Negri ve Hardt'ın 21 Temmuz 2001'de Cenova'daki sert çatışmalardan sonra G-( doruğuna karşı girişilen gösteriler üzerine yazdıkları bu makale New York Times'da yayımlanmıştı. Makale, iki yazarın küreselleşme bağlamında süre giden çatışmalar konusunda pratikte ne düşündüklerini görmek bakımından önemli.
Cenova, açıklığı ve siyasal düşünce derinliğiyle ünlü bu Rönesans kenti, bu hafta sonunu bunalım içinde geçiriyor. Kentin dünyanın en güçlü ülkelerinin liderlerine kapılarını ardına kadar açması bekleniyordu ama Cenova yüksek teknolojinin olanaklarıyla donanmış barikatların koruduğu bir ortaçağ kalesine döndü. Küreselleşmenin mevcut biçimine ilişkin egemen ideolojiye göre başka seçenek yok. Tuhaftır ki, bu hem yönetilenleri hem yönetenleri belirliyor?
G-8 liderlerinin siyasal derinlik gösterisine girişmekten başka şansı yok. Amaçları bakımından saydam ve hayırsever görünme çabasındalar. Dünyanın yoksullarına yardım sözü veriyor ve Papa II.Jean Paul ve onun çıkarları önünde eğiliyor görünüyorlar. Ama asıl gündemleri güçlüler arasında, füze savunma sistemleri gibi konular üzerinde müzakereler yürütmek.
Bununla birlikte G-8 liderleri sanki eski bir tiyatro oyununda suflörün söylediklerini tekrar eden oyuncular gibi çevrelerindeki gerçeklikten kopmuş görünüyorlar. Daha çekilmiş olmasa da fotoğrafı görür gibiyiz: Ortada krala benzemeyen kral ABD Başkanı George W. Bush ve çevresinde toplanmış diğer hükümdarlar. Geleceğin fotoğrafı bu olamaz. Bu daha çok, zamanını doldurmuş mutlak hükümdarların görüntülendiği 1914 öncesinden kalma bir arşiv fotoğrafına benziyor.
Cenova zirvesine karşı gösteri yapanlarsa bu eski moda iktidar simgelerinden rahatsız olmuşa benzemiyorlar. Onlar tamamen yeni bir küresel sistemin kurulmakta olduğunun farkındalar. Bu sistem artık İngiliz, Fransız, Rus hatta Amerikan emperyalizmi terimleriyle kavranılamaz.
Cenova'ya gelene değin gerçekleştirilen pek çok gösteri de bugünkü küresel düzenin hiçbir ulusal güç tarafından denetlenmediğinin kabulü üzerinden gerçekleştirilmişti. Dolayısıyla protestoların da G-8, Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Bankası ya da Uluslararası Para Fonu gibi uluslararası ya da uluslar üstü kuruluşlara yöneltilmesi gerekiyordu. Bu hareketler çoğu kez anti-Amerikan da değildi ve farklı daha geniş bir iktidar yapısını hedef alıyordu.
Bugünün küreselleşmesine hükmedenler ulusal değil, uluslar üstü güçlerse o zaman bu yeni düzenin ulus-devletlerde olduğu gibi demokratik kurumsal temsil mekanizmalarından yoksun olduğu da ortaya çıkar: ne seçim ne de tartışma için kamusal bir forum söz konusudur burada.
Yönetenler yönetilenler karşısında tam olarak sağır ve kördürler. Protestocular, kendilerine bırakılmış tek ifade biçimi bu olduğu için sokaklara dökülürler. Başka yollar ve toplumsal mekanizmaların olmayışı onların günahı değildir.
Küreselleşme karşıtlığı Cenova'daki ( yada Göteborg, Quebec, Prague, veya Seattle'daki) göstericileri nitelemeye yetmez. Doğrusu, küreselleşme tartışması, küreselleşme kavramının içini doldurmakta ısrarlı davranmadığımız ölçüde içinden çıkılamaz bir biçimde kafa karıştırıcı olmayı sürdürecektir. Bu göstericiler elbette kapitalist küreselleşmenin bugünkü biçimine karşı birleşiyorlar ama büyük çoğunluğu küreselleştirici akımlar ve güçlere karşı çıkmıyor, içine kapanmaktan, ayrılıkçılıktan yana değiller hatta milliyetçi de değiller.
Başlı başına bu protestolar da küresel hareketler ve en belirgin amaçlarından biri küreselleştirici süreçlerin demokratikleştirilmesi. O yüzden bunlara küreselleşme karşıtı hareketler değil, küreselleşme yanlısı ya da alternatif küreselleşme hareketleri denilmesi gerekiyor. Bu zenginler ile yoksullar, güçlüler ile güçsüzler, arasındaki eşitsizlikleri ortadan kaldırmayı ve kendi geleceğini belirleme olanaklarını artırmayı amaçlayan bir küreselleşme.
Bu hafta sonu Cenova'dan yükselen pek çok sesten tek bir sonuca varacaksak bu farklı ve daha iyi bir geleceğin mümkün olduğudur. Küreselleşmenin bugünkü biçimini destekleyen uluslar üstü ve uluslararası güçlerin muazzam gücünün farkına varanlar direnmenin boşuna olduğunu göreceklerdir.
Ama bugün sokaklara dökülenler alternatiflerin mümkün olabileceğine, siyasette "kaçınılmazlık"ın son söz olmayacağına inanacak kadar aptaldır. 1960ların paradoksal idealizminden kalma bir ruha sahip yeni bir siyasal eylemci türü doğmuş bulunuyor. Bugünün gerçekçi eylem çizgisiyse görünüşte mümkün olmayanı istemeyi, yani yeni bir şeyi istemeyi gerektiriyor.
Protesto gösterileri demokratik bir toplumun bütünsel parçalarından biridir ve sırf bu nedenle, onlarla hemfikir olalım olmayalım Cenova sokaklarındaki göstericilere müteşekkir olmamızı gerekiyor. Ama protesto hareketleri sorunların nasıl çözülebileceği konusunda pratik bir şablon sağlamaz ve onlardan bunu beklememiz gerekir. Bu protestolar daha iyi bir gelecek için siyasal arzuları uyararak halkın gündemini dönüştürme peşindedir daha çok.
Bu geleceğin tohumlarını Seattle ya da Cenova sokaklarından taşan yüzler denizinin içinde görebiliyoruz. Bu hareketlerin en önemli özelliklerinden biri çeşitlilikleri: Sendikaların yanında ekolojistler, onların yanında komünistler ve rahipler. Tek bir kimlikle tanımlanmayan ama ortaklığını çoğulluğunda bulabilecek olan bir çokluğun belirmeye başladığını görüyoruz. Bu hareketler bu hafta sonu Cenova'yı en belirgin bir biçimde Rönesans günlerine uzanan geçmişinin açıklığına, yeni değişim biçimlerine ve yeni fikrilere bağlayacak olan şeydir.