Muhalefete tahammülün olmadığı ülkede polis göstericilere karşı şiddet kullanmaktan imtina etmiyor, protestocular dayak yediği gibi yaka paça karakola götürülüp tutuklanıyor. Bu arada güvenlik kuvvetleri ortalığı temizleyip kanıtları yok etmekten de geri durmuyor.
Gazeteciler de mevzubahis hiddetten muaf tutulmuyor; saldırgan polisler, çekim yapmalarına imkân tanımamak üzere kameralarını parçalıyorlar. Televizyon devletin propagandasına alet ediliyor, çoğu program halkı duygusal açıdan paralize etmeye endeksli.
Muhalif medyaya rahatça müdahale edildiğinden basın hürriyeti, sorgulama gücü ve eleştiri kültürü yerle bir ediliyor. Muhtelif yasa ve yönetmeliklerle devlet gazeteciyi hukuki risklere sürüklediğinden basın mensupları savunmasız kalıyor.
Hükümete yakınlığıyla bilinen işadamlarına tanınmış sonsuz imtiyazlar bir yana, vergisiz finansmanlarla donatılanlar yine onlar oluyor.
İktidara sıkıca yapışmış olan ülkenin lideri, halkı bölmeye yönelik bir politika izlerken, generallerin desteğini de arkasına alarak memleketi baskıcı bir rejimle yönetmekte ısrarlı.
Burası Cezayir, halkın demokratik (!) seçimlere güveninin kalmadığı ülkenin lideri de, 1999'dan beri devlet başkanlığı makamını işgal eden Abdülaziz Buteflika.
Yönetmenliğini Malek Bensmaïl'in üstlendiği Checks and Balances (Contre-Pouvoirs/Kuvvetler Ayrılığı) adlı belgesel, ülkenin nabzını 25 senedir tutan bağımsız gazete El Watan (الوطن) aracılığıyla bizi Cezayir'e misafir ediyor. Locarno Film Festivali ve Viennale'den sonra IDFA'da görücüye çıkan, Cezayir-Fransa ortak yapımı film, ülkedeki muhalefetin zayıflığı bir yana, toplumda çoğunluğun sürüklendiği siyasi atalete işaret ediyor; fakat Barakat hareketi gibi statükoya karşı çıkan ve değişimden yana olanlara da gayet geniş yer ayırıyor.
Zombi diktatör
Sağlık sorunlarıyla boğuştuğu bilinen Buteflika'nın tekerlekli sandalyedeyken kazandığı dördüncü seçim sürecini yakından takip ediyoruz. Cezayir muhalefetinin Fransızca yayımlanan aykırı sesi, sansüre ve yolsuzluğa savaş açmış olduğundan adaletle (?) başı zaten durmadan belada. Saygın medya kuruluşunun çeşitli fertleri sık sık dava edildikleri gibi tutuklanıyorlar, El Watan'ın yasaklanıp toplatıldığı da olmuş.
El Watancıların haber ve makalelerinde gayet cesur bir tavır sergiledikleri gibi, karşı tarafı provoke eden aşırı uçlara vardıkları noktalar da yok değil. Mizah, ironi ve özeleştiriden nasiplenmemiş kesimleri kızdırmanın katiyen zor olmadığı zaten bilinen bir vaziyet.
Gazetenin renkli ve heyecanlı ekibini genelde toplantı halinde izlerken, aralarındaki hararetli tartışmalara da tanık oluyoruz. Konuşulan mevzular, esrarın kalitesinden, Marksizm'e, şarkıcı Cheb Khaled'in dönekliğinden, Katar Emirine, geniş bir yelpazeyi kapsıyor.
Memleketin dinle yönetilmesinin imkansız olduğu, coğrafyada çeşitli dinlere mensup insanların yaşadığı ve ateistlerin varlığını da unutmamak gerektiği ifade edilen gerçeklerden. Güvenlik kuvvetlerinin şiddeti İsrail polisinin tavrına benzetilirken, demokrasi, hürriyet ve cinsel eşitlik gazetenin gündem listesinde üst sıralarda yer alıyor.
İktidarın sinirini mütemadiyen bozduklarından her anlarını diken üstünde geçiriyorlar denilebilir mi, bilmem; fakat diktatöre dönüşen eski solcu Buteflika'nın El Watan'dan hiç hoşlanmadığı ve ilk fırsatta bertaraf etmek isteyeceği muhakkak.
Tecrübeli yönetmen Bensmaïl, Cezayir'de genellikle rejimi destekleyen propaganda filmleri sisteminden ustalıkla sıyrılmayı tekrar başarmış.
Tercümesinde zorlandığı belgeselin adıyla, ülkeye hakim gibi görünen fakat çok da belirgin olmayan güç odaklarından belki köktendinciliğe, belki Katar Emirliği'ne, belki de Suudi Arabistan'a işaret ediyor.
Hareketli bir filme imza attığı söylenemese de kamerasını yönlendirdiği El Watan çalışanları gibi tehdit altında olan ifade özgürlüğüne büyük katkıda bulunduğu kesin.
Fanatik Müslüman kesim dahil olmak üzere çeşitli yönlerden baskı arttıkça gazeteciler mücadelelerini sürdürüyor, El Watan direniyor.
Kuvvetler Ayrılığı ülkenin kanlı yılları sırasında öldürülen 120 gazeteciye ithaf edilmiş, Malek Bensmaïl'e helal olsun! (MT/EA)