Yeni bir rekor kırıldı! Amerikan ordusundan eski bir deniz subayı olan işadamı Victor Vescovo dünyanın en derin noktası olan, 10 bin 928 km derinlikteki Mariana çukurunun dibine basınca dayanıklı özel bir denizaltı ile inmeyi başardı.
23 Ocak 1960'da Mariana Çukuru'na inen ilk araştırmacılar Donald Walsh ve Jacques Piccard’ın ardından 2012'de tek kişilik denizaltı ile 10 bin 908 metrelik dalışa imza atan yönetmenin James Cameron’ın rekorunu 11 metre fark ile kırdı.
BBC çukurun dibinde 48 milyon dolar harcadığı denizaltısı ile dört saat geçiren Vescovo’nun bu dalışı ile “amfipot” adı verilen dört yeni karides benzeri kabuklu hayvan türünü keşfetmiş olabileceğini söylüyor. Ayrıca daha önce görülmemiş parlak renkli kayalıklar keşfeden ekip, dipten incelemek üzere çeşitli numuneler de almış.
Bu rekor kıran dalış sırasında karşılaşılan en şaşırtıcı görüntünün, okyanusun en derin noktasında bulunan bir plastik poşet ve şekerleme ambalajı olduğu dile getiriliyor. Ayrıca bilim insanları dipten toplanan numunelerde mikroplastik olup olmadığını da analiz etmeyi planlıyor.
Fakat çıkacak sonuç belli gibi. Geçtiğimiz Kasım ayında Geochemical Perspectives Letters bülteninde paylaşılan araştırmanın sonucuna göre, Mariana Çukuru’nda yapılan incelemelerde yüksek oranda mikroplastiklerin bulunduğu ortaya çıkmıştı. Yapılan ölçümlerde dipten alınan 1 litrelik suda 2000’in üzerinde mikroplastik parçacığına rastlanmıştı.
Yine geçtiğimiz senenin başında bir başka araştırmanın sonuçlarına göre de, Atlas Okyanusu’nun kuzeybatısının 200metre ile 1000 metre arasında bulunan dip bölgesinde (mezopelajik bölge) bulunan her dört balıktan üçünün bedeninde mikroplastik bulunduğu gözlemlenmişti.
Peki soframızdaki tuzda, içtiğimiz suda, soluduğumuz havada, dışarı attığımız dışkımızda ve daha birçok yerde bulunan mikroplastikler nereden geliyor?
Her Cocolu'ya 621 diş fırçası
BBC’nin haberine göre, Avusturalya’nın 2 bin 100 km açığında, kuzey batıda 600 kişinin yaşadığı at nalı şeklinde konuşlanmış 26 adacıktan oluşan “cennet” adacıklar topluluğu Cocos, okyanus akıntıları sebebiyle 238 ton plastik ile dolmuş halde. 977 bin adet ayakkabı ve 373 bin adet diş fırçası en çok rastlanan plastik ürünler arasında.
Bu hesaplamaya göre, her bir Cocolu için 814 çift ayakkabı ve 621 adet diş fırçası cennet adalarının sahillerindeki kıyılarda bulunmakta. Bilim insanları adaların tahminen 414 milyon parça plastik ile kaplanmış olduğunu söylüyor.
Deniz Koruma Derneği’nden Chris Tuckett, araştırmaların sonucuna şaşırmadığını ancak tüm çalışmaların çok yüzeysel kaldığını ve daha derin araştırmalar yapılabilmesi için daha çok zaman ve çalışmaya ihtiyaç olduğunu belirterek, “Plastik, zaman içinde parçalanarak kumun alt tabakalarına iniyor. Sıcak bölgelerde ise; ısı ve yüksek tuz oranından dolayı plastik daha hızlı parçalanıyor, ne var ki yok olmuyor.” diyor.
Parçalanan ama yokolmayan plastik ise okyanus akıntıları aracılığı ile okyanusların henüz keşfedilmemiş diplerine kadar inerek, daha önce görmediğimiz canlıların midelerine kadar girebiliyor.
Poşet için savaş!
5 mm'den daha küçük plastik parçacıklara mikroplastik ismi veriliyor. Mikroplastikler çıplak gözle kolayca fark edilmiyor ve Mikroplastik Araştırma Grubunun internet sitesine göre, Mersin Körfezi’nde olduğu gibi kilometre karede 7 milyon adet mikroplastik olmasına rağmen bu kirlilik çoğunlukla gözle görülmüyor.
Mariana çukurunun dibindeki poşet, Cocos adalarının kıyılarındaki pet şişe, diş fırçası ve ayakkabı gibi makroplastiklerin zamanla parçalanması ile ortaya çıkan mikroplastikler göklere, diplere ve toprağa hakimiyet kuruyor.
Copunesahipcik.org’un verilerine göre, dünyalıların 42 yıl önce (1977) tanıştığı plastik (naylon) poşetler üretim maliyetleri düşük olduğundan her yıl artarak piyasaya ve ardından doğaya sürülüyor.
Polietilen denilen petrol türevi ve atık plastik malzemelerin ikincil kullanımından elde edilen okyanus en dibinde bile karşılaşabileceğiniz plastik poşetlerin yok olma süresi 1000 yılı bulabiliyor ve gözle görülmese bile mikroparçacıklara bölünerek yüzyıllar boyunca çevreye zarar vermeye devam ediyor.
Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı’nın internet sitesi süreç şu şekilde özetleniyor:
Plastikler, organik ürünlerden elde edilirler. Plastik üretiminde kullanılan selüloz, kömür, doğal gaz, tuz ve tabii ki ham petrol gibi maddeler doğal ürünlerdir.
Birçok farklı plastik türü olduğundan, iki ana polimer serisi altında toplanabilirler:
*Termoplastikler (ısıyla karşılaştığında erir ve soğuduğunda tekrar sertleşir).
*Termosetler (kalıplandıktan sonra tekrar eritilemez)
Okyanusun en dip noktasına inme rekorunun sahibi işadamı Vescovo’nun denizaltısının basınca dayanıklı camından gördüğü plastik poşetin hammaddesi polietilen de termoplastik kategorisi içinde fosil yakıt endüstrisinin bir ürünü olarak hayatımızda yer alıyor.
Plastik poşetin de hammaddesi olan doğalgazın yeni keşfedilen rezervlerinin paylaşılamamasından ötürü, Türkiye en yakın müttefiki Katar da dahil olmak üzere bir çok ülke ile çatışma boyutuna gelmesinden korkulan bir dış politikaya doğru savruluyor.
Dünyanın en önemli petrol ticaret hattı olan Hürmüz Boğazı'nda içi petrol dolu tankerlere sabotajlar düzenleniyor, Suudi Arabistan'ın milli petrol şirketi Saudi Aramco’nun tesislerine dronelu saldırılar yapılıyor. İran ile ABD arasında tansiyon yükselmesi ile de petrol fiyatları artıyor.
Her ne kadar Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı aksini iddia etse de, Center for International Environment Law (CIEL) adlı kuruluş tarafından hazırlanan yeni bir rapor, yüzde 99’u fosil yakıtlardan üretilen plastiğin iklim krizine de doğrudan bir etkisi olduğunu söylüyor.
Rapor, plastiğin üretiminden, nakliyesine kadar birçok alanda küresel sera gazı emisyonunun artışına neden olduğu vurgusunu yaparken, bu üretim ve tüketim döngüsü içerisinde, ülkelerin Paris Antlaşması ile verdikleri taahhütlere de somut bir tehdit oluşturduğunu söylüyor.
CIEL’in raporuna göre, plastik üretimi ‘hemen şimdi’ durdurulmazsa, 2050 yılına gelindiğinde 615 kömür yakıtlı termik santrale denk düşen toplam karbon bütçesinin yüzde 13’ünden sorumlu olacak.
Peki o poşeti oraya kim koydu?
Boş zamanlarında golf ve tenis oynamayı seven, dünyanın en derin noktasına inerek adını tarihe yazan 53 yaşındaki eski deniz subayı, kâşif ve işadamı Victor Vescovo, “Denizcilik teknolojisinde yeni bir çıta belirlediklerini” ilan etti.
Dünyanın en dip noktasına gerçekleştirdiği tarihi keşifte, dünyanın herhangi bir sokağında karşısına çıkabilecek olan plastik poşet görünce ne hissettiği merak konusu olan Vescovo’nun, milyonlarca dolara mal olan bu projesinin ödeneği ABD’nin petrol cenneti Teksas’ta merkezi bulunan ve kurucularından da biri olduğu Insight Equity adlı şirketten geliyor.
Birçok sektörde faaliyet gösteren Insight Equity’nin yatırımları arasında, tek kullanımlık plastiklere sarmalanmış et ürünleri, polyester ile harmanlanmış yüksek teknoloji ürünü yüzey kaplamaları, gaz ve petrol endüstrisi için yedek parçalar, mikro ölçekte küçültülmüş (CSP) plastik paketleme ürünleri, otomobil sektörü için geliştirilmiş plastik aksamlar, endüstriyel plastik kaplamalar, petrol ve gaz için kayaçatlatma (fracking) endüstrisinde kullanılan, “frac sand” olarak da bilinen silika kumu var.
Özetlemek gerekirse, okyanusun dibindeki plastik poşeti bulan kâşifimiz Vescovo, üretiminden dağıtımına kadar o torbadan sorumlu olan kişi.
Yani, “Dalış yaptığım birçok derin bölgede plastik veya ne olduğunu bile anlamadığım ama ne yazık ki insan tarafından yapılmış kirliliğe rastladım” diyerek işaret ettiği “insan” aslında Vesvoco’nun tâ kendisi!
Cam şişe içinde okyanusa bırakılan mesaj: “Okyanusları rahat bırakalım”. (CT/HK)