Taşraya göç ve yapılaşma kısıtlanıyor. İlk sıcak hava dalgasında onlarca kişi ölüyor. Havalimanları kullanılmaz hale geliyor, birçoğu iklim mültecileri için kamplara dönüşüyor.
İklim afetleri nedeniyle Türkiye’de OHAL ilan edilmiş.
Kentler arasında seyahat etmek öyle kolay değil. Merkez Sistem izin verirse kentler arasında seyahat edebilirsiniz. Hele İstanbul’a girmek neredeyse bir mucize. Koruyucu ekipmanlarınız ve temizlik odalarından geçtiğiniz de evraklarınız da onaylanırsa İstanbul’a girebilirsiniz.
İstanbul’da eskisi gibi değil elbette. Maslak’taki iş kuleleri direnişçiler tarafından işgal edilmiş, ayrı bir yaşam alanına çevrilmiş.
İşgaldelenler, poğaça hapları, ev robotu “Kader”…
Olaylar, şimdilik uzak gibi görünen 2050’lerda geçiyor. İklim mültecisi Daro, babası doğa savunucusu bir aktivist Leyla ve Daro’nun yoldaşı, mücadeleci Berivan…
Gazeteci Mehveş Evin, “Dünyanın Dibi Oteli”nde okuru, şimdilik uzak gibi görünen iklim krizinin sonuçları ile roman kurgusu ile tanıştırıyor.
Bir solukta okunan kitap, hızlı akışı ile merak uyandırırken okura sürekli olarak “Acaba böyle mi olur?” sorusuyla da baş başa bırakıyor.
Kitabın en sevdiğim yanı, Yazar Evin’in kullandığı görsel betimleme ve hakikati kurguladığı dil. Evin, olabilecek hakikatleri, sade ve gerçekçi bir dille anlatırken, okura öğüt veya ceza vermiyor. İklim krizine dair bir kitap okurken sahici insanlarla ve olaylarla karşılaşmış gibi oluyorsunuz.
Verilere dayalı kurgu bir roman diye özetlenebilecek kitap bitirildiğinde tek bir soru akla geliyor: “Arkası gelecek mi?”
Kitabın tanıtımındanEvet sevgili izleyiciler, 2050 yılına sellerle, deniz taşkınlarıyla giren Avrupa’nın kuzeyinde tekrar Olağanüstü Hal ilan edildi. İngiltere Başbakanı, geçici süreyle ülkeye tüm giriş çıkışları dondurduğunu açıkladı. Kıyılarının bir kısmı geçen yıl denize karışan El Salvador’dan, Honduras ve Guatemala’ya akın devam ediyor. Sınır duvarlarında yaklaşık bir milyon insanın mahsur kaldığı belirtildi.” “...Leyla, dün gibi hatırlıyordu: 2035’te, İstanbul’da hava kirliliği yüzünden sıkıyönetim ilan edildiğinde Büyükhusun Köyü’ndeki taş evde yaşıyorlardı. Mutfak masasında oturan Perihan Hanım, birdenbire ayağa kalkıp radyoyu kapatmış, cephede tek başına kalan bir asker edasıyla torununa dönüp ‘Sığınak yapma vakti geldi de geçiyor!’ demişti. Bu bir tespit değil, emirdi.” Hayatımıza bugünkü gibi devam edersek, 2050’de iklim krizi hangi boyutlara varabilir? Dünya ve Türkiye, küresel ısınma nedeniyle hangi zorluklarla karşı karşıya kalacak? Çok uzak olmayan gelecekte neleri konuşacağız, nasıl yaşayacağız? Gazeteci-yazar Mehveş Evin’in, Kısadalga.net’te bir podcast serisi olarak kurguladığı distopik roman. |
(EMK)