Bu sene 20. kez düzenlenmekte olan Selanik Belgesel Festivali 2 Mart Cuma gecesi başladı. Programında 180 uzun ve 48 kısa metrajlı belgeselin yer aldığı geniş kapsamlı etkinlik, sekiz dünya, dört uluslararası ve sekiz Avrupa prömiyerine ev sahipliği yapacak. Festivalin biri uluslararası yapımları, diğeri sanal gerçeklik belgesellerini değerlendirecek jürileri dışında, Uluslararası Eleştirmenler Federasyonu FIPRESCI'nin de jürisi görevini ifa edecek. Altın İskender Ödülü'nün verileceği, on filmin dahil olduğu uluslararası yarışmada Gürcan Keltek'in Meteorlar adlı eseri de yer alıyor.
Festivalin sinema endüstrisine yönelik bölümlerinden Docs in Thessaloniki'de yönetmenliğini Nefin Dinç'in üstlendiği Antoine the Fortunate adlı yapım dikkat çekiyor. Türkiye yapımı belgeselin prodüktörü Atlantik Film'den Ömer Atay.
Volkan Üce ise All-In adlı çalışmasıyla Selanik'te seyirciyle buluşacak. Belçika yapımı belgeselin prodüktörü Cassette for timescapes'ten Emmy Oost. Bu bölümde yer alan belgeseller uluslararası finansman, işletmeci editör ve uluslararası odyovizüel medyanın temsilcilerinin dikkatine sunuluyor.
Sinemaya dair belgeseller
Selanik Belgesel Festivali'nin muhtelif bölümlerinden bir tanesi Sinema başlığını taşıyor ve Hüseyin Tabak'ın yönettiği Çirkin Kral'ın Efsanesi de bu bölümde dikkat çeken yapımlardan biri. Siyasi duruşuyla günümüzde bile bazılarını korkutabilen Yılmaz Güney hakkındaki Almanya-Avusturya ortak yapımı 122 dakikalık belgesel arşiv görüntüleri açısından gayet zengin. Çirkin Kral'ın yakınları, sevenleri ve sektörden birçok yetkin kişiyle yapılan röportajlar da, hakkındaki spekülasyonların sona ermediği kendine has kişiliği tanımamıza kesinlikle yardımcı oluyor. Yönetmen Tabak'ın eseri, zengin senaryosu ve kıvrak hikaye anlatımıyla seyirciyi kesinlikle sarıyor, heyecanlandırdığı gibi duygulandırmayı da başarıyor.
Aynı bölümde yer alan filmlerden bazıları Venedik'ten ödüllü, Elwira Niewiera ve Piotr Rosolowski'nin yönettiği The Prince and the Dybbuk Steven Spielberg hakkında Susan Lacy'nin çektiği 147 dakikalık Spielberg adlı biyografik yapım, Peter Greenaway'in eşi Saskia Boddeke'nin zarafetle kotardığı, çılgın yönetmenin bilhassa kızıyla samimi anlarını teşhir eden The Greenaway Alphabet ve Stanley Kubrick'in asistanıyken adeta bir köleye dönüşmüş eski oyuncu Leon Vitali'yi bize tanıtan Tony Zierra'nın Filmworker'ı.
İnsan haklarına saygı şart!
20. Selanik Belgesel festivalinde önemli yer tutan İnsan Hakları Bölümü'nde Meksika'da yıllardan beri yaşanmakta olan vahşete dair, çarpıcı diliyle sivrilmiş Everardo Gonzales'in Devil's Freedom adlı eseri, Suriye'den kaçtıktan sonra Türkiye'de de gayet zor günler geçirmekte olan eşcinsel erkekler hakkında, Ayşe Toprak imzalı Mr.Gay Syria, IDFA sırasında verilen Amsterdam İnsan Hakları Ödülü sahibi, Amazon ormanlarındaki yerlilere hassasiyetle eğilmiş, yönetmen hanesinde Renata Terra, Bruno Jorge ve Mariana Oliva adlarını gördüğümüz Piripkura mutlaka tavsiye edilir.
Filistinli bir çocuğun İsrail'deki bir hastanede süren yaşantısına dair Muhi Generaly Temporary Tamir Elterman ve Rina Castelnuovo'nun elinden çıkma, aynı bölümde yer alan gayet etkileyici bir diğer belgesel.
Kısa bir süre önce hayatını yitirmiş olan ve gençliğinde uğradığı tecavüzü ihbar etme cesaretiyle özellikle siyah kadınların sembollerinden biri haline gelmiş Recy Taylor hakkındaki Nancy Buirski imzalı The Rape of Recy Taylor da kaçırılmaması gereken bir eser.
