Merhaba sevgili kaderdaşlarım;
Sitemin doruklarına ulaştığımız bu günlerde (aylarda, yıllarda) sizler için Pollyanna'yla bir söyleşi yaptım. İyimserliği tattığımız o çok nadir günlerimizin kalıcılığını bir nebze arttırmak adına işinize yarayacağını düşünüyorum.
Söyleşimiz röportaj havasında geçmiş olsa da, bir çok SGK'lının kolaylıkla eriştiği ses kayıt cihazına sahip olmadığımdan ve ses kayıt cihazım olsaydı da iki kuruşa sayfalarca deşifre yaptıracak şartlara bile sahip olmadığımdan sizlere sadece notlarımı aktaracağım.
İşte Polyanna'dan işsizlikle ilgili ibretlik anekdotlar;
Kışın ortasında yaz yaşıyoruz.
Birçok SGK'lı için kışlar çalışma motivasyonu açısından önemlidir. Hava kötüdür, zaten sosyalleşecek heves ve vücut ısısı yoktur. Haliyle hem para kazandırıp hem de sıcak tutan tek yer işyerleridir. Ancak gördüğünüz gibi kışın ortasında yazdan kalma güneşli günler yaşıyoruz. Bu motivasyon kırıcı havalarda iyi ki de çalışmıyorum, iyi ki de sigortasızım.
Kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira…
Sömürü, mobbing, mesai, ertelenen terfi dertlerine son.
Ömrümüzü törpü törpü törpüleyen her türlü dertten uzağım. Ne hakettiğim karşılığı alamadığım bir emek harcıyorum, ne patron tacizi ne de mobbing gibi dertlerden muzdaribim. Yaptığım tek fazla mesai gece yatmayı planladığım saati geçirmek oluyor ki, burada sömürüden çok teşvik söz konusu diyebiliriz.
Kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira...
Bankalarla arkadaş, işverenlerle kanka oldum.
İşsizlik sayesinde resmen hayatla barıştım. Artık hiç bir işverene maaşımı vaktinde yatırmadığı için beddua etmek zorunda değilim. Hatta bu konuda o kadar yumuşadım ki zamanında maaşımı geç yatırdığı için kredi kartı borcumun ikiye katlanmasına sebep olan patronumu bile affettim. Kendisini arayıp bir kahve içmeye davet ettim. Toplantısı varmış. Sesi de biraz şaşkındı. Ekonomik durgunluktan olsa gerek.
Bankaların her yıl kazandırdığı puanların yedi katı aidat alması nedeniyle geçirdiğim sinir krizleri sesimin tam 1.5 oktav gelişmesine neden olmuştu. Bu işsizlik sürecinde kıymetini bilmediğim sesim eski haline gelmiş olsa da bankalarla barışmama vesile oldu. Artık hesapta gerekli miktarı bulamadıkları için aidatı kesmiyorlar. Demek ki dertten anlayan insanlarmış. (Çalıştığım bankanın genel müdürünü de zeytin dalı uzatma mahiyetinde bir kahve içmeye çağırmak istedim ancak otomatik sesten kurtulana kadar kontörüm bitti.)
Kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira..
İstanbul'un kültürel aktiviteleri benden sorulur.
Sigortalı zamanlarımda öyle çok film festivali, sergi, panel kaçırdım ki kendimi adeta mesai saatleri için yaşayan bir canlı gibi hissediyordum. Şimdi evden çıkmadan somonlu mayonezli sandviçimi ve elma suyumu da yanıma alarak İstanbul Modern sergilerinden çıkıp Beyoğlu Sinemasına gidiyor, ardından sahilde kahvemi yudumlarken felsefi kitaplar okuyor, akşam bir film koyup şarabımı yudumluyorum. Bunları yaparken Pazar kalabalığından, kornalardan, trafikten uzak ömür uzatıcı bir saadet içinde yaşıyorum. Adeta yeniden doğuyorum.
Kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira..
Dostlarıma daha çok zaman ayırabiliyorum.
"İstanbul trafiği, mesafesi derken aynı şehirde görüşemez olduk." dertleri artık bana çok uzak. Çalışırken hayat telaşesinden göremediğim arkadaşlarıma daha çok vakit ayırabiliyorum. Tabii onlar benim gibi işsiz değiller. Hiç bir zaman vaktinde bitemeyen mesaileri var. Bu nedenle gündüