Davos’ta Dünya Ekonomik Forumu’nun yapıldığı günlerde Brezilya Belem’de de Dünya Sosyal Forumu yaklaşık yüz bin kişinin katılımıyla toplandı. Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez konuşmasında, “Ömrünü doldurmakta olan dünya Davos’ta toplanırken, yeni bir dünya, yeni bir çağ doğuyor” dedi.
Davos’ta ve “karşı Davos” olarak da adlandırılan Dünya Sosyal Forumu’nda ele alınan konular ve varılan kararlar da bu değerlendirmeye uygundu.
Davos’ta dünya geneline yayılan ekonomik krizden çıkış yollarını konuşmaya gelenler, kriz nedeniyle kısa süre önce onbinlerce kişinin işine son vermişlerdi. Davos, kapitalizmin ekonomi ve politikadaki "büyük baş"larının görüş alışverişi yaptıkları yerdi, ama herkes aynı görüşte olduğu için alışveriş yapılamadı.
Krizden çıkış için benimsenen yol her ülkede neredeyse aynıydı:
- Batmak üzere olan büyük banka ve şirketleri kurtarmak için piyasaya büyük miktarda para pompalanması
- Altyapı hizmetleri ve eğitime büyük yatırım yapılması
- Acele bir sosyal program yapılarak halkın alım gücünün artırılması
Açıkça konuşulmadı ama silahlanma için daha fazla yatırımı da eklemek gerekir. Altyapı, eğitim ve silahlanma yatırımları, tüketim sorunu olmayan mal ve hizmetleri üretir. Böylece hem artan işsizliğe bir oranda çare bulunur hem de halkın bir bölümünün alım gücü biraz olsun artmış olur.
Bu önlemlerden belirgin bir sonuç alınabildiği henüz söylenemez. Piyasa “kırılgan”lığını koruyor. Yatırımcıların çok zor kredi alabilmeleri büyük sorun... Kredi alınmadan büyük yatırım yapılamıyor. Bankalar ise geri ödenmemiş, batmış krediler nedeniyle zor durumdalar. Bu nedenle kredi kriterlerini zorlaştırdılar.
Herkes birbirine bakıyor, hükümetler piyasalara para pompalıyor, bazı bankalar devletleştiriliyor, üretim birimleri kapanıyor, işsizlik artıyor ve kapitalizm için karanlıktan çıkış henüz görünmüyor.
Belem'de özgüven
“Çok güvendikleri neo liberal kapitalizm çalışmıyor!”
Latin Amerika kapitalizmin bu versiyonunun ilk uygulandığı bölgedir. Neo liberal kapitalizm İngiltere’de bile Thatcher yönetimiyle 1980’lerin başında uygulamaya girerken, Şili’de 1973’te Pinochet diktatörlüğüyle birlikte uygulanmaya başlanacak ve kısa sürede kıtanın öteki ülkelerine de yayılacaktı.
Dünyanın başka hiç bir bölgesinde neo liberalizmin getirdiği yıkım Latin Amerika’daki kadar açık yaşanmadı. İlk büyük protestolar da burada başladı: Zapatistalar, Arjantin’de büyük mali kriz, Porto Alegre’de toplanan ilk dünya sosyal forumu...
Kapitalizm fazlasıyla teşhir edildi ve sadece teşhirle bundan daha ileriye gidilemeyeceği de görüldü. Chavez’in “siperlerden çıkın, seçenekler önerin, uygulayın ve her yerde idelojik ve politik saldırıya geçin” sözleri du bunu yansıtıyor.
Seçenek yoksa ya da uygulanamıyorsa, varolan, ne kadar kötü olursa olsun yerini korur.
Belem’de hemen yapılabilecek birkaç seçenek ortaya çıktı:
- Finans piyasasının hemen sıkı denetim altına alınması (ATTAC kurulduğundan beri bu görüşü savunur)
- Halkın alım gücünü artıracak sosyal program hazırlanması
- Uluslararası finans kurumlarının –IMF ve Dünya Bankası- işlevlerinin yeniden düzenlenmesi.
Latin Amerika ülkeleri kendilerini IMF sultasından büyük oranda kurtarmış durumdalar. Ülkelerin kredi ihtiyaçlarını karşılamak için Venezüella’nın girişimiyle “Güney Bankası” kuruldu. Birkaç ülkede doğal gaz, petrol ve madenler gibi doğal zenginlikler devletleştirildi. Bu alanda çalışan yabancı firmalara önemli kısıtlamalar getirildi. Bütçelerdeki arcama kalemleri değiştirildi ve sosyal harcamalara daha büyük yer verildi.
Bu uygulamalar burjuvazilerin ülke içinde ve dışında direnişiyle karşılaşıyor, sürtüşmeler bazen küçük çatışmalar halini alıyor ve “bir süreç olarak devrim” ilerliyor.
Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva’nın belirttiği gibi, “Değişim var, istediğimiz gibi değil, ama var.”
Davos’ta, birkaç yıl önce mikro kredi uygulamasını başarıyla hayata geçirerek Nobel Barış Ödülü’nü alan Bangladeşli Muhammad Yunus, “Çalışabilen tek ekonomik sistem kapitalizmdir, ama insanlaşması gerekir” dedi.
İnsanın kapitalizme sığıp sığamayacağını hepbirlikte göreceğiz...(EE/EÜ)