Myanmar'da Müslüman azınlığı Rohingyalar'ın uğradığı zulmün ayrıntıları da tecrübeli sinemacı Barbet Schroeder'in The Venerable W. adlı filminde seyirciyi mutlaka sarsacak.
Zengin program
Çevre konularına eğilen filmlerden oluşturulmuş Habitat bölümü dışında etkinlikte Hafıza/Tarih adlı bir kısım da var. İspanya ve Portekiz'den asırlar önce göç etmek zorunda bırakılmış Yahudiler'in şu ana kadar konuştukları dil Ladino unutulmaya yüz tutmuşken, Selanik karanlıklarla örtülü mazisine nazire yaparcasına Yahudiler'e bir kez daha saygısını ifade ediyor. David Perlov'un 1981 yapımı In Search of Ladino, azınlıkların mallarına tamah edip işgalci Nazilerle işbirliği yapmışların memleketinde bir nebze de olsa vicdan muhasebesine yol açacaktır.
Radu Jude'nin benzer bir konuya eğildiği The Dead Nation, bir ülkede birileri acı çekerken, diğerlerinin keyif içinde hayatlarına nasıl devam ettiklerini seyircinin gözüne bir kez daha sokacak.
Festivalin Kaleydoskop adlı bölümünde daha önce seyredip tavsiye edebileceğim filmlerden biri ise, Yunanistan'da yükselen milliyetçi güruhları peşinden koşturmakta olan Altın Şafak Partisi'ni layıkıyla teşhir ediyor. Nazi sempatizanlarının önde gelen siyasetçilerinden üç tanesinin yakını, üç kadına odaklanmış Golden Dawn Girls, yönetmen Havard Bustnes'in ustalığıyla kahramanlarını yeterince terletip, adeta rezil ediyor.
Alexandru Solomon'un Tarzan's Testicles'ı hayvan hakları hakkında bizi uyarırken müstehzi bir gülümsemeyle bizi baş başa bırakıyor. Ziad Khaltoum'un Taste of Cement adlı eseri Lübnan'daki inşaat sektöründe çalışan Suriyeli ameleleri işlerken gayet estetik bir neticeyle belgeselseverleri ihya ediyor.
Erik Gandini'nin The Rebel Surgeon'ı ise Batı tıbbının insanlara empoze ettiği birçok zorunluluğun aslında acımasız bir para tuzağı olduğunu hatırlatıyor.
Food vs Food bölümünden ise Japon mutfağının en popüler besinlerinden birine eğilen, Koki Shigeno'nun muzip bir ruhla kotardığı Ramen Heads size zevkli dakikalar geçirtip ağzınızı sulandıracaktır.
Müziksiz olmaz
Müzik başlığı altında toplanmış eserlerden Bunch of Kunst: A Film About Sleaford Mods ile Christine Franz bizi Birleşik Krallığın ezilmiş ve öfkeli ruhlarına taşırken, Lili Fini Zanuck Eric Clapton: Life in 12 Bars ile müzik piyasasında yıllar boyunca popülerliğini sürdürmüş kahramanına saygı duruşunda bulunuyor.
Cory Bailey ve Jeff Broadway'in yönettiği nispeten ruhsuz Living on Soul ise kısa bir süre önce vefat etmiş olan Sharon Jones'a hakkını vermese de sevenlerinin usta solisti anmalarını sağlıyor.
En son Berlin Film Festivalinin jürisinde yer alıp gündeme düşen Sakamoto'yu merak edenler ise Stephen Nomura Shible'nin Ryuichi Sakamoto: Coda adlı belgeselini kaçırmasın.
Müzikseverler için ayrıca çok tatmin edici bir sürpriz de var bu yıl: Festivalin ilk senesinde olduğu gibi 20. yılında da müzik konulu belgeseller maratonuna hazır mısınız? Festivalin bitmesine yakın, Cuma 9 Mart tarihinde, saat 23.59'dan itibaren etkinliğin ve şehrin medarıiftihari Olympion sinemasında 90'ların müzik dağarcığına dalınacak. Kurt Cobain, George Michael, Pulp, Stephen Merrit and the Magnetic Fields hakkındaki belgeseller dışında komşunun çok sevilen müziğinin sıradışı temsilcilerinden Yiannis Angelakas da resmigeçide katılacak olanlardan…
Bir adım ötemizdeki Selanik'e gitmek için Belgesel Festivalinden daha iyi bir mazeret düşünemiyorum! (MT/EA)