Sevgili Efe şahsında, Thessa’ya, Akocan’a ve adını sayamadığım tüm genç arkadaşlarıma, dostlarıma…
Hapishanede mektup beklemenin de, mazgaldan uzanan mektup demetinden payınıza düşen mektupları almanın da tadı gerçekten bir başka oluyor.
Elinize aldığınız zarfların kimlerden geldiğine çabucak göz atıp, hızlı ranzanızın yolunu tutarsanız.
Ve okumaya başladığınız her mektupla birlikte, bam başka dünyalara kulaç atarsınız.
2014’ün ilk mektubu çok uzaklardan geldi.
Ak zarfı elime alıp her zamanki gibi gönderenin kim olduğuna baktım.
Efe Kerem Sözeri ismi hiç tanıdık gelmese de bana. Mektubu okumaya başlayınca, birçok duyguyu aynı anda yaşadım dersem yanlış olmaz.
Şaşkınlık, sevinç, coşku, gurur, mutluluk, hüzün ve birbiri ardına koşup gelen anılarla dolup-taştı ranzam.
Bu nedenle 2014’ün ilk “Görülmüştür” damgalı mektubunu Efe’ye benimle dayanışmak üzere kollarını sıvamış olan Hollanda’daki genç Efe şahsında arkadaşlarıma yazmak istedim.
* * *
Sevgili Efe,
Akocan’la Thessa’nın uğradığım hukuk cinayetine karşı bir şeyler yapma istek ve çabasının Hollanda kamuoyunda bir destek gördüğünü biliyordum. Ayrıca Aralık açık görüşünde Amsterdam formunun benimle dayanışmak için yaptığı planları Akocan aktarmıştı. Fakat bir zamanlar emek verdiğim, hatta uzun bir kapatma cezasının ardından sevgili Aziz Tonusluoğlu ile birlikte yeniden var ettiğimiz Demokrat Radyo ile yüreği aydınlanmış bir genç dinleyicimizin bu dayanışmada yer aldığını bilmiyordum. Bunun benim açımdan nasıl bir anlamı olacağını öyle sanıyorum ki en iyi sen anlarsın!
Sevgili Efe, Demokrat Radyo’nun serüvenine ilişkin yazdıklarını gülümseyerek okudum. 2011 Haziran’ında radyonun mali’ne nedenlerle kapatıldığını duyduğumda çok üzülmüş… Ancak bu kapatma kararının her şeye rağmen çok yanlış bir karar olduğunu düşünmüştüm. Zira yıllar boyunca devletin kapatma/sutsuma cezalarına, mali sıkıntılara rağmen direnmiş, hayatta kalmayı başarmış bir radyonun bu şekilde susmasını anlayışla karşılamam mümkün değildi!
1990’lı yıllarda kurulan onlarca, hatta yüzlerce yerel radyodan bugünlere çok azının ulaştığını biliyor olmalısın. İlk başlarda bir hobi gözüyle bakılan radyoların, bir fikri örgütlenmesinde, kitlelerin bilinçlenmesindeki etki gücü devlet tarafından görülür görülmez; bir biri ardına verilen kapatma cezalarıyla yok edilmek istendiler. Onunda yetmediği yerde mali bakımdan çökertilme planlarını devreye koydular. Her çeşit baskıya karşı yaşamakta diretenleri ise benim ve Gün TV. Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Birsin gibi komplolarla yasadışı örgüt operasyonlarına monte edilip hapse attılar! Ve bildiğim kadarıyla, hala yaşamakta ayak direyenleri de ya Demokrat Radyo örneğinde olduğu gibi kendi elleriyle susturmaları ya da üç-beş kuruşa medya tekellerine yem olmaları bekleniyor. Her şey bir yana, bini aşkın radyo içerisinde coğrafyanın değişik kentlerinde yaşam mücadelesi veren ve bir elin parmakları kadar kalmış olan radyolarımızı yaşatmak, yasakçı faşist yasa ve uygulamalara verilecek en güçlü, en anlamlı yanıt olacaktır.
Sevgili Efe mektubun banan gerçekten “nereden, nereye” dedirtti. Kocaman bir tarihi çok güzel özetlemişsin… Zarftan çıkan 5 adet 1 Euro’luk posta pulları ise, Demokrat Radyo günlerinden sevgili Aziz’in keyifle anlattığı o müthiş dayanışma örneklerini anımsattı. Mektubun sayesinde, bir kez daha Demokrat Radyo’lu günlerime gittim. Balçova sokaklarında dolaştım... Gözaltına alındığım o uğursuz günü, polis komplosunu, bir önlem olmaktan çıkıp, hükme dönüşmüş 7 yıllık tutuklu yargılama sürecini 17 Aralık depreminden sonra yargı süreçlerini, mahkemeler, paralel devletin savcılık ve mahkemelerdeki uzantılarına dair yapılan tartışmalar eşliğinde bir kez daha gözden geçirip, düşündüm.
Ablam Şengül’ün başlattığı dayanışma kampanyasının Hollanda ayağında yeğenim Belgin’in, Kızım Thessa ve oğlum Akocan’ın yürüttüğü kampanyanın Türkiye’deki adaletsizlik ve hukuksuzlukları kamuoyunda görünür kılmak bakımından çok önemli olduğunu söylemeliyim. Ayrıca bunun benim açımdan özel anlamını da belirtmeliyim. Ailemin başlattığı ve sizlerin, başka kurum ve şahıslarında katılımıyla büyüyen bu kampanyanın yalnızca benim bakımımdan değil, bu ülkedeki genel olan hukuksuzlukların açığa çıkarılmasında önemli bir katkısı olacağına inanıyorum. Tüm yaşamım boyunca nerede olursam olayım direnmenin mutlak gerekliliğine inandım. Karşı karşıya kaldığım bu hukuk cinayeti karşısında da her koşulda direnmem gerektiğini düşündüm, düşünüyorum. Bu direnişimde benimle birlikte olman(ız) umutlarımı büyütüyor. Bana güç ve moral veriyor.
Sevgili Efe mektubunda yazdığın gibi:
“… Zaman değişir, devir değişir, düzen değişir, bütün tutsak olanlar gülücüklerle karşılanır bir gün. O zamana dek, direnin Füsun Erdoğan. Bizimle birlikte, herkesin hakları, herkesin özgürlüğü için…”
Tüm zamanlarda sizinle birlikte, herkesin hakları, herkesin özgürlüğü için direneceğimden kuşkunuz olmasın!
Şu an önümüzde 11 Aralık 2013 günü Hollanda Dışişleri Bakanlığı önünde gerçekleştirdiğiniz eylemden bir kare var
O kareye baktıkça içim ısınıyor, yüreğim sevinçler kaplıyor.
Hepiniz öyle güzelsiniz ki!
Hepinize teşekkürler!
Hepinizi sevgiyle kucaklıyor; aydınlık, güzel yüreklerinizden öpüyorum…
Başarı dileklerimle…
Sevgiyle kalın. (FE/HK)
Not: Sevgili Efe zarftan çıkan pullar için teşekkürler. Fakat o pullar yabancı olduğu için burada kullanılmıyor…
4 Ocak 2014, Füsun Erdoğan, Gebze Kadın Kapalı Hapishane