Fransa'nın başkenti Paris'te korona günleri, Fotoğraf: Julien Mattia / Anadolu Ajansı
Gerçek Üçüncü Dünya Savaşı!
Paris’te dahiliye bölümünde ihtisas yapan, çalıştığı servis Covid-19 için ayrılan 26 yaşındaki genç bir doktor meslektaşım yaşadığımızı böyle tanımlamış.
Kendisine katılıyorum; önce Fransa’da cumhurbaşkanı Emmanuel Macron demişti savaşta olduğumuzu “nous sommes en guerre” bu sözcüğü geçtiğimiz pazartesi (16/03) günü yaptığı 20 dakikalık televizyon konuşmasında tam altı kez tekrarladı.
“Düşmanın görülmez, elle tutulmaz” olduğunu da ekledi ve arkasından salı günü öğleden sonra uygulamaya geçecek olan evde kalma yasağını açıkladı “bu görünmez, elle tutulmaz düşmana” karşı.
Bu olayı Macron’nun ve diğer liderlerin söylediği gibi savaş kabul edersek biz de askerleri olarak donanımlı olmalıyız değil mi?
Fransa’da, daha öncesinde de Çin’de sağlık çalışanları için maske vb korunma malzemeleri eksikliği vardı.
Epidemi sırasında Çin’e gönderdiğimiz maskeleri alasıyla onlar bize Avrupa’ya geri gönderdiler, kendimiz de Fransa olarak imal ediyoruz ama yine de yetersiz !
Yani savaşta silahsız askerler gibiyiz!
Sağlık çalışanları
Bu ara da sağlık çalışanları arasında hastalık yayılmaya devam ediyor.
Yaş itibarıyla da olabilir, şu anda İtalya’da ölen doktor sayısı beş, Fransa’da da ilk doktor ölümünü dün yaşadık!
68 yaşında, acilci bir meslektaşımızı kaybettik!
Hasta olup da iyileşenler onlarca...
Trump da 18 Mart’ta yaptığı konuşmasında kendisini “savaşta bir başkan” olarak tanımladı.
Öyle bir savaş ki bütün ülkeler sınırlarını, hava alanlarını kapatıyor ama o görülmez ve sezilmez hain, küçücük şey her yere sızmayı başarıyor!
Amerika Birleşik Devletleri sınırlarını önce Avrupalılara kapattı, sonra İngilizleri de buna dahil etti, en son 18 Mart’ta kapıları Kanada’ya da kapattı ama ülkedeki düşman, virüs ilerlemeye devam ediyor!
Bir de bütün başkanların sadece savaş zamanı söyleyebilecekleri bir şey vardı “bu bize neye mal olursa olsun, üstesinden geleceğiz”. Macron’dan sonra aynı deyimi Kanada başbakanı Justin Trudeau kullandı ve onu diğer Avrupa liderleri izledi yani kendimizi bir savaşta hissetmemiz için her koşul toplanmış gibi.
Sayılara baktığımızda durum bir savaştaki kadar vahim: geçen hafta yine pazar akşamı bianet için yazarken Fransa’daki hasta sayısı 2 bin 600 civarında, ölüm 91 idi.
Bir hafta sonra, bu pazar son 24 saatteki 112 kayıpla birlikte toplam ölüm sayısı 674’e ulaşırken pozitif hasta sayısı 16 bin 18, hastanede tedavi görmekte olanların sayısı 7 bin 420 kişi, ki bunların yaklaşık 1500’ü reanimasyon ünitelerinde.
Fransa’da reanimasyondaki hastalar arasında ölüm oranının yüzde 37 civarında olduğu kabul ediliyor. En çok hasta Paris ile doğuda Strasbourg, Mulhuse ve Colmar civarında.
Dünyada ise Covid-19 + olan insan sayısı an itibarıyla (22/03) 302 bin 225’e ulaştı; 81bin 499’u Çin’de, 223 bin 776’sı Çin dışında, İtalya 53 bin 578 kişiyle başı çekiyor.
Dünyada Covid-19’dan 12 bin 942 kişi hayatını kaybetti (3267/Çin, 9675/Çin dışı). Avrupa’da 7 bin 425 insan öldü, İtalya’da 4 bin 827 can kaybı.
Sokağa çıkmak
Sokağa çıkma yasağı tam ya da kısmen 1 milyar insanı kapsadı.
Sokağa çıkma yasağı deyince insanların bu gibi ciddi konulardan komiklikler yaratabilme yeteneklerine bayılıyorum. Onlarca video gruptan gruba geziyor.
Bunlardan İtalya’daki bir belediye başkanına ait olduğu iddia edileninden söz etmek istiyorum: vidéoda İtalyan başkan içini döküyor, “ben koşarım” diyor, “normal durumda bir Pazar sabahı bile koşan sayısı 20’yi geçmezken şimdi bütün şehir sanki maraton koşuyor” diye kızıyor. Arkasından da şunu ekliyor: İnsanlar her gün sigara almaya çıkıyorlar, hepsini aynı gün alamazlar mı?
Olay şu; Fransa’da da, İtalya’da da sokağa çıkma yasağı tam değil: eğer spor yapmak istiyorsan, alışverişe gideceksen, yaşlı, ihtiyacı olan birini göreceksen, çalışma mecburiyetin varsa kendi imza attığın belge ile dışarı çıkabiliyorsun, evin etrafında kalacak şekilde tek başına sporunu ve alışverişini yapabilirsin, iki kişi arasındaki minimum açıklık 1 metre olmalı.
Çin’de ise bu evde kalma olayı tam uygulandı, yani kimse sokağa spor yapmak için, gezinmek için çıkamıyor, aileden bir kişi en yakın marketten yiyecek alışverişini yapıyor.
Şimdi İtalya’nın kuzeyinde salgının en yoğun olduğu bölgede bu yasak Çin’deki gibi tam yasak haline getiriliyor. Fransa da bu karara uymayanların yoğun olduğu bir başka Latin ülke, ya da Akdeniz ülkesi mi desek, çünkü Latin olmamasına rağmen aynı şeylerin Türkiye’de olduğuna ve olacağına bahse girebilirim.
Fransa’da da sağlık çalışanları ve polis bu vurdumduymazlık hallerine tahammül edemez hale geldi. Polis son iki günde 90 bin kişiye ceza yazmış. Her ceza 135 euro! Biz de tam karantinaya gidiyoruz gibi ama insanlar hala sokaklarda.
Önceki gün üzerindeki tahtası sokulmuş bir bank görmüştüm, sadece tahtanın yerleştiği çelik iki nokta kalmıştı.
Dün o çeliklerin üzerine oturmuş iki kişiyi sohbet ederlerken gördüm. Bu arada sokağa çıkma yasağı konuşulmaya başlayınca Paris’i terk edip, güneye güneşe giden Parisliler de bir başka sıkıntı konusu. Paris nüfusunun yüzde 20’si kadarının böyle gittiği konuşuluyor.
Gittikleri yerlerde bisiklet gezileriyle, kapalı kalma kurallarına uymayarak, denize girerek, gittikleri yöre insanlarını kendilerine karşı almayı becermiş görünüyorlar.
Nice dahil bütün sahil bölgelerinde saat 22 ile 05 arasında tam sokağa çıkma yasağı uygulanıyor, bunda Parislilerin ve dışardan gelenlerin rolü olduğu söyleniyor.
Ayrıca Paris bölgesi Covid-19’un yoğunlaştığı bölge olduğu için, gidilen bölgedeki insanlar hastalık korkusu ve hasta olurlarsa sağlık sisteminin bu kadar kişiyi kaldıramayabileceği korkusu da yaşıyorlar.
İtalya’da da böyle olmuştu. Şubat ayında kuzeyde Lombardi bölgesinde sokağa çıkma yasağı çıkınca güneye inen insanların o bölgeyi de enfekte ettikleri bilinen bir olay, üstelik daha fakir olan güney İtalya sağlık donanımı yüzünden de yetersiz!
Türkiye’den konuştuğum bir arkadaşım da insanların sağlık donanımı kısa zamanda yetersiz kalabilecek Bodrum’a gittiğini söyledi! Akdeniz psikolojisi mi diyelim bu olaya!!!
Çocuklar
Çocuk doktoru olarak tekrarlayayım ki bu virüs çocuklarda çok hafif seyrediyor. Bütün dünyada bildiğim kadarıyla bir ölüm olay var, o da Çin’de, 10 aylık bir bebek. Çin’de reanimasyonda çocuk sayısı üç, hepsi başka hastalıklardan tedavi görüyorlar (böbrek yetmezliği, lösemi gibi).
İtalya’da, Bambino Gesu hastanesinden görüştüğüm bir çocuk doktoru arkadaşım da çocukların hafif geçirdiklerini, ölüm olmadığını söyledi.
İtalya için bütün veriler yayınlanmış değil ama hasta çocukların yüzde 58’inde ateş yokmuş, daha çok öksürük var.
Birçok çocuk ise hiç bulgu vermeyebiliyor ve taşıyıcı olabiliyor. İşte bu yüzden çocuklarla 60 yaş üzeri büyükanne, büyükbaba ziyaretlerine son vermeliyiz.
Büyükanne bakıyorsa çocuğun arkadaşlarıyla ilişkisini bir süre kesmemiz gerekecek, zor olsa da!
Bulgular çok atipik olabiliyor, Ateş her zaman özellikle en başta olmayabilir. Titreme, Boğaz ağrısı, öksürük çok rastlanan bulgulardan, bir süre sonra yiyeceklerden tat alamamak, kokusunu almamak ve hatta ishal bile mümkün.
Tedavi umutları
İlk deneyimi yaşayan Çinliler gözlemlerini ve deneylerini New England Journal of Medicine (NEJM) gibi prestijli dergilerde yayınlamaya başladılar. Tıp dünyasının bu ilk yaşananlardan öğreneceği çok şey var.
Çinlilerin hastaları çoğunlukla 30-79 yaşları arasında, yalnız yüzde 3, 80 yaş üstü fakat ölümlerin çoğu 70 yaş üstünde oluyor. Tedaviye gelince Favipiravir gibi Japonların bulduğu bir antiviral, lopinavir/Ritonavir gibi AIDS tedavisinde kullanılan bir retroviral ilaçlar ve diğer bir antiviral olan Remdesivir ve paludismin (sıtma) tedavisinde kullanılan Chloroquin adı geçen ilaçlar arasında. Ama Çin örneğinde en etkili olan antiviral Remdesivir.
Fakat Fransızlar ilk andan itibaren ve sonra da Trump Chloroquini savunur hale geldiler, öncelikle Fransızların çalışmalarına değinmek istiyorum: Marsilya’da Pr Didier Raoult hastalığın başından beri 24 hastası özerinde yaptığı çalışmalarda Cholaquine ve Azitromisini birlikte kullandığında hastalardaki viremi (kandaki virüs) düzeyini en aza indirdiğini gösterdi.
Çalışmanın metodolojisiyle ilgili tartışmalarına rağmen Fransa'da birçok ekip bu yolu izlemeye başladı, çalışmalar sürüyor. Trump’un da Raoult’un çalışmalarından etkilendiği söyleniyor.
Fakat hiçbir ekip bu ilacı preventif yani koruyucu olarak hasta olmadan vermeyi önermiyor. Ve bunun yapılmaması için de uyarıda bulunuyor.
Bir hafta daha geçti Covid-19 ile, bir an uyanıp bütün bunların bir film olduğu ve bitmiş olduğunu ummadan edemiyorum.
Koronasız günler umuduyla hoşça kalın, kendinize iyi bakın! (ÇCŞ/APA)