İçeriden bakınca, beyaz cama düşen haberlerde…
Her ne kadar geçmiş yıllardaki gibi tatil on gün olmasa da.
Yinede bayram tatili nedeniyle yollara dökülmüş, parkları dolduran “keyifli” insan manzaraları göz dolduruyor.
Memleketin halini bilenler bakımından bu görüntünün bir de gösterilmeyen yüzü olduğu bir sır olmasa da.
Büyük bir mahpus kitlesi bakımından durum aynan bir türkünün sözlerindeki gibi:
“Bugün bayram günü derler / Alem eğlenir/…” kıvamında algılanıyor.
Bu algının üzerine bir de uzun tatil günlerinin meydan okuyan ölüm sessizliği eklenince.
Hakikaten hapishane tüm çirkinliğiyle çekilmez oluyor.
Üzerimize kilitledikleri ve her açılışında büyük bir gürültü çıkaran koğuş ve hücrelerin demir kapıları ve mazgallar, tatil günlerinde sabah ve akşam sayıları ile karavan ve gazete dağıtımı dışına açılmıyor.
Bir de bayramın ilk günü nöbetçi müdür eşliğinde bir gurup infaz koruma memuru ayaküstü bayramlaşmaya geliyorlar.
Birinin elinde çay tepsisine konulmuş bayram şekeri, birinin elinde kolonya mahpusların bayramını kutlayıp, “bir dahaki bayramda inşallah ailelerinizin yanında olursununuz,” dileğiyle bu seremoni tamamlanıyor.
Sonrası yine sessizlik…
Yine dalgın bakışlar.
Böyle özel günlerde hep mahpus biraz sessizleşir, içine kapanır.
Özellikle de adli mahpusların bayram ve yılbaşlarında çok daha fazla içlerine kapandığına, daha bir efkârlı ve üzüntülü olduklarına Kandıra Hapishane’sinde tanık olmuştum.
Bayram açık görüşüne çıkamayanların bu durumu çok daha derin ve katmerlisinden yaşadıklarını havalandırmada söyledikleri dertli uzun havalarda ve arabesk şarkılarda…
Bir de türkü aralarında çektikleri uzun “of”lardan anlamıştım.
Kandıra Hapishane’sine ilk gittiğimde, hapishanedeki tek siyasi kadın tutsak olduğum için üç ay adli mahpuslarla kalmak sorunda kalmıştım.
O günlerde bayram açık görüşlerinden dönen kadınların koğuşun kapısından girer girmez yüksek sesle ağlamalarını; görüşte kötü bir şey mi oldu telaşıyla anlamaya çalışmıştım.
Elimdeki peçete paketiyle her birini sakinleştirmek için hayli uğraşmıştım.
Sonradan anladım ki!
Meğer açık görüş yerinde ailelerini bırakıp, yeniden o itici soğuk koğuşlara döndükleri.
Ve aileleriyle birlikte bayramı geçiremeyecekleri içinmiş bu ağlama merasimi.
Ağlayıp, içlerini boşalttıktan sonra da, bazılarının o moral bozukluğu, iç çekişleri neredeyse bayram boyunca sürerdi.
Kimi kendini uykuya vurarak hapishaneyi kuşatmış ölüm sessizliğinden kaçardı.
Kimileri de gürültü yaparak sessizliği dağıtmaya çalışırlardı.
Neresinden bakarsanız bakın, mahpusu peçesine alan yalnızlığa sekssizliğe karşı bir direnme haliydi.
Bugün bayramın son günü...
Bayram tatili 5 gün sürse de.
Adli mahpuslarla koğuşlarımız uzak olsa da…
Biliyorum ki, bu bayramda da mahpusların önemli bir kısmı yine içine kapanıp, efkârlı türküler söylemişlerdir.
Kimi kendisini uykuya vurarak pençesine düştüğü karamsar, üzüntülü ruh halinden kurtulmaya çalışıyordur.
Kimileride ranzasında tek başına sessiz hıçkırıklara boğulmuştur…
Bir bayram tatili daha böyle bitecek hapishanede… (FE/HK)
* Füsun Erdoğan, 10 Ağustos 2013, Gebze Kadın Kapalı Hapishane