Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın da statükocu partiler cephesinde buluşarak, parti militanı gibi meydanlarda konuşmalar yapması kendi tarafsızlığını yitirmesine yol açtı; ki bunun başka bir tartışmayı da gündeme getirmesi beklenebilir.
Denktaş'ın durumu
Denktaş 2000 seçimlerinde ilk turda aldığı yüzde 43 oyla seçilmesi de bu sonuçlarla birlikte Cumhurbaşkanlığı makamının da meşruluğunu tartışmalı bir duruma getirebilir.
Belki de Denktaş bu tartışmaları hesap ederek ve 1 Mayıs 2004'e kadar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) istikrarsızlığı artırarak zaman kazanmak yolunu özellikle tercih etmiş olabilir. Ama çözüm partilerinde ezici bir üstünlük kurmamasına rağmen, Denktaş'ın özellikle bundan sonraki tutumu ve yaklaşımı kendi meşruluğunu tartışmaya açabilir.
Kıbrıs'ta muhalefetin tarihsel olarak yapılan tüm seçimlerde en yüksek oy oranı yüzde 40 oldu. Bu tabloya bakıldığında Türkiye'deki hükümetin muhalefete açık bir müdahalesi olmadı ama öte yandan Türkiye'de çözümsüzlük lobilerinin örgütlü olarak Kıbrıs sokaklarında olduğu ve seçim çalışmalarına katıldıkları biliniyor.
Bu açıdan da Kıbrıs seçimleri bu güçler için de bir kader seçimi oldu, "aydın" çevreler gazete ilanlarına kadar varan bir kampanya ile halkı Denktaş'a sahip çıkmaya davet ettiler. Seçimler Denktaş ile doğrudan ilgili olmadığı halde, hem kendisi hem de sevenleri Denktaş'ı bu mücadeleye sürüklemiş oldular.
Annan Planının dışına çıkmak
Bu bir bakıma iyi de oldu: Denktaş çözümsüzlük cephesinde olsa bile, halk çözüm konusunda kararlılığını gösterdi. Bu arada seçim kampanyası sürecinde korku yaymak ve halkı sindirmek konusunda statükocular özel çaba harcarken, çözüm yanlıları Annan planının dışına çıkmayı beceremedi.
Halbuki Annan planını aşacak önerileri gündeme getirebilselerdi sonuç daha açık farkla çözüm yanlılarından yana olabilirdi. Bu taktik bir hata olsa bile, seçimi etkileyen bir etkendir.
Çözüm yanlılarının seçimi daha bir ezici çoğunlukta kazanmamasını statükocu cephenin devlet olanaklarını seferber etmesi de etkiledi.
Milletvekili transferi
Bu seçimler bundan sonra neye yol açar? Birincisi, Denktaş hükümet kurma görevini çözüm partilerine güvenmediğini ileri sürerek statükoculara verebilir.
Bu durum ilk başta tartışmalara yol açabilir. Buna bağlı olarak muhalefetin milletvekilleri arasından bir veya iki milletvekili transferi yaptırılır ve hükümet kısa vadeli olarak bu güçlerce kurdurulur.
Bu tabi ki kriz yaratmaya aday bir senaryodur. Lakin bu Denktaş'ın seçimlerdeki tutumuna ve üslubuna tamamlayan bir gelişme olur.
Üçlü Koalisyon
İkincisi, hükümet kurma görevini Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) lideri Mehmet Ali Talat'a verebilir. Bu durumda da çözüm yanlıları tek başlarına hükümet kuramayacaklarına göre, Demokrat Parti'yi de yanlarına alarak üçlü bir koalisyon oluşturabilir.
Bu durumda da; çözüm yanlıları istedikleri gibi bir hükümet olmamasına rağmen, çözüm konusunda inisiyatif kazanmaya çalışabilirler.
Denktaş istifa ederse
Üçüncüsü, Denktaş'ın istifa ederek cumhurbaşkanlığı seçimini gündem yapmasıdır. Bu durumda da 1 Mayıs 2004 öncesi çözüm arayışlarının önüne de "müzakereci" seçme tartışmaları konulmuş olur.
Bu aynı zamanda Türkiye'deki çözüm konusunda net bir tavra sahip olmayan AKP hükümetini de doğrudan işin içine çeker.
Bu tablo karşısında Kıbrıs sorunu tıkanır ve Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinde Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) aldığı yol da etkilenir.
Yeni seçim?
Bu üç senaryonun aslında uzun vadeli ve kriz oluşmasını önleyecek nitelikte olmadığını hemen söylemek mümkündür.
Bunlara bağlı olarak statükocular 1 Mayıs 2004'e kadar çözüm konusunda ilerleme sağlanmaması ve Kıbrıs Rumlarının AB'ye üye olmasının ardından yeni bir seçime gidilmesinin koşullarını zorlayabilir.
Bu aynı zamanda "Baharda Avrupa" ve "barış" söylemini genel hedef yapmış çözüm cephesinin de bu konuda fazla bir ilerleme sağlayamamasını doğrulayabilir. Böylece çözüm yanlılarının argümanları ve geniş destek bulmaları zayıflayabilir.
Tek liste olamamak
Tabi günün sonunda muhalefetin belki de ortak hareket etmemesi bu seçimlerde statükoculara karşı kesin bir üstünlük kurmasını engelledi. Seçimler öncesi ileri sürülen ve muhalefetin gelişim dinamiklerini oluşturan nokta, barış ve çözüm yanlılarının tek çatı altında seçimlere katılmasıydı.
Bu anlamda barış yanlılarının 2002 sonunda başlayan ve Annan planını destekleyen kitlesel gösterileri de bunun önemli bir göstergeydi.
Bu cephenin ortak bir çatı altında seçimlere girmemesi, çözüm yanlılarının başarısını olumsuz etkiledi. Böylesi güçlü kitlesel çözüm desteğinin başarılı bir şekilde seçimlerde tek liste altında toplanmaması, tarihsel bir fırsatın belki de kaçmasına yol açtı.
Hemen böylesi bir öneri için cepheleşme yaratacağı savı ortaya atılabilir. Ama bu seçimler zaten bir cepheleşme yarattı. Böylesi bir durumda ortak hareket daha büyük bir gücü ortaya çıkarabilirdi. Bu noktadaki tartışma ilerideki gelişmeleri de etkileyecektir. (MH/NM)
* Yard. Doç. Dr. Mehmet Hasgüler Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Uluslar arası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi.