Ünlü "Susurluk Çetesi Davası" önce adeta bir yılan hikayesine dönüştürülmek istendi. Kamuoyunun, sivil inisiyatiflerin ve basının da gösterdiği duyarlılık sonucu hükümete ve devlet içindeki pek çok karanlık odağa rağmen, konu yargı önüne getirildi.
İstanbul DGM'nin Beşiktaş'ta bulunan binasının önünde, her duruşma bir güç ve tehdit gösterisi haline dönüştürülmek istendi; Her duruşma günü "Türkiye Onlarla Gurur Duydu". Ama mahkeme, duyması için koro halinde haykırılan bu gururu fark edemeyerek "vatan için kurşun atan" bu "şerefli adamlara" sürpriz yaptı ve cezalandırdı.
Yargıtay aşaması "ceza" getirdi ama..."
Her ne kadar verilen cezaları az bulduk ve yargılanan kişilerin sayısının bu kadarla kalmamasını düşündüysek de, hiç değilse "adamların" suçlu bulunması neticesi, başlangıçtaki kötümserliğimiz kısmen giderilmiş oldu.
Derken, işin Yargıtay aşaması başladı. Burada da bir çok tehdit ve entrika yaşandı. Adeta kıl payı farkla kurtarılan dosya, dün nihayet İstanbul DGM tarafından verilen cezaların 8. Ceza Dairesi tarafından onaylanarak sonuçlandırılması ile adeta toplumsal bir zaferle sonuçlanmış gibi oldu.
Bucak ve Ağar dışta kaldı!
"Gibi oldu" diyorum, çünkü davanın birinci dereceden sanığı ve liderleri konumundaki iki şahıs ne yazık ki, şu anda parlamento üyesidirler ve yargı sürecinin dışında bırakılmışlardır. Mehmet Ağar ve Sedat Bucak;
Her ikisi de davanın başlangıç aşamasında, o sırada belki de sâkıt (düşük) Refah-Yol Hükümeti'ne gösterilen tepkiselliğin de bir neticesi ile, dokunulmazlıkları kaldırılarak mahkeme önüne çıkarılmak istendiler. Ne var ki, çok kısa bir süre sonra yapılan 1999 Genel Seçimlerinde yeniden milletvekili oldular ve yeniden dokunulmaz kılındılar.
Meclis'e iltica ya da "konuşursam" tehdidi...
T.C.Anayasası'nda Yasama Dokunulmazlığı başlıklı 83.Madde 4.bendi, adeta bir suçluları koruma-kollama işlevi sağlıyor. Bu adamlar adi suçlu olmakla yargılanmalarına rağmen, adeta iltica ettikleri TBMM tarafından koruma altında tutuluyorlar. Bunda, Mehmet Ağar'ın "konuşursam" tehdidinin de derin devlet için davanın derinleştirilmesinin önlenmesi için çok önemli olduğu kanaatindeyim.
Söz konusu madde:
"Tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma, Meclisin yeniden dokunulmazlığını kaldırmasına bağlıdır" hükmünü getiriyor. O zaman yeniden dokunulmazlık kaldırılması gereği söz konusu oluyor. Yeniden Meclis'e gelen talep, bu kez dönem sonuna ertelenerek yargılanmaları engelleniyor.
Yarın, dönem sonu gelir, bu kez zaman aşımı söz konusu olur, v.s.. v.s..
Amacım: Tartışma açmak
Bütün bu bildiğiniz şeyleri burada anlatmamın nedeni Anayasa'daki "yasama dokunulmazlığı" maddesi üzerinde bir tartışma açmak.
Hatırlayacağınız gibi, her Anayasa değişikliği tartışmasında; milletvekillerinin, Meclis çalışmaları ve Meclis'te ileri sürdükleri düşüncelerden ötürü sorumlu tutulmamaları" dışındaki hükümlerin kaldırılması gündeme gelir ve sonra madde aynen kalır.
Bu madde önceki Anayasa'da da vardı ve 12 Eylül Askeri Darbesi sonrası üç eski bakan yargılandı-yargılattırıldı. Şerafettin Elçi tam da bu dokunulmazlık kapsamına girmesi gereken düşüncelerini ifade etmekten "yargılanıp" cezalandırıldı, Tuncay Mataracı ve Hilmi İşgüzar da darbe olmasa asla yargılanmayacakları yolsuzluk davasından yargılanarak ceza aldılar.
Fehmi Işıklar'a tersi yapılmıştı
Tersine bir örnek de Fehmi Işıklar'ın başına gelenlerdir. HEP Genel Başkanı olarak Işıklar'ın bu partinin kapatılmasına neden olan kişiler arasında yer aldığına hükmolunduğu için, iddia edilen suçun işlendiği tarih, bir önceki yasama dönemine ait olduğu halde, dokunulmazlığı kaldırılarak TBMM üyeliğine son verildi. Oysa, kendisinin kaybetmesi gereken TBMM üyeliği sıfatı, 1991 Genel Seçimleriyle zaten sona ermiş durumdaydı.
Bir şahsın milletvekili seçilmesinden önce, hakkında yürütülmekte olan bir dava söz konusu olabilir; bu davada yargılamaya konu olan suçun mahiyeti, eğer milletvekili olma şartlarını engelleyen bir konumda ise yargı devam etmeli ve karar sonucu suçlu görülenler cezalarını çekmelidirler.
Milletvekili seçilenlerin, yargılamalarının milletvekilliği devam ettiği süre boyunca ertelenmesinin bile bir mantığı olabilir.
Milletvekili dokunulmazlığı TBMM kararı ile düşürülmüş birilerinin, hele hele yargı sürecinin hiçbir ilerleme kaydetmediği, dokunulmazlıklarının kaldırılma nedenlerinin daha da güçlü bir şekilde ortaya çıktığı halde, yeni bir seçim ile yeniden dokunulmazlık kazanmasının ise, hiç bir mantığı ve tutarlılığı yoktur.
Yeni Anayasa değişikliği paketi ve bir görev
Şu günlerde yeni bir Anayasa değişikliği paketi Meclis gündemine geliyor.
* Kamuoyu ilgi ve duyarlılığının, milletvekili dokunulmazlığı maddesine yönlendirilmesi,
* Bu konuda kampanyalar açılması; çeşitli etkinlikler yapılmak üzere her türlü meşru zeminde çaba gösterilmesi,
* Üstelik milletvekilliği göreviyle asla alakalı olmayan, yüzlerce cinayet ve suç işlemiş bir çetenin kuruluşundan sorumlu olan bu şahısların, suç ortaklarının kesinlikle suçlu bulunarak cezalandırılması,
* Onlar'ın da yargılanmaları başlamışken yeniden dokunulmazlık zırhına büründürülmelerinin önünün kesilmesi,
gerektiğini düşünüyorum. (HK)