BİA -
İki Farklı Sistemde Yerellik
Elektronik yayıncılığın başlangıcından itibaren temel olarak iki düzenleme ile karşılaşmaktayız. Çok genel olarak ticari ve kamu sistemi olarak adlandırabileceğimiz bu iki sistem, içinde varoldukları bölgenin, ülkenin devlet ve demokrasi geleneğiyle yakından ilişkilidir. Bu ilişkiyi Amerikan geleneği ve Kıta Avrupası geleneği olarak kurunca iki sistemin neyi ifade ettiği daha anlaşılır kılınmaktadır. Ticari geleneğin içinde doğduğu ve geliştiği Amerikan sistemi iletişim alanını temel hak ve özgürlükler alanı olarak ayırdıktan sonra bu hakkın bireysel boyutuna dikkati çekmektedir. İletişim özgürlüğü bireyin fikir ve ifade özgürlüğü, bilme, öğrenme hakkı kadar iletişim araçlarına sahip olmak olarak tanımlanmış, bireyin temel hakkı olarak görülmüş, diğer alanlar gibi iletişim alanına bireylerin girişi piyasa kurallarının işleyişine bırakılmıştır. Devlet ve birey arasındaki ilişki devletin yalnızca kural koyucu rolüne vurgu yapmıştır. Devlet diğer alanlarda olduğu gibi iletişim alanında da kimi teknik ve hukuki kuralları koyar, bu kurallara uyabilen herkes, gücü yeterse radyo ya da televizyon istasyonu kurabilir. Bu genel düzenleme dışında devlet ve istasyonlar arasındaki ilişki alıcı ve kurum arasındaki herhangi bir ilişkiden farksızdır. İletişim bir ticari pazar olarak görülür ve piyasa kurallarının genel işleyişi iletişim alanını da yönetir. Bu sistemde iletişim kurumlarının sürekliliği reklam gelirlerine bağlıdır. Sistemin belirgin olarak uygulandığı ülkeler A.B.D, Latin Amerika, Avustralya, Tayland ve Filipinlerdir (Kaya,1984,Gurevitch,1990).
Amerikan medya sistemine belirli demokratik ilkelerin hayat verdiği varsayılmaktadır. Bu ilkelerden bazıları medya ve hükümet arasındaki ilişkilerle ilgilidir, tüm yurttaşlar adına hareket eden medya, iktidarın yöneticiler tarafından kötüye kullanılmasına karşı önlem almalıdır. Diğer bazı ilkeler medya ve çeşitli düşünce kaynakları arasındaki ilişkilerle ilgilidir, örneğin medya karşıt görüşlerin buluşabileceği, tartışabileceği herkese açık bir düşünce pazarı sağlamalıdır. Diğer ilkeler ise medyanın en geniş anlamıyla kamuyla ilişkileriyle ilgilidir, medya kamunun bilme hakkına hizmet etmeli, yurttaşlıkla ilgili konularda etkin katılım için destek olmalı ve anlamlı siyasal tercihler için seçenekler sunmalıdır (Gurevitch,1990:269). Medyaya erişmede ve medya araçlarına sahip olmada coğrafi olarak bir sınırlılık olmaması birey, grup ve toplulukların düşünce ve ifade özgürlüklerinin bir uzantısı, ifadeyi yayma özgürlüğünün araçlarına ve sınırlarına da bir sınırlama konulmamasını gerektirir. Ticari sistemde iletişim araçlarının kapsama alanı başlangıcından itibaren herhangi bir sınırlamaya konu olmamıştır. Yayın kurumları ulusal düzeyde olduğu kadar yerel düzeyde de örgütlenebilmektedir. Bu anlamda ticari sistem olarak tanımlanan gelenek içinde yer alan iletişim düzenlemelerinde medya ulusal, bölgesel ve yerel düzeyde örgütlenebilme olanaklarına sahip olmuştur.
Medya sistemlerinde yerellik daha çok Avrupa ülkelerinde kendisini gösteren bir gerilime konu olmuştur. İkinci dünya savaşından sonra Batı Avrupa'da elektronik yayıncılığın tarihi iki döneme ayrılarak incelenebilir.1970 öncesi ve sonrası. 1950 ve 60'lardaki yayıncılık sistemleri oldukça homojendir. Pek çok ülkede yayıncılık ya hükümet ya parlamento ya da her ikisi tarafından kontrol edilmektedir. İletişim örgütleri oldukça merkezi bir yapıya sahiptir, yayıncılık personeli ya sınırlı bir özerkliğe sahiptir ya da karar verme sürecinde herhangi bir etkileri yoktur. Dinleyici/izleyici ile iletişim kurumu arasında kesin olarak tanımlanmış sınırlar vardır, izleyici/dinleyicinin programların düzenlenmesinde herhangi bir etkisi yoktur. Yayın devletin düzenli olarak ayırdığı bütçeden, ruhsat ücretleri ve sınırlı sayıda reklam gelirlerinden finanse edilmektedir.Ülkeler arasında kimi farklılıklar olmasına ve bu farklılıklar da devletin yayın kurumlarına müdahalesinin niteliğine dayanmasına karşılık, Batı Avrupa ülkelerinde yayıncılık sistemi birbirine benzerdir.
Yayıncılıkta Yerelleşmenin Kaynakları
1960'ların sonu ve 70'lerin başlarından itibaren Avrupa yayıncılık sistemi giderek farklılaşan bir sürecin içine girmiştir. 1980'li yılların ortalarına kadar süren bu değişim süreci temel olarak yayıncılık üzerindeki devlet tekelinin kırılması ve serbest piyasa kurallarının bu sisteme hakim olmaya başlamasıyla sonlanmıştır. Bu süreç içerisinde üç temel değişim kendisini göstermektedir: Elektronik iletişim araçlarını toplum açısından daha fazla erişilebilir hale getirmek, radyo ve televizyon sistemindeki merkeziyetçi yapıyı değiştirerek yerelleştirmek, son olarak da yayıncılık sistemindeki siyasi nitelikteki baskı ve yönlendirmeleri ortadan kaldırmak. Bu değişim sürecini hazırlayan koşullar Avrupa'nın kendi dinamiklerinden kaynaklanan ekonomik, toplumsal, siyasal değişimlere bağlı olduğu kadar ekonomik ve kültürel üretimin uluslararası karşılıklı bağımlılığının giderek artmasından da kaynaklanmaktadır.
Teknik Nedenler
İkinci dünya savaşından sonra radyo alanında meydana gelen gelişmeler yeni bir frekans dağılım düzeninin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Teknik gelişmeler FM (Frekans Modülasyonu) avantajlarını gözler önüne sermiştir. Şimdiye kadar kullanılmakta olan AM bütün eksiklerine rağmen kalitesini yükseltmek için güçlü vericilere başvurmak zorunda kalıyordu. Ana ilkeleri 1929 yılında belirlenen FM, askeri yayınlar ile etkili olmuştur. Yayın alanı çok kısıtlı olsa bile sesi kaliteliydi, parazitlerden etkilenmiyor ve güvenilir yayın yapıyordu. Savaş nedeniyle bütün radyo şebekesi tahrip olan Federal Almanya, FM sayesinde yayın alanların bölgelere ayırma şeklinde düzenleyerek ve yerel ve bölgesel radyo kavramının yeniden değerlendirilmesini sağlamıştır.
FM'in gelişmesiyle birlikte plak endüstrisinde de hızlı bir gelişme kendisini göstermiştir. Hi-fi'nin ortaya çıkışı ile malzemelerin değiştirilmesi zorunlu hale getirirken, bu değişim alıcıların hafifletilmesini ve enerji özerkliği ile bağlantısını sağlayan yeni bir teknikten yararlanmıştır. Transistörlü radyolar, radyoyu kişisel bir dinleme aracı haline getirmiştir (Charon,1992:103).
Yayıncılıkta meydana gelen teknolojik yeniliklerin dünya çapındaki hakimiyeti ulusal yayın kurumlarının gözden geçirilmesini zorlayan bir nedendir. Kablolu televizyon, uydu yayınları iletişim sürecinin nitel ve nicel doğasını değiştirmiştir. Yayınlar ülke sınırlarını aşmış ve programlar çeşitlenmiştir. bu durum karşısında yayıncılıkta devlet tekelini savunmak giderek zorlaşmıştır. Ulusal tekellerin uluslararası uydu yayınlarıyla ve kablolu televizyonun yarattığı seçme özgürlüğüyle yarışabilmesi mümkün olmamıştır (Grandi,1978:49).
Ekonomik Nedenler
1950-1960 yılları arasında dünya ekonomisinde başlayan hızlı gelişme temel olarak otomotiv, tekstil gibi geleneksel sanayi dallarına dayanmaktaydı.1970'lerden itibaren ise geleneksel sanayi dallarında yaşanan kriz sanayicileri yeni gelişen sanayi dallarına elektronik ve telekomünikasyon endüstrisine yöneltmiştir. Bu sektörde tüketici talebinin artması beraberinde karlılığı da getirmiştir. Bu nedenle radyo ve televizyon sektörü, ekonominin hızlı gelişen bir dalı olarak yalnızca siyasi değil aynı zamanda ekonomik açıdan da önem taşımaktaydı. Bankalar, yayınevleri ve yazılı basın grupları elektronik yayıncılığa yatırım yapmayı içinde bulundukları ekonomik krizi aşmanın bir uzantısı olarak görmüşlerdir.
İkinci dünya savaşından sonra yaşanan bir diğer değişiklik çok uluslu şirketlerin coğrafi olarak Avrupa, Kanada ve Avustralya gibi gelişmesini tamamlamış bölgelerde yatırım yapmalarıdır. Savaş öncesinde hammadde temini için yapılan yatırımlar 60'lardan sonra mamul madde ve servis üretimine yönelmiştir. Yatırımların niteliğinin değişmesi kaçınılmaz olarak uluslararası iletişim araçlarını ve içeriklerini doğrudan etkilemiştir. Schiller bu süreci Amerika temelli çokuluslu şirketlerin Avrupa'ya açılma politikasının bir sonucu olarak görmektedir. O' na göre,
"Uluslararası reklamcılar ve pazarlamacılar için bunun anlamı genişleyen ufuklar demektir. Yatırım araçlarının değişmesi, tüketim maddeleri ve hizmet üretimine uluslararası iş aleminin daha fazla eğilmesi ve tüketici pazarlarının daha hızla gelişmesi sonucunu beraberinde getirmiştir. Dolayısıyla bu ürünlerin ve hizmetlerin tanıtımı ve pazarlanması giderek büyük bir önem kazanır olmuştur" (Schiller,1993:204).
Reklamcılık ve tanıtımın yeni bir sektör olarak giderek genişlemesi, bu sektörün yer alacağı yeni mecraların da genişlemesini gerektirmektedir. Avrupa'nın devlet kontrolüne dayalı iletişim düzeni reklamcılığın yeni potansiyeline karşılık verecek koşulları ortaya koyamamaktadır. Üretim biçimlerine uygun tüketim kalıplarının yaratılması ve kitlelere benimsetilmesi reklam sayesinde mümkün olmaktadır. Kimi hiç reklam almayan kimi ise sınırlı sayıda reklam alan Avrupa radyo televizyon sistemi bu sektörün ihtiyaçlarına karşılık verecek biçimde yeniden düzenlenmek zorundaydı. Yazılı basının ulaştığı kitle ve aracın niteliğinden kaynaklanan sınırlılıkların yanında radyo ve televizyonun avantajları gözardı edilemeyecek boyutlardadır. Reklam kitle iletişim araçları aracılığıyla kamu zihnine girmenin en etkili yoludur ve kitle iletişim araçlarına bir bütün olarak girilmesini gerektirir.
Dergi ve gazeteler, araba ve mutfak radyoları, televizyon ekranları aracılığıyla reklamcıların mesajları sürekli yayılmak istemektedir. Bu anlamda her yaş ve kesimden tüketiciye ulaşmayı olanaklı kılan elektronik iletişim araçları ekonominin gerektirdiği dolaşımı sağlayacak bir düzenlemeye kavuşturulmalıdır. Uluslararası şirketlerin bu baskısı yanında Avrupa üretim merkezlerinin tek bir merkezden çoklu merkezlere kayması da yerel yayıncılığı teşvik eden unsurlardan birisidir. Yerel üretim merkezlerinin artan gelişmesi ve yerel pazarın reklam ve tanıtım sektöründe kendine düşen payı almaya çalışması da devlet tekeline dayalı bir iletişim düzeninin değiştirilmesinin itici gücünü oluşturmuştur. Yerel üretim merkezlerinin kendi ürünlerini yerel pazarda duyurma ihtiyaçları Avrupa iletişim sisteminin merkezden yerele doğru evirilmesinde önemli bir itici güç oluşturmuştur.
Siyasal ve Toplumsal Nedenler
Radyo ve televizyon yayınlarının Avrupa'da devlet tekeli altında düzenlenmesinin nedenleri yüzyılın başlangıcında gelişmeye başlayan yeni Avrupa kimliğinde aranmalıdır. Birinci dünya savaşının ertesinde yeniden biçimlenmeye başlayan Avrupa devletlerinin coğrafi ve toplumsal sınırları, ortak bir kimliğin yaratılmasının araçlarına ihtiyaç göstermekteydi. Bu ortak kimliği, kaynaşma ve toplumsal desteği yaratacak olan araçlar arasında iletişim araçlarının gücü inkar edilemezdi. Aynı zamanda rekabete olanak tanıyacak bir ekonomik pazarın henüz yeni yeni gelişiyor olması, özel girişimin fazla miktarda yatırım gerektiren radyo ve televizyon alanını devlet eline bırakmasına neden olmuştur. Amerika'da kitle iletişim araçları ticari bir anlayışın ürünü olarak gelişirken Avrupa'da devlet tekeli hakim kılınmıştır.
Tekelle birlikte Avrupa yayıncılık sistemini biçimlendiren bir diğer özellik ise iletişim araçlarının Kamusal Hizmet anlayışıyla düzenlenmesidir. Kamusal hizmet iletişim araçlarının topluma karşı sorumluluğu olduğu inancına dayalıdır. Bu sorumluluk, ulus devletin sınırları içinde yaşayan tüm kesimlerin bir yurttaş olarak kabul edilmesi, topluma entegrasyonlarının sağlanması aynı zamanda toplumun bütün kesimlerinin kendilerini temsil ettiğine inandıracak denli çoğulcu olması anlamına gelmektedir. Kamu hizmeti anlayışının temeli "yapı ve hizmet olarak mümkün olan en yüksek hizmet düzeyini yansıtan bir yayın içeriği ile toplumun yükselmesini ve gelişmesini sağlamaktır(Wedell,Crookes,1994)". Kısaca kamu hizmeti yayıncılığı evrensellik anlayışıyla içinde yer aldığı ulusun bütün çıkar ve zevklerine seslenebilme, küçük ve büyük gruplara, çoğunluklara ve azınlıklara hizmet edebilme özelliklerini de taşımak iddiasındadır.
1960'lardan itibaren Avrupa toplumsal dinamiklerin ivmesiyle siyasal tercihini benzerlikten, farklılıkları tanımaya, merkezileşmeden yerinden yönetime, kamu tekellerinden özel girişime doğru değiştirmeye başlamıştır. Ulus devletler içinde kültürel, toplumsal ve özellikle etnik farklılıklar benzerlik politikasından ziyade farklılıkların tanınması politikasına doğru bir geçişi zorlamıştır. Bunda savaş sonrası dönemde Avrupa ülkelerine işgücü olarak dağılan farklı etnik azınlık grupların kendi kimliklerini yaşatma mücadelesi kadar aynı ülke vatandaşlarının siyasal, toplumsal ve kültürel olarak dengeli olarak iletişim araçlarında seslerini duyuramadıkları eleştirisi de oldukça etkin olmuştur. Devlet eliyle düzenlenen iletişim araçlarının ideolojik yanlılığına dikkat çekilmiş, iletişim araçlarının katılımcı demokrasinin araçlarından biri olması isteği sergilenmiştir(Berrigan,1977:17).
Yayıncılıkta Yerelleşmenin Öncüleri
Avrupa'da ulusal yayıncılık kurumlarına alternatif oluşturan öncüler televizyondan ziyade radyo yayınlarını etkili bir araç olarak kullanmışlardır. 1980'lerden sonra ise uydu yayınları aracılığıyla yayın yapan korsan televizyon istasyonlarına tanık olmaktayız. Her iki uygulama devletlerin yayıncılık sistemini yeniden gözden geçirmesinde etkili olmuştur.
Korsan Radyolar
Korsan radyolar uluslararası anlaşmalarda imzası olmayan, kendilerine frekans tahsis edilmemiş ancak bütçeleri, sürekli personeli ve düzenli bir yayıncılık anlayışı olan istasyonlardır. Korsan radyolar kendi içlerinde ikiye ayrılmaktadır.
Politik Amaçlı Korsan Radyolar (Clandestine). Gizli yayın anlamına gelen bu radyoların amacı siyasi propaganda yapmaktır. Ülke içinden ya da dışından politik gruplar tarafından yapılan bu yayınların vericileri genellikle ülke dışındadır. Gizli radyoların faaliyetleri özellikle yayıncılığı düzenleyen kurallara değil, genelde siyasal sisteme karşı olmuştur. Bu tür radyolar genellikle kendileri de yasadışı ilan edilen siyasal hareketlerin propaganda araçları olarak kullanılmıştır.
Politik Amaçlı Olmayan Korsan Radyolar (Pop-Pirate). Ticari bir amaçla ülke sınırları ve yasaları dışında yayın yapan radyo istasyonlarıdır. Genellikle müzik yayınlarıyla ulusal radyoların dinleyicilerini çekmeye çalışan bu istasyonlar isimlerini kısmen uluslararası sularda dolaşan gemilerden yayın yapmalarından, kısmen de öteki amaçlar için ayrılmış bulunan frekansları çalmaları nedeniyle almışlardır. Bunların hemen ardından karada kurulu korsan radyolar yayına başladığında korsanlık kavramı bunları da içine alacak biçimde genişletilmiştir. Radyo korsanlığı 1958 yılında Baltık denizinden İskandinav ülkelerine yönelik olarak yayına başlayan Radio Mercury ile başlamıştır. Bu korsanlardan en ünlüsü 1964 yılından 1980 yılında gemisi batıncaya kadar yayın yapan Radio Caroline'dir (Akarcalı,1989, Aziz,1996:87)
Yasadışı olmaları ve sonuçta kapatılmalarına rağmen, korsanların başarısı devlet tekellerinin gözardı edemeyeceği bir durumdur. Korsanlar herşeyin ötesinde genç dinleyicilerin devlet kaynaklarının sunduğu programlara ne kadar yabancılaşmış olduklarını ortaya çıkarmıştır. Bunun sonucunda korsanlıktan etkilenen ülkelerin çoğunda ulusal radyolar müzik kanalı oluşturma biçiminde genişlemişlerdir. İngiltere'de BBC'nin Radyo 1, Danimarka ve İsveç Radyolarının Üçüncü Kanal örneklerinde olduğu gibi. İtalya'da ise 1974 yılında İtalyan ulusal Yayın Kurumu RAI'nin tekeline karşı başlatılan birkaç haftalık bir yayınla iletişim sisteminde reformu hızlandırmak ve ortalama bir maliyetle yerinden yönetimin ve bilgiye serbestçe ulaşabilmenin mümkün olduğu gösterilmeye çalışılmıştır. İşçi birlikleri, öğrenciler ve iletişim uzmanları tarafından işletilen istasyonun eriştiği alan yerel olmakla birlikte etkisi ulusal olmuştur. Bu girişimin sonucunda Anayasa Mahkemesi İtalya'da yerel düzeyde RAI'nin tekelini geçersiz kılmış ve sonunda ülkede sayıları iki bine ulaşan özel radyo istasyonları yayına başlamıştır (Wedell,1991)
Yerel Yayın Sistemleri
Yayıncılığın yerel düzeyde düzenlenmesi tartışmaları iki konuda yoğunlaşmıştır. Yerel olanının tanımlanması ve yerel yayın kurumlarının yapısal düzenlenmesi. Yerel kavramı üzerinde ortak bir tanım yapmak Avrupa ülkelerinin bütünü için zordur. Ülkeler kendi coğrafik ve kültürel yapılarına uygun tanımlar geliştirmiştir. Bazı ülkelerde coğrafya olarak küçük bir bölge yerel olarak tanımlanırken, bazılarında belli bir organik bütünlüğü olan insan toplulukları yerel kavramı kapsamında düşünülmektedir. Stavitsky yerel medyaların genel dayanaklarını dikkate alarak ikili bir sınıflandırmaya gitmiştir. "Coğrafi yerellik", radyo sinyallerinin eriştiği ya da siyasal parametreler sonucu tanımlanmış olan bir coğrafi alana tekabül etmektedir. Tanımlanmış sınırlar içinde program üretimi ve dağıtımı bu coğrafi ya da siyasal alanın gereklerini dikkate almak durumundadır. Amerikan ticari geleneği içinde tanımlanan yerel yayıncılık "coğrafi yerellik" kapsamı içine girmektedir.
"Toplumsal yerellik" ise paylaşılan kültürel zevkler, değerler ve çıkarlar açısından ortaklık gösteren toplu ya da dağınık grupları tanımlamak üzere kullanılmaktadır. Avustralya'da Aboriginal Radyo ortak bir kültür ve tarihi paylaşan ancak fiziksel sınırlar olarak bir arada olmayan yerli topluluklarına yayın yapmaktadır. Toplumsal yerellik coğrafi sınırlardan ziyade paylaşılan ortak değerleri yayın politikasının merkezine oturtmaktadır. Bu anlamda yayının izlendiği ya da dinlendiği alan birbirinden oldukça uzak ya da sınırlı bir alan olabilir. Elektronik sinyallerin ulaştığı alanın ulusal, bölgesel ya da yerel olarak tanımlanması dışında toplumsal yerellik, yayının yöneldiği hedef izleyici/dinleyici kitlesinin ortak özelliklerini ön plana çıkarmaktadır(Stavitsky,1994).
Yapısal düzenlemede ise genel olarak üç tip yerel radyo ayır dilmektedir. Bunlar "ulusal yerel radyolar", "bağımsız yerel radyolar" ve "topluluk radyoları"dır. Ulusal Yerel Radyolar ülkede devlet eliyle kurulmuş, geliri devlet tarafından ve ruhsat ücretlerinden karşılanan kamusal hizmet kuruluşlarıdır. Ülke çapındaki ulusal radyolar belirli bölge insanlarına seslerini daha iyi duyurabilmek için bölgesel vericilerle ulusal programları yayınlamaya başlamışlardır. Ulusal yayın kurumlarına bağlı olarak yayın yapan bu istasyonlar, yayınlarının belli bir saatini alıp yerel düzeyde yayın yapmaktadır.
Bağımsız Yerel Radyolar özel girişim tarafından yasal ya da korsan olarak kurulmuş istasyonlardır. Reklamlardan gelirini sağlayan bu kuruluşların temel motivasyonu kar etmektir. Dinleyici sayısının oranı radyonun gelirini doğrudan etkilediği için, dinleyici ile yakın bir ilişki kurmak bu tür yayınların temel özelliğidir.
Topluluk radyoları bağışlar, hükümet yardımları ve yerel vergilerden gelirlerini sağlayan, belirli bir coğrafi bölgeye ya da ortak düşünce ve değerlere sahip toplu ya da dağınık gruplara seslenen radyolardır. Bu radyolar arasında dinsel topluluklar, etnik gruplar ve kadınlar tarafından sahip olunan ya da işletilenler başta gelmektedir. Düzenli yayın akışları ve sürekli personelleri yoktur. Radyo yayınları gönüllü bir topluluk tarafından yürütülmekte bu nedenle profesyonellik yayınların yürütülmesinde bir unsur olarak aranmamaktadır. Topluluk radyoları, mahalle radyosu, özgür radyo, yakın radyo, komşu radyo, dernek radyosu gibi isimler altında da çağrılmaktadır. Bu değişikliğin anlamı aynı olgunun Avrupa'nın değişik yerlerinde değişik biçimlerde ortaya çıkmakta oluşudur.Ancak bu durum her zaman için aynı türde radyo için aynı tanımı kullanamayacağımızı da göstermektedir. Bazen topluluk radyosu yalnızca coğrafi düzeyde kullanılmakta olabilir ki bu durumda yerel radyo ile eş anlamlıdır ve ticari istasyonları da kapsayabilir. Öteki kapsamlarda kullanıldığında, coğrafi düzeylerle hiç ilgisi olmayabilir, yalnızca "toplulukların" görüşlerini, çıkarlarını, zevk ve ihtiyaçlarını kapsayabilir (Wedell,1991:44).
Topluluk radyoları genellikle birden çok radyo ile aynı yayın frekansını paylaşan ruhsat sahibi anlamını taşımaktadır. Düzenli gelirleri olmayan bu radyolar topluluğun gönüllü katılımlarıyla ayakta durmaktadır, profesyonel bir personelleri yoktur.Topluluk radyosu ile kamu hizmeti kavramı arasında yakın bir ilişki mevcuttur. Kurumsal olarak her ikisi birbirinden ayrıdır ancak topluluk radyolarının amacı da kamuya hizmet vermektir. Bazı ülkelerde topluluk radyoları yerel kamu tekelleri tarafından işletilmektedirler ve kamusal parasal destek genellikle olağandır. İtalya'nın yeni yasası ticari amaç gütmeyen topluluk/mahalle radyolarının 07.00-21.00 saatleri arasında kalan sürenin yarısında kültürel, etnik, siyasal ya da dini konuları içeren kendi ürettikleri programları yayınlamalarını zorunlu kılmakta, bu tür istasyonların telefon ve elektrik faturalarının %50'sinin, üç haber ajansına kadar abone olacakları haber ajansları masraflarının %80'inin devlet sübvansiyonu ile karşılanmasını kabul etmektedir.
Ticarileşme, topluluk radyosunun ruhuna aykırıdır. Avrupa'da yerel radyoların ortaya çıkışı kamu tekellerine bir tepki olarak biçimlenmişse de, Amerika'da topluluk radyoları ticari radyoların çıkarlarına bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Yerel topluluk yayınlarının önemli bir yanı, rekabet ettiği ticari yayıncılardan daha değişik bir yayın türü üretmesidir. Yerel yayıncılık, ticari yayıncılara çekici gelmeyen, yerel azınlık isteklerine ve ihtiyaçlarına seslenebilmektedirler. Bu tür istasyonların çoğu kasıtlı olarak profesyonellik karşıtı bir siyaset izlemekte ve böylece profesyonel üretim ve habercilik konusunda geçerli olan resmi ve kalıplaşmış yaklaşımlara başkaldırmaktadırlar. Bu tür servislerin bir başka önemli yanı yerel yapımcı ve muhabirlere, profesyonel yayıncılığın hiyerarşi ve resmi yapısına girme imkanı tanımasıdır. Radio France, radyo sanayiine yerel düzeylerden gelen gazetecilerin uzmanlık eksiklerine işaret etmiş, fakat yine bu tür gazetecilerin gerçek bir yerel ilgi uyandıracak programlara eğilim duyduklarını da belirtmiştir.
Yerel Radyo Örnekleri
Avrupa
Korsan ya da yasal, kamusal ya da özel, toplumsal, eğlenceye dönük ya da ticari, özgür, yerinden yönetilen, tek başına ya da yasal düzenleme dışında, çok profesyonel ya da ızdırap verecek derecede amatör, mahalle boyutunda yerel ya da bölgesel olsunlar Avrupa'da yöresel radyo istasyonları şaşırtıcı çeşitlilikte bir mozaik oluşturmaktadırlar (Wedell,1991:10). İletişim sisteminin tekelden rekabete açılmasından sonra Avrupa ülkelerine genellenebilecek bir yayıncılık sisteminden söz edilmemektedir. Kimileri Avrupa'da otuz beş değişik yayın modelinin mevcut olduğunu söylemektedir (Wedell,1991).Her ülke kendi kültür ve iktidar yapısına uygun bir model geliştirmiştir. Almanya'nın federasyon sistemi iletişim sisteminde de yerelliği ön plana çıkarırken, İngiltere ve İtalya'da yerellik kamusal zorlamaların sonucu gerçekleşmiştir. Bu çalışmada çeşitli ülkelerde uzun süredir yayında olan yerel radyolardan bazıları incelenecektir.
Fransa
Elektronik iletişim araçları ikinci dünya savaşından itibaren Fransız toplumunda ulus kavramının yerleştirilmesinde etkili bir araç olarak görülmüş ve bu nedenle merkeziyetçi devlet tekelinin varlığı oldukça kabul görmüştür.1982 yılında ise hükümet ve yayın kurumları arasında tampon görevi yapacak bir örgütün, Görsel /işitsel İletişim Yüksek Kurulu'nun kurulmasıyla yayıncılık bağımsız bir kamu hizmeti olarak tanımlanmıştır. Yürürlüğe giren bu düzenlemeyle özel girişim tarafından işletilen çok sayıda yerel radyo istasyonu yasallaşmıştır. Bu düzenlemeye göre özel yerel radyo " bir stüdyo, bir verici ile FM kanalından yayın yapan 500 W gücünde, 30 Km'ye kadar dinlenilebilir olan, kamu hizmetine ayrılmış ya da kamu hizmetinde kullanılmış, haftalık en az 84 saat yayın saati olan, bir dernek ya da şirkete ait olan radyo" olarak tanımlanmıştır. Yerel radyoların reklam almaları yasaklanmıştır. Hükümet bu kararına gerekçe olarak, reklamlara izin verildiği takdirde, elektronik iletişim araçlarının kamu sektörü dışında kalan bölümünün "ticari anlayışın" etkisi altına girebileceğini, bunun ise savundukları ideolojinin tersine bir durum yaratması olasılığını göstermiştir(Çaplı,1995:30).1984 yılından itibaren yerel radyoların reklam almasına izin verilmiştir.
Fransa'da radyo ve televizyon yayınlarının yerelleşmesine olanak veren yeniden düzenleme süreci özellikle azınlık grupların kamusal baskısının bir sonucudur.1981 yılından bu yana yaklaşık 30 topluluk radyo istasyonu kurulmuştur. Bunlar arasında Afrika ve Asyalı azınlıkların, Polonya ve Portekizlilerin sahip olduğu radyolar başta gelmektedir. Bu radyolar diğer özel radyolara oranla dinleyicilerin aktif desteklerini kazanmışlardır.Reklam almalarına izin verilen bu radyolar, reklam verenlerin içerik üzerindeki müdahaleleri endişesiyle reklam almaktan kaçınmaktadırlar. Fransa'da topluluk radyolarına destek veren iki kamusal örgüt mevcuttur. Sosyal yardım fonu (Fonds d'action sociale-FAS), göçmen işçilere ve ailelerine parasal yardım yapmak amacıyla kurulmuş olan bu fon, Fransız hükümetinden destek almaktadır. Elektronik yayıncılık yardım fonu ise, ticari radyoların reklam gelirlerinden toplanan zorunlu bir para ile oluşan bir yardım fonudur. Her iki fon yaklaşık 30 topluluk radyosuna maddi destek sağlamaktadır (Boucaud,1994:89).
Hollanda
Hollanda medya sistemi Avrupa'daki diğer ülkeler gibi ne devlet kontrollü ne de ticari olarak kolayca sınıflandırılamayacak denli karmaşık bir sistemdir. Bu karmaşıklık Dutch tarihinin toplumsal ayrışmasından kaynaklanmaktadır. 10 farklı toplumsal gruba dayalı olarak ayrılmış olması iletişim sistemini de yakından etkilemiştir.Her grup kendi yayıncılık birliğine sahiptir. Bugün Hollanda'da bir Katolik, iki Protestan, bir sosyal demokrat iletişim şebekesi mevcuttur. Hollanda Kültür ve Sağlık Bakanlığı'na bağlı olarak kurulmuş olan medya kurulu (Mediawet) bu iletişim şebekelerinin yayın kurallarını koyan düzenleyici bir işlev görmektedir.
Hollanda Ulusal Yayıncılık Sistemi (Nederlands omroepstichting)-NOS çeşitli yayın kurumları arasında yayın zamanını düzenleyen bir koordinasyon kurulu olarak işlev görmektedir. Bu organizasyonun yayın kurulu her yayın birliğinin üyelerini temsil edecek biçimde örgütlenmiştir. Bu kurul içinde yerel yayın gruplarının ve etnik/azınlık grupların en az bir temsilcisi yer almaktadır. Diğer ulusal yayın yapan televizyon kurumları arasında bir düzenleyici olarak işlev gören NOS kendisi de eğitim, kültürel, haber ve spor programları hazırlamaktadır. Hollanda 3. kanalını kullanan NOS aynı zamanda 20 kadar kuruluşa ( okullar, siyasal partiler, dinsel örgütler, insan hakları örgütleri gibi) kendi kanalı üzerinden yayın saati sağlamaktadır.
Hollanda da ticari yayıncılığa 1990 yılında geçilmiştir. NOS dışında ulusal düzeyde yayın yapan diğer yayın kurumları gelirlerini ruhsat ücretleri (%65), reklamlar(%35) ve üyelik aidatlarından karşılamaktadırlar. Reklamlar haber
bülteni öncesi ve sonrasında blok olarak verilmektedir.
Bölgesel düzeyde 13, yerel düzeyde ise 228 radyo istasyonu yayın yapmaktadır. Ulusal yayın kurumları dışında bölgesel ve yerel yayın kurumları ulusal bütçeden bir pay almamaktadır. Bölgesel ve yerel yayınlar üyelerin yardımları ve yerel yönetimlerin destekleriyle ayakta durmaktadır. 1991 yılından itibaren ise bölgesel ve yerel istasyonların reklam almasına izin verilmiştir. Hollanda'da yerel düzeyde yayın yapan radyo ve televizyon istasyonları ticari ve kamusal olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Ticari istasyonlar gelirlerini reklamlardan sağlayan ve kar etmek amacıyla yayın yapan, genellikle müzik yayını yapan radyo istasyonlarını kapsamaktadır. Kamusal yayın amacıyla kurulmuş olan istasyonlar bir siyasal, kültürel ya da toplumsal amaç için bir araya gelmiş olan gruplar tarafından kurulan, gelirlerini üyelerin yardımlarından ve yerel yönetimlerin desteklerinden sağlayan istasyonlardır. Bunlar arasında etnik azınlıkların bir raya gelerek oluşturduğu istasyonlar hem izleyici kitlesinin düzenliliği, hem gönüllü katılımcıların desteği hem de bir araya gelmedeki amacın sürekliliği nedeniyle en uzun ömürlü olanlarıdır.
Etnik Azınlıklar Yayıncılık Kuruluşu (Stichting Omroep Allochtonen)-STOA, ise Hollanda da yaşayan etnik olarak farklılık gösteren azınlık grupların temsilcilerinin bir araya gelmesiyle kurulmuş olan bir tür baskı grubudur. Azınlıkların medyadaki temsillerinin izlenmesi kadar, iletişim araçlarına sahip olmalarında tavsiye ve teşvik edici bir kurul olarak 1986 yılında kurulmuş ve Hollanda Kültür ve Sağlık Bakanlığı tarafından resmi olarak kabul edilmiştir.1989 yılından itibaren ise hükümet tarafından düzenli olarak finanse edilen STOA, Hollanda Yayıncılık Sistemi NOS' ta resmi olarak temsil edilmektedir. STOA'nın girişimleri sonucu Hollanda devleti azınlıklara yönelik yayınlar yapma amacını taşıyan kurumları teşvik etmek, ve mali destek vermek üzere girişimlerde bulunmuştur. Bu kuruluşlardan bazıları şunlardır:
MTV (Amsterdam)
Hollanda Sağlık ve Kültür Bakanlığı tarafından kurulan MTV Göçmen Televizyonu olarak da adlandırılmaktadır. Hollanda da yaşayan azınlıkların medyaya aktif katılımlarını teşvik etmek, kendi dillerinde enformasyon sağlamak ve yerel nüfusun etnik farklılıklarına karşılık vermek amaçlarını taşıyan televizyon, SALTO adındaki bir şirketin yayın kanallarını kullanmaktadır. Hollanda azınlık nüfusunu oluşturan Antil, Fas, Surinam ve Türk'ler için kendi dillerinde programlar üretilmektedir. MTV yayın saatini ve süresini tespit etmede özgür bırakılmıştır. Televizyonun gelirleri Hollanda Sağlık ve Kültür Bakanlığı, Amsterdam Belediyesi ve şirketin kendi kaynaklarından sağlanmaktadır. Personelin yetiştirilmesi için özel bir vakıf kurulmuştur. 10 kişinin tam zamanlı, 20 kişinin ise yarı zamanlı çalıştığı bu vakıfta MTV' ye program üretmek için gelen gönüllüler eğitilmektedir.
MOSAIC (Rotterdam)
Hollanda Sağlık ve Kültür Bakanlığı tarafından Rotterdam'da kurulan Mosaic, MTV ile aynı amaçları taşımaktadır. Haftada bir gün (Pazar) iki saat televizyon, haftada 43 saat radyo yayınları vardır. Rotterdam yerel yayıncılık sisteminin açık kanallarını kullanan Mosaic'i oluşturan azınlık gruplar Cape Verdean, Yunan, İtalyan, Fas, Pakistan, Surinam, Türk ve Yugoslav'lardır. Çinliler yalnızca radyo programı hazırlamaktadır. Yayın kuruluşunun gelirleri Amsterdam'da olduğu gibi kısmen devletten, topluluğun bağışlarından ve şirketin diğer gelir kaynaklarından sağlanmaktadır. Gönüllü personele teknik ve prodüksiyon eğitimi vermek üzere herhangi bir bir merkezleri yoktur ancak düzenli çalışacak personel için başka yerlerde eğitim sağlanmaktadır.
MOS (Hague)
MOS ya da Göçmenlerin Yayıncılık Kuruluşu olarak bilinen bu oluşum 1985 yılında Hollanda'da 5 yıldan fazla bir süre yaşayan göçmenlere yerel seçimlerdeki yasal haklarını anlatmak üzere geliştirilen bir projenin parçasıdır. Kendisi de azınlıklar için yerel ayın yapan, LOKATEL adındaki yerel yayın şebekesinin yayın kanallarını kullanmaktadır. LOKATEL'in yayın kurulunda MOS' tan da temsilciler yer almakta, yayın süresi ve saatine bu kurulda karar verilmektedir. Antillian, Surinam. Fas ve Türk dilinde programlar yayınlanmaktadır. Bunların dışında Çin, İtalyan, Kürt, Pakistan, Portekiz, İspanyol ve Yugoslav kökenliler için haftada 8 dakikalık programlar yayınlanmaktadır. Programlar her azınlık grubu içerecek biçimde geniş ve esnek bırakılmıştır. Kuruluşun gelirleri Bakanlık ve yerel otoritelerden sağlanmakta, yeni gelen personel için bir eğitim programı uygulanmaktadır. MOS azınlık gençler için Dutch dilinde programlar üretmeyi de planlamaktadır.
SEGLO (Utrecht)
Utrecht yerel yönetiminin azınlık gruplara yönelik ilgisinin yetersiz olduğunu düşünen etnik gruplarla Utrecht yerel yönetiminin bir araya gelmesiyle oluşan bir kuruluştur. SEGLO Antiller, Arap, Fas, Surinam ve Türk'ler için daha çok haber ve eğitim programı olmak üzere kendi dillerinde programlar hazırlamaktadır.
Yayın Kurumunun geliri bakanlık ve yerel otorite lerden karşılanmaktadır. Kendi eğitim merkezine de sahip olan SEGLO diğer üç kentte varolan yerel etnik yayın kurumlarıyla birlikte çalışmak için girişimlerde bulunmuştur.
Norveç
Yayın yapma tekelinin uzun yıllar devlete ait olduğu Norveç'te Avrupa geleneğine bağlı olarak kamu hizmeti anlayışıyla yayın yapan Norveç Yayıncılık Kurumu-NRK (Norveç Broadcasting Corporation) ulusal yayın kurumu olarak 1933 yılında çıkarılan bir yasayla kurulmuştur. 1988 yılında özerk bir statüye kavuşan NRK bugün bir ulusal televizyon ve iki ulusal radyo kanalına sahiptir. Radyo kanallarından bir tanesi günde bir kaç saat bölgesel yayın yapmaktadır. 1981 yılında muhafazakar hükümet öncülüğünde özel ve yerel radyo ve televizyon istasyonlarının kurulmasına izin veren bir yasayla (Broadcasting Act) yayıncılık üzerindeki tekel ortadan kaldırılmıştır. Yerel yayıncılığa izin veren bu yasadan sonra 1987 yılında Yerel Yayıncılık Yasası (Local Broadcasting Act) çıkarılarak yerel radyoların düzenlenmesi yapılmıştır. Bu yasayla birlikte yerel radyo yayınları izinli hale gelmiş, radyoların reklam almaları yasallaşmıştır. Bu düzenleme radyo reklam gelirleri üzerine bir vergi koymuştur. Bu vergilerden sağlanan gelir ekonomik kaynakları zayıf olan yerel radyoların desteklenmesi amacıyla kullanılmaktadır. Bu politika bugüne kadar kar eden ticari radyolar tarafından pek çok kez protesto edilmesine karşılık işlemeye devam etmektedir.
Yasa yerel radyoların yalnızca bir komüne yayın yapmasını izinli hale getirmiştir . Norveç 450 komünden oluşmakta en küçük komünün nüfusu 1000 kişidir. Yerel radyoların yayın izni Belediye Kurulu tarafından verilmektedir. Yerel Yayıncılık Yasası aynı zamanda Kültür Bakanlığı'na bağlı ve bağımsız bir sekretaryası olan Yerel Yayıncılık Kurulu adı altında oluşturduğu bir kurumla yerel radyo ve televizyonlara verilen yayın iznini geri almakla sorumlu kılınmıştır. 1990 yılına kadar yerel televizyonların reklam almasına izin verilmezken bu tarihten sonra yerel televizyonların reklam alması da izinli hale gelmiştir.
Topluluk Radyoları ve Etnik Azınlıklar
Radyo ve televizyon yayınlarında yeniden düzenleme süreci sonucunda Norveç azınlıklara kendi dillerinde yayın yapma hakkını tanımıştır. Pek çok radyo istasyonu etnik azınlıkların dilinde yayın yapmasına karşılık, çok bu azınlıklar tarafından sahip olunur ve yönetilir. Norveç Topluluk Radyoları Birliği ve Topluluk Radyoları Komitesi, kaç radyonun etnik azınlık dilinde yayın yaptığı konusunda yeterli bir bilgiye sahip değildir. Topluluk Radyoları Yönetimi bile böyle bir enformasyona sahip değildir. Ancak Bergen, Kristiansand, Oslo, Stavanger ve Trondheim gibi yerleşimlerde göçmen ve sığınmacıların bağımsız olmasa bile en azından Norveç radyo istasyonlarının bir parçasında kendi dillerinde yayın yaptıkları bilinmektedir. Güneyde ve Oslo'da Sami toplulukları kendi topluluk radyolarına sahiptir. Norveç Hıristiyan radyolar örgütü bazı etnik dillerde yayın yapmaktadır.Göçmenler arasındaki dinsel liderler de yerel radyo ve televizyonlarda oldukça aktiftir. Örneğin İslamic Ahmaddhya topluluğu Oslo'da kendilerine ait bir radyoya ve bazı kablolu televizyonlarda da program saatine sahiptir(Ananthakrishnan,1994:116).
Norveç'in başkenti olan Oslo, diğer şehirlere nazaran göçmen, sığınmacı ve Sami topluluğu nüfusu açısından en yoğun olan bölgedir. Etnik gruplar arasında medyaya sahip olma oranı da en fazla olan şehirdir. Oslo'da iki radyo istasyonu birden fazla azınlık dilinde yayın yapmakta, dört radyo istasyonu ise tek bir azınlık dilinde (Sami Dilinde) yayın yapmaktadır.Norveç yerel radyoları arasında Göçmen Radyosu ve Sami Radyosu en dikkate değer olanıdır.
Göçmen Radyosu (Radio Tellus)
1983 yılında Oslo'da yayına başlayan ve Göçmen Radyoları anlamına gelen Radio Tellus 9 dilde yayın pay maktadır. Bunlar Çince, İngilizce, Kürtçe, Norveççe,, İspanyolca, Türkçe, Tamil, Urdu ve Vietnam dilleridir. Yaklaşık elli kişilik gönüllülerden oluşan yayın ekibinin yarısını kadınlar oluşturmaktadır. Radyoda çalışma gönüllülük esasına dayandığından herhangi bir kişiye ya da konuma ödeme yapılmamaktadır. Bu sayı içinde Norveçliler oldukça azdır. Şu anda radyonun yöneticisi konumundaki kişi inançlarına göre askerlik görevi yapamayacağı için vatani görevini radyoda yönetici olarak yapmaktadır.
Haftada 11 saat yayın yapan radyonun frekansı FM-101.1(stereo)'dur. Radyo 1991 yılında Norveç hükümeti tarafından 150.000 Kroner'li bir yardımla desteklenmiştir. Radyonun gelirleri arasında reklam yoktur. Radyo Tellus, Norveç'in göçmenler tarafından ve göçmenler için sahip olunan ilk radyosudur. 1983 yılında teknik ve prodüksiyon anlamında amatör bir grup tarafından başlayan radyo RadioOrakel ve Kültür Radio adında feminist radyolarla aynı stüdyoyu paylaşmaktadır. Radio Orakel aktif feminist kadınlar tarafından desteklenen ve reklam geliri açısından oldukça yüksek olan bir radyodur.
Radyo her etnik dilin kendi saatlerinden oluşan programlara ayrılmıştır. Her etnik grubun kendi radyo teknisyeni vardır. Radyoda gönüllülük ve amatör ruh güçlü olduğu kadar zayıftır da. Güçlüdür çünkü, topluluğa ait insanlar herhangi bir karşılık beklemeksizin program üretmektedir. Ancak maddi bir karşılığı olmaması da motivasyonu zaman zaman zayıflatan bir nedendir.
Radyoda yayın yapan her dil grubu birbirinden özerktir ve bu nedenle kendi program prototipleri açısından özgürdür. Her ay yapılan istihbarat toplantılarıyla topluluk temsilcileri bir önceki ayın değerlendirmesini yapmakta ve gelecek ay için program ve saat planı yapmaktadır. Toplulukların yayın saati değişmemektedir ancak program içeriklerinde oldukça esnek olabilmektedir.Ancak toplulukların üyelerinin radyoya gönüllü olarak katılmaları zaman içinde katılımcıların sık sık değişmesine neden olmakta bu durum radyonun işleyişinde ve yeni gelenlerin eğitilmesinde problemlere neden olmaktadır.
Program politikası temel olarak etnik topluluğun problemlerine ve Norveç toplumunun bilgisine dayanmaktadır. Radyoda yer alma ve çalışmak için herhangi bir topluluğun üyesi olmak ve gönüllülük esastır. Ancak radyonun genel politikası ideolojik ve pratik olarak ırkçılık karşıtı olmaya dayandığı için, radyoda yer alacak grup ve kişilerin bu politikayı paylaşmaları beklenmektedir. Radyo Immigrant herhangi bir politik grup parti ya da dinsel toplulukla organik bir bağlantı içinde değildir. Kendisini laik olarak tanımlayan radyo toplumsal adaletsizlikler üzerinde eleştirel bir anlayış geliştirmeye çalışmaktadır. Farklı etnik gruplar arasında bir iletişim ağı oluşturmak radyonun temel amacıdır.Program prototipi içinde özel bir önem taşıyan haberler genel olarak ülkede ve dünyada olan bitenin duyurulması kadar, dilin ait olduğu ana ülkenin haberleri de özel bir yer taşımaktadır. Bunun dışında folk-müzik, eğitim ve kültür programları ve azınlıkların haklarıyla ilgili programlar söz edilmesi gerekenlerdir. Canlı telefon bağlantıları da dinleyiciler ve radyo arasında önemli bir iletişim kaynağıdır.
Gönüllü amatörlerden oluşan radyo çalışanları için teknik ve prodüksiyon eğitimi özellikle başlangıçta önem kazanmaktadır. Radyo sistematik ve yapılanmış bir eğitim programına sahip değildir. Yaparak öğrenme esastır. Program üretimi eğitim için temel formdur. Ancak yeni katılımcılar için düzenlenen bir hafta sonu programıyla radyonun ırk ilişkileri bağlamındaki ideolojik politikası, radyonun yapısı ve katılımcıların sorumluluk ve görevleri anlatılmakta, stüdyo hakkında genel bir bilgi verilmektedir. 1990 yılında yapılan bir girişimle radyonun teknik ve prodüksiyon eğitimi için yapılanmış bir program yürütmesi tasarlanmış ancak radyonun maddi olanakları nedeniyle böyle bir eğitimin sürdürülmesi olanaksız olmuştur. Düzenli olmayan ancak zaman zaman bilgilerine başvurulan kaynak üniversitelerdir. Fredrikstad'da bulunan Gazetecilik Enstitüsü, çeşitli zamanlarda topluluk radyoları üyelerine ve gazetecilere hatalık kurslar düzenleyerek program üretimi ve teknik donanım için bilgiler vermekte aynı zamanda Azınlık konularını ilgilendiren konularda seminerler vermektedir.
Radyo düzenli bir gelir kaynağına sahip değildir.Reklam alınmamaktadır. Gönüllülük esasına dayandığı için topluluklardan gelen bağışlar ve sponsorluk en önemli gelir kaynağıdır. Norveç Topluluk Radyo'ları yardım Fonu zaman zaman bu tür radyolara kısmi bağışlarda bulunmaktadır. Radio Immigranten 1991 yılında Norveç Topluluk Radyoları yardım fonundan 150.000 Kroner'li bir yardımla desteklenmiştir.
Radyo stüdyosu diğer iki radyoyla birlikte 9 etnik grubun ortak stüdyosudur. Bu edenle program üretimi, kurgusu ve kayıtları belli sorunlar yaratmaktadır. Bu nedenle yayın dillerini genişletme olanağı da oldukça zayıftır. Oslo'da yaşayan Finlandiyalı gruplar, Farsi dillerini konuşan topluluklar ve kimi azınlıklar kendi dillerinde yayın yapmak üzere beklemektedir.
Şimdiki biçimiyle bağımsız etnik azınlık medyaları çalışanlar için mesleki bir süreklilik yaratacak olanaklara sahip değildir. Ancak bu medyalar çalışanları için hakim iletişim araçlarında ve bu araçlarda yer alan azınlıklarla ilgili programlar için bir başlangıç oluşturmaktadır.
Sami Topluluk Radyosu
İsveç, Finlandiya gibi Kuzey ülkeleri ve eski Sovyetler Birliğine dağılmış olarak yaşayan ve Norveç'in yerli nüfusunu adlandırmak için kullanılan Sami'ler (ya da Lapps'lar) Norveç'te büyük bölümü Oslo'da olmak üzere 30.000 kişiden oluşan yerli nüfustur. Büyük bir kesimi balıkçılıkla uğraşmakta, bir kısmı gezici işçilik yapmaktadır. Samiler yaşam biçimi ve meslek açısından bir bütünlük oluşturmadığı gibi, Sami dili de bölgeden bölgeye değişen farklılıkları içermektedir. Danimarka kolonisi olduğu dönemlerde Norveç'te yaşayan Samiler açık asimilasyon politikasıyla karşılaşmışlar, kendi dillerini, kültürlerini yaşayamamışlardır. 1960'lara kadar asimilasyonla karşılaşan Samiler'in kendi dillerini öğrenebilecekleri dersler ancak 1967-68 yılına denk gelmiştir. 1970'lerde Sami topluluğu, yerleşim bölgelerine yapılacak bir hidroelektrik barajına muhalefetleriyle gündeme gelmişler, Norveç hükümetine karşı yürüttükler kampanya çevrecilerden ve barış örgütlerinden büyük destek almıştır.Doğal hayatı korumaya yönelik kampanya başarıya ulaşmasa da bu sorun Sami'leri bir etnik topluluk olarak varlıklarının duyurulmasında, Sami kimliğinin tanıtılması ve kabul edilmesinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. 1989 yılında Anayasaya Sami dilinin tanındığına ilişkin bir madde konmuş, aynı yıl Sami Parlamenter parlamentoya girmiştir.
Sami topluluklarının kimlik mücadelesinde medya önemli bir aracı olarak belirmektedir. Sami halk sanatçıları ve geleneksel tiyatrosu Sami dilinin, edebiyat geleneğinin yaşatılmasında önemli roller üstlenmişlerdir. Avustralya Yerlileri'nin işbirliğiyle gerçekleştirilen bir belgesel ve Norveç hükümetinin desteğiyle yapılan bir diğer film söz edilmesi gereken örneklerdir. Sami dilinde yazılmış 10 edebiyat kitabı her yıl hükümet tarafından bastırılmaktadır. Sami dilinde yayınlanan ve "Sami Aigi" adında düzenli bir gazete mevcuttur.
Radio Ofelas- Sami Radyosu
Topluluk radyosunun Samiler arasında gelişimi azınlıkların kimlik mücadelesinde önemli bir yeri oluşturmaktadır. Sami dilinde yayın yapan üç radyo yanında kimi yerel Norveç radyoları ve Hıristiyan radyolar Sami dilinde yayınlar yapmaktadır. Samiler tarafından kurulan ve Sami dilinde yayın yapan radyo istasyonları "Guuvdageainnu Lagasradio", "Radio Siellan" ve "Radio Ofelas" tır.
Radio Ofelas, "Oslo Samiid Aser" Sami organizasyonu tarafından kurulan ve Oslo'dan yayın yapan bir radyodur. Sami dilinde, kültür ve müzik programları ile haber ve tartışma programlarına ağırlıklı olarak yer vermektedir.
Ticari bir Radyo olmayan Radio Ofelas'ın gelirleri reklama dayanmamakta ancak, işçi sendikaları ve yerel yönetimler tarafından desteklenmektedir.
Radyonun başlıca rolü Oslo'da yaşayan Sami topluluğu için temel enformasyon kaynağı olmak olarak tanımlanmaktadır. Radyo, Sami dilinin ve kültürünün geliştirilmesinde iyi tanınan Sami sanatçılarıyla birlikte yapılacak programların etkili olacağını düşünmektedir. Radyonun politik rolü ise ikili bir biçimde kendini göstermektedir. Sami radyosu aracılığıyla etnik kimliklerin farklılıklarının tanınmasında bir meşruiyet ortamı yaratmak. İkinci ve daha doğrudan tanımlanan bir politik amaç ise Sami topluluğu içinde etnik bilinci yükseltmek ve topluluk içinde aktif politikayı özendirmek. Radyo seçimlerde parlamentoya aday olmak üzere Sami topluluğu üyelerine çağrıda bulunmakta, teşvik edici bir politika yürütmektedir. Sami topluluğunun pek çok üyesinde varolan korku etnik kimlikleri nedeniyle çeşitli biçimlerde haksızlığa uğrayabilecekleridir ve bu nedenle topluluğun üyelerinin bir kısmı kendi kimliğini Sami olarak açıklamaktan imtina etmektedir. Radyo Ofeals Sami topluluğu arasındaki bu korkuyu ortadan kaldırmaya ve topluluğu etkin hale getirmeye çalışmaktadır. Radyo Ofelas göçmen radyosu ve diğer azınlık radyolarıyla da işbirliği içerisindedir. Aynı zamanda Latin Amerikalı yerli kadın gruplarıyla ortak olarak planlanan Avrupa'nın Amerika üzerindeki etkisi belgeseli söz edilmesi gereken örnektir.
Düzenli bir gelir kaynağının, yetişmiş bir personeli ve yeni gelenler için düzenli bir eğitim olanağı olmaması, gönüllülük esasına dayalı personele herhangi bir ödeme yapılaması radyonun en büyük sıkıntısıdır.
Avustralya
Azınlık Radyoları
Avustralya Yayıncılık Kurumu (ABC) uluslararası radyo yayınları aracılığıyla bütün Avustralya'ya aynı zamanda Asya, Avrupa, Güney Amerika ve Pasifiklere İngilizce dilinde yayın yapmaktadır. Radyo Avustralya'nın yedi yabancı dildeki yayınları ise Afrika, Asya, Körfez ülkeleri, Hint Okyanusu ve Pasifik ülkelerine yönelik yayın yapmaktadır. ABC Radyo'ları bütün büyük kentlerde üç radyo istasyonu ve bölgesel düzeyde de üç istasyonla yayınlarını sürdürmektedir. ABC radyoları aynı zamanda bir gençlik radyo istasyonu, Güney bölgedeki yerli yerleşim birimlerine yayın yapan üç kısa dalga istasyona sahiptir.
1950-1974 yılları arasında Avustralya'da varolan genel uzlaşı azınlıkların kendi illerinden ziyade içinde yer aldıkları toplumun dilini biran önce öğrenmeleri ve toplumla entegrasyon süreçlerini böylelikle kolaylaştırmalarıydı.
Bu yıllar boyunca ticari radyolar tarafından yayınlanan yabancı dildeki yayınlar Avustralya Yayın Kontrol Kurulu tarafından sınırlandırılmıştır. Radyo istasyonları yayın saatlerinin % 2.5'inden daha fazlasını yabancı dilde yayınlara ayıramazlardı. Bu nedenle İngilizce dışında program yayını yapmak hem ekonomik değildi hem de istenmeyen bir durumdu.
Avustralya'da etnik radyo yayıncılığının öncülüğünü Özel Yayın Servisi (Special Broadcasting Service-SBS) adıyla kurulan ve devlet kurumu olan ABC dışında radyo ve televizyon yayını yapan istasyonları düzenlemek üzere kurulmuş bir kurum yapmıştır. Bu kuruluş aracılığıyla Sidney, Melbourne, gibi metropolitan bölgelerde 59 ayrı dilde 126 saatlik yayınlar yapılmıştır.
Avustralya'da radyo yayınları kamusal yayınlar ve özel yayınlar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Kamusal yayınlar Avustralya Yayın Kurumu dışında bölgesel ve yerel olarak yayın yapacak olan radyo istasyonlarının bir araya gelmesiyle 1972 yılında Kamusal Yayın Sektörü adı altında kurumlaşmıştır. Bugün Avustralya'nın şehir, kasaba ve uzak yerleşim birimlerine yayın yapan 100'ün üzerinde yerel kamusal radyo mevcuttur. Kamusal radyo istasyonları yerel düzeyde yayın yapan ve belirli bir topluluğa ait olan istasyonları tanımlamaktadır. Devletten bağımsız olan ve ticari olmayan bu istasyonların hedefi kar etmek değildir. Kamu yayıncılarının büyük bir kısmı Avustralya Kamusal Yayın Birliği (PBAA) adı altında bir araya gelmiştir. Bu birliğe üye olmak için gerekli olan ya nispeten geniş bir topluluğu temsil ediyor olmak ya da belirli bir özel amaç için yayın yapıyor olmaktır. Avustralya yerlilerine yönelik yayınlar ya da kültürel, etnik, dinsel ve spor grupları bu birliğin üyesi olabilmektedir. Etnik/azınlık radyo yayınları 1950 yılında ticari radyolarda başlamış olmasına karşın bugün bu tür yayınlar kamusal yayın olarak ele alınmakta ve Avustralya Kamusal Yayın Birliği'nin içinde temsil edilmektedir. Bugün Avustralya'da yer alan kamusal etnik radyolar için üç modelden söz edilebilir: 1. Hükümet kamu sektörü, SBS istasyonları içinde yer alan bu radyolar Sidney ve Melbourne' da yoğunluk göstermektedir. 2. Bağımsız kamusal etnik istasyonlar, 3. diğer kamusal radyolar içinde yayın yapan etnik radyolar.
Kamusal etnik radyoların temel gelir kaynakları hükümet yardımlarıdır.Bağımsız kamusal etnik radyolar ve diğer etnik radyolar Kamusal Yayın Vakfı (PBF) tarafından sağlanan yardımlarla ayakta durmaktadır. Her iki düzenlemede de hükümet yayınların içeriğini denetlemede belirli yetkilere sahiptir.
Kamusal etnik radyolar yayın lisanslarını Avustralya Yayıncılık Kurulu (Austuralian Broadcasting Tribunal) tarafından almaktadır ve hükümet PBF aracılığıyla belirli düzeyde yardım yapmaktadır. Bunun dışındaki gelirleri yardımlar, sponsorluklar ve toplulukların kendilerinden gelmektedir.
Kamusal etnik radyolar topluluk üyesi gönüllüler tarafından işletilmektedir. Profesyonel elamanlar teknik servislerde gerek duyuldukça istihdam edilmektedir. Bu nedenle SBS istasyonlarında olduğu gibi bürokrasi yoğun değildir.
KAYNAKÇA
AKARCALI, Sezer, Propaganda Aracı Olarak Uluslararası Yayınlar. SBF Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Ana bilim Dalı, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara,1989.
ANANTHAKRİSHNAN, S.I, "The Development of Local and Ethnic Minority Initiatives in Norwey", HUSBAND, Charles, (ed) A Richer Vision. The Development of Ethnic Minority Media in Western Democracies.UNESCO Publishing, John Libbey,London,1994.pp.106-127.
AZİZ Aysel, Elektronik Yayıncılıkta Temel Bilgiler, A.Ü. İLEF Yayınları, No.5, Ankara, 1996.
BERRIGAN, Frances, (ed.) Access: Some Western Models of Community Media. UNESCO,1977.
BROWNE, Donalds, "Alternatives for Local Radio and Regional Radio: Three Nordic Solutions", Journal of Communication, Spring, 1984.
GRANDI, Roberto, "Western European Broadcasting in Transition", Journal of Communication, Summer, 28, 1978.
GUREVITCH, Michael, J.Blumler, "Political Communication Systems and Democratic Values", J.Lichtenberg(ed.), Mass Media and Democracy, NY:Cambridge Univ.Press,1990, s.269-289.
HOCHHEIMER, John, "Organizing Democratic Radio: Issues in Praxis", Media Culture and Society, Vol.15,1993.
HUSBAND, Charles, (ed) A Richer Vision. The Development of Ethnic Minority Media in Western Democracies.UNESCO Publishing, John Libbey,London,1994.
KAYA , Raşit, Kitle İletişim Sistemleri. Teori Yayınları, Ankara,1984.
McCAIN, Thomas-Lowe, Ferrell, "Localism in Western European Radio Broadcasting: Untangling the Wireless", Journal of Communication,Vol.40,No.1,1990.
NGUI, Matt, "Behind the rhetoric:eemployment practice in ethnic minority media in Australia", HUSBAND, Charles, (ed) A Richer Vision. The Development of Ethnic Minority Media in Western Democracies.UNESCO Publishing, John
Libbey,London,1994pp.58-85.
OSTERGAARD, Bernt-S, (ed.)The Media in Western Europe, The Euromedia Handbook, Sage, London, 1992.
STAVISTSKY, Alan, "The Changing Conception of Localism in U.S. Public Radio", Journal of Broadcasting&Electronic; Media, Vol.38.No.1., 1994.
TİMİSİ, Nilüfer, "Avrupa Radyo Yayıncılığında Yerelleşme ve Türkiye", A.Ü. BYYO Yıllık, 1989/1990, s.321-331.
YU Xuejan-Anne, Sears, "Localism in Chinese Media Context:An Examination of a Closed Circuit Community Cable System", Journal of Broadcasting&Electronic; Media, Vol.40.No.2., 1996.
WEDELL, George, P.Crookes. Radio 2000.The Opportunities for Public and Private Radio Service in Europe.European Broadcasting Union.1991.(Kitabın çevirisi için bkz.Gerçeker,M.K. 21.yy'da Radyo. TRT Eğitim dairesi Başkanlığı;Ankara)
Dünyada Yerel Medya Örnekleri
Medya sistemlerinde yerellik daha çok Avrupa ülkelerinde kendisini gösteren bir gerilime konu olmuştur. İkinci dünya savaşından sonra Batı Avrupada elektronik yayıncılığın tarihi iki döneme ayrılarak incelenebilir.1970 öncesi ve sonrası.
Hak odaklı, çok sesli, bağımsız gazeteciliği güçlendirmek için bianet desteğinizi bekliyor.