Tam havalar ısındı derken...
Gri görüntüsüyle asık suratlı, serin bir hava kendini gösterdi yine.
Dışarıda iri damlalı bir yağmur...
Ha bire havalandırmanın betonunu dövüp duruyor.
Bir başka mekânda ve zamanda, bu sesi dinlemek kesinlikle hoş bir huzur verir insana.
Beton ve demirin aşağılık ortaklığı...
Yasaklarla ve yoksunluklarla inşa edilmiş hapishanede olunca...
Nisan yağmurlarının betonla dansı, isyan türküleri kıvamında oluyor.
Kulağımda isyan türküleri, firari düşler kuruyorum.
Yüreğim umutla hüzün arasında salınırken, okuduğum haberin ağırlığı bir anda her şeyi silip süpürdü.
Geriye öfke ve isyan kaldı.
Bir de çare olamamanın sızısı!
Pozantı Hapishanesi'nde çocuklara yaşatılan işkence, taciz ve tecavüze tanıklık eden T.T. yaşananları anlattığı için tutuklanmıştı.
Savcılık iddianameyi hazırlamış.
T.T. için altı ayrı suçtan 40 yıl hapis cezası istemiş.
Bu günlerde Ankara'nın siyasetçi zevatı hayli yoğun.
Değişik ülkelerden çocukları makamlarında ağırlayıp, objektiflere garip garip pozlar veriyorlar.
23 Nisan'ın milletçe çocuklara ne kadar çok değer verdiklerinin bir göstergesi olduğunu...
Çocuklara dair bir dolu söz edip, içi sözcük dolu balonları havaya salıyorlar!
T.T. bir çocuk...
Psikolojisi bozulduğu için Adana Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi mahkûm koğuşuna konulmuş!
İki defa intihar girişiminde bulunmuş!
Kürt olduğu için adli mahkûmların saldırısına uğramış.
Haberin ağırlığıyla bir süre öylece kala kaldım.
Sonra yeniden yağmurun çağırısına yanıt verip, attım kendimi duvarların öte yüzüne.
Yanımda T.T. ...
Küçük yüreğime nasıl sarılıp sarmalarım diye uğraşıyorum.
Çocuk gülüşlerini ona nasıl geri verebilirim diye düşünüyorum.
Yemyeşil elbiselerini kuşanmış; beyaz, pembe, mor çiçeklerini takmış takıştırmış ağaçların yapraklarına değen yağmurun pıtırtısını dinliyoruz.
Eli elimde, yağmur sonrası güneşle birlikte çıkan gökkuşağını yakalamaya çalışıyoruz.
Geçersek altında, her şey değişecekmiş gibi...
Papatyaların, gelinciklerin yapraklarından etrafa ışıklar saçarak toprağa düşen damlacıkları gösteriyorum.
Yağmurun toprakla buluştuğu genzi dolduran toprak kokusunu içimize çekiyoruz.
Masmavi gökyüzünde salınan bir uçurtmanın peşine takılıyoruz.
Nefes nefese kaldığımız bir anda; hüzün dolu kaygılı, ürkek bakışlarında buluşuyor gözlerimiz.
Eğilip usulca: bir gün bizim sokaklarımıza da bayram gelecek diye fısıldayıp, P. Eluard'ın dizelerini armağan ediyorum...
"Her acının sonunda / Açık bir pencere vardır / Aydınlık bir pencere / Hayal edilecek bir şey vardır / Yerine getirilecek istek/ Doyurulacak açlık / Cömert bir yürek/ Uzanmış açık bir el/ Canlı canlı bakan gözler vardır/ Bir yaşam vardır yaşam/ Bölüşülmeye hazır."
T.T. ve diğerleri için...
Herkesin yapabileceği bir şeyler olduğuna inanıyorum.
***
1 Mayıs'a günler kaldı.
Şimdi İstanbul'da olmak vardı!
Albert R. Parsons, August Spies, Adolph Fischer, George Engel, Louis Lingg ve 1 Mayıslarda yitirdiklerimizi sevgiyle anıyor, hepinizin 1 Mayıs'ını kutluyorum...
Sevgiyle kalın... (FE/HK)
* Füsun Erdoğan, 21 Nisan 2012, Kandıra 2 Nolu T Tipi Hapishane