bianet yazarı, Gıda Mühendisi Yrd. Doç. Dr. Bülent Şık Sağlık Bakanlığı kanser araştırma sonuçlarını açıkladığı için açılan davada 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı ve ceza ertelenmedi.
Bu cezanın çıktığı gün yani 26 Eylül’de 14.00 sıralarında İstanbul’da 5.8 büyüklüğünde bir deprem oldu.
Ne ilgisi mi var? Aynı günden devam edelim.
Depremin ardından uzmanların en fazla kullandığı kelime “Uyarmıştık” oldu. 17 Ağustos depreminden beri uzmanlar uyardı, sivil toplum örgütleri uyardı, uyarıyor. Basın defalarca yazdı, çizdi. 5.8 büyüklüğündeki deprem bir daha gösterdi ki uyarıları ciddiye alan olmamış.
Bülent Şık da en az deprem kadar mühim ve halkı doğrudan ilgilendiren konularda senelerdir yazılarıyla, bilimsel çalışmalarıyla uyarılarda bulunuyor. Bu uyarılardan biri de kanserle ilgiliydi. Şık, Sağlık Bakanlığı'na bağlı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu tarafından yapılan kanser araştırmasının sonuçlarını geçen yıl 10 Nisan'da önce bianet'te ardından Cumhuriyet gazetesinde yayımladı.
Bu uyarının da gerekleri yerine getirilmediği gibi Şık'a dava açıldı. Ve bu dava 26 Eylül'de hapis cezasıyla bitti.
Deprem de kanser de Türkiye'nin en hayati sorunlarının başında geliyor. Devlet yurttaşların yaşam hakkını korumak zorunda. Bu nedenle yapması gereken bilim insanlarını işinden etmek ya da cezalandırmak değil uyarılarını ciddiye alarak, gereğini yapmak...
“Deprem toplanma alanı” ve sayılar!
17 Ağustos 1999 depreminin 20. Yıldönümünde bir haber dizisi yayımladık. Haberlerimizden biri de İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna’nın Hikmet Adal'a yaptığı açıklamalardı.
Suna'nın deprem toplanma alanlarına ilişkin söyledikleri aynen şöyleydi:
“2002'de İstanbul Valisi'nin başkanlığında İl Afet Koordinasyon Kurulu kuruldu. İstanbul'da o dönem 496 tane toplanma alanı yeri tespit etti. 562 adet de acil kaçış yolu belirlerdi. Sonuna da bir not düştü; 'Bu İstanbul için yetersizdir. Bu sayıların arttırılması lazım' denildi.
"Bu alanların dörtte üçü imara açıldı. Hepsine rezidanslar, AVM'ler yapıldı. Ranta açıldı. Elimizde kala kala 77 tanesi kaldı.
"Biz deprem toplanma alanı dediğimiz zaman, barınma ihtiyacını karşılayacak şekilde, elektriği, suyu, altyapısı olan alanları anlıyoruz. Yoksa 5 kişinin 10 kişinin ayakta durup bekleyeceği yerler deprem toplanma alanları değildir.”
TIKLAYIN - "İstanbul'da 407 Olan Afet Toplanma Alanı 77'ye Düştü"
20 yıldır alınmayan deprem önlemleri konuşulacakken şimdilerde "resmi gündem", 26 - 27 Eylül'de AFAD'da yapılan deprem toplantısına İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun davet edilip edilmediği. Bu tartışma sürerken İmamoğlu, dün (29 Eylül) yaptığı basın toplantısında deprem toplanma alanları envanterini basınla paylaşacaklarını açıkladı. Bu, İBB'nin bu konudaki yol haritasını da görme imkanı sağlayacak. Davet krizinden daha önemli olan toplanma alanları sorununun bir an önce giderilmesi.
Böyle bir reform görmedik mi?
Bir bilim insanının ertelemesiz hapis cezasına çarptırıldığı haftanın diğer önemli gündemi ise yargı reformu paketiydi.
AKP’nin hazırladığı ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun “Böylesini görmediniz” diye tanımladığı ilk yargı paketi taslağı gündemde ve uzun bir süre de gündemde kalacak.
TIKLAYIN - Yargı Reformu Hangi Kanunda Ne Değişiklik Getiriyor?
Ayça Söylemez, pakette önemli bir ayrıntıya dikkat çekti. ABD’de tartışmalı ve hatalı mahkumiyetlere yol açan uygulamalardan biri olan “ceza pazarlığı” Türkiye’de de uygulanmaya başlayacak.
TIKLAYIN - Ceza Yargılamasında Duruşma Yerine "Dilekçe"
Yargı reformu paketi, Terörle Mücadele Kanunu’nda da değişiklik öngörüyor.
Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/2 maddesine “Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz” cümlesinin eklenmesi planlanıyor.
Peki bu öne sürüldüğü kadar özgürlükçü bir madde mi?
Hikmet Adal’a konuşan Yrd. Doç Dr. Kerem Altıparmak “Değişiklik olursa haber ve yorumun ne olduğuna dair sınır nasıl belirlenecek? Hakimler gazetecilere bunu mu anlatacak?" dedi.
Yargı reformu paketini madde madde incelemeye devam edeceğiz.
“Yaşamımı kaybettim…”
“Adım Rukiye Şimşek. 27 Ekim 2013 Pazar günü mutfağın camını silmek için cama çıkıyorum. Dördüncü katın camından düştüm. Yerdeyim. Sonrası yok. Yaşamımı kaybettim.”
Evrim Kepenek'in ev işçisi Rukiye Şimşek'in hayatını kaybetmesinin ardından başlayan yargı mücadelesini yazdığı makalesini mutlaka okuyun.
TIKLAYIN – "Ben Ev İşçisi Rukiye Şimşek, Camdan Düşerek Öldüm, Davam Kalanlara Örnek Olsun"