlu.
Akademisyenler: Dil en büyük bariyer
Üniversiteden akademisyenler de başta Afrikalı öğrenciler olmak üzere yabancı öğrencilerin en önemli endişesinin “öğrenci vizesinin iptali” olduğunu anlatıyorlar.
Öğrenciler arasında bir ayrım, ırkçılık gözlemlemediklerini ancak örneğin Fransızca bilenlerin aynı grupta, İngilizce bilenlerin aynı grupta olduğunu söylüyorlar. Öğrencilerin sosyalleşmesinde dil en önemli bariyer.
50 bin nüfuslu üniversitede revir yok
Başka bir akademisyen de üniversitede yabancı öğrenciler için hazırlık yapılmadığını belirterek, "Burası Türkiye'nin küçük hali gibi. Türkiye nasıl hazırlıksız göçmen alıyorsa burası da öyle" diyor.
"Okulda 50 bin kişilik üniversitede revir yok" diye tepkisini gösteriyor.
Siyahi öğrenciler neden Karabük’ü seçiyor?
2019 yılında dönemin rektörü uluslararası öğrenci sayısını arttırmak üzere Afrika ülkelerini ziyaret ediyor.
Üniversiteler arasında dizi anlaşmalar yapılıyor ve öğrenciler bir sınava girdikten sonra yüksek ücretler ödeyerek okumak için Karabük Üniversitesi’ne geliyor.
İlk yıl TÖMER’de Türkçe dersler alıyorlar. Sonraki yıllarda da dersleri Türkçe olarak takip ediyorlar.
Bir kadın öğrenci TÖMER’in ardından da yine Türkçe bölümünde okuyacağını Türkçe öğretmeni olacağını anlatıyor.
Başka bir öğrenci Bilgisayar Mühendisliği’nde okuduğunu anlatıyor:
“Buradan mezun olup Afrika’ya hizmet etmek istiyorum. Mezun olduktan sonra Türkiye’de kalmayı düşünen arkadaşımız neredeyse yok. Çoğu arkadaşımız da burayı Avrupa’ya geçiş noktası olarak kullanıyor.”
Özellikle, bundan önceki rektör Prof. Dr. Refik Polat’ın başlattığı uluslararası öğrenci kampanyasının sonucu olarak Karabük Üniversitesi, Türkiye’nin en yüksek orandaki yabancı öğrencisine sahip üniversitesi oluyor.
Bu bilgiler, üniversitenin internet sitesinde de yer alıyor. Yine sitedeki bilgiye göre uluslararası öğreni sayısı 10 bin civarında ve Afrikalı öğrencilerden aldığım bilgiye göre bu sayının yedi binini Afrika’dan gelen öğrenciler oluşturuyor.
Öyleyse soru şu: Üniversite bu öğrencileri korumak için yeterli oranda önlem alıyor mu? Herhangi sorunlarını çözmek için ekonomik ve /veya psikolojik destek sağlıyor mu?
Bazı öğrencilerin anlatımına göre cevap: hayır.
Afrikalı öğrenci temsilcisi öğrencilerin büyük kısmının okul ücretini ödedikten sonra, kira, elektrik su ve diğer orunlu ihtiyaçları için mutlaka çalışmak zorunda olduklarını anlatıyor.
Bu konuda kendi içlerinde bir dayanışma sistemi de kurduklarını ancak yetersiz kaldıklarına değiniyor. Dina’nın da benzer sorunları olduğunu söylüyor, “Onu bir şeylere çekmek istediler mi bilmiyorum” diye ekliyor.
Üniversitenin girişinde “Bilim merkezli öğrenci dostu üniversitemize hoşgeldiniz” yazısı karşılıyor öğrencileri.
Bu kadar öğrenci dostu olduğunu iddia eden bir üniversite Dina’nın ölümünden sonra neden Dina'nın adını dahi anmadan bir açıklama yayınladı?
Üniversitenin öğrencileri korumak adına yeterli oranda önlem almadığı ortada.
Dina'nın davası yarın (8 Kasım Çarşamba) Karabük Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek, ailesi de Karabük'te olacak. Duruşmayı feminsitler de takip edecek. Duruşmada mahkeme heyetinin tavrı nasıl olacak?
Karabük'teki siyahi öğrenciler Dina ve ailesi için adalet istiyor.
Dina için adalet!
(EMK)