Hepimizin ruhu sıkıldı yaşananlardan. Gördüklerimiz, yaşadıklarımız aklımızın içine çökmesine, kalbimizin daralmasına, umutsuzluğa tükürmemize neden oldu. Savaş, şiddet, ölüm... Evde, işyerinde, sokakta, köprüde, okulda, otobüste, damda, kıyıda, denizde hak ihlalleri... Bitmez tükenmez militarizmin kendi kötülüğünü bile aşabildiğine tanık olduk ya... Biat etmeyi öğretenlerin ellerinin izini hissettik, iktidarın her türlüsü sağdan soldan önümüze fırlar pisliği üzerimize sıçrarken hayatın gerisine düştük ya... Darlandık, darlandıkça dellendik, derleyip toplayamadık aklımızı...
Öyle iyi bir uykuyla, sıcak bir banyoyla olacak gibi değil. Sözü olan çizgiler, çizgisi olan bakışlar, insanca açılabilen kapılar lazım bize. Kapıdan geçince koruyabileceğimiz aklımız, dönüp dolaşıp bakıp konuşabileceğimiz yapıtlarımız olsun biraz; onlara keyifle, layıkıyla, tadıyla bakalım. Bakalım da “gemi gidiyor” mu, “insanlık ilerliyor” mu; “reklam ve halkla ilişkiler”e mi ihtiyacımız var, “kampanya” dediğin nedir bilelim; tabii “her şey vatan için” ve elbette “nefsi müdafaa”ya sığınabiliriz, ama günümüzde “bir pazar gezmesi” nasıl biter düşünmeden yaşamak tehlikeli değil mi, sonuçta “besin zinciri”nin neresinde olduğumuzu hatırlayalım, dünyada konumlanmış olduğumuzu unutmayalım.
En iyisi bir kitap alalım elimize... (YY)
TIKLAYIN - "MİLİTARİZME DARBELER ATIYORUM, ZİRA O DA BANA DARBE ATIYOR"
Dünyada konumlanmış olmaya dair 100 ÇİZGİ, Turgut Yüksel, Ağaçkakan Yayınları, Şubat 2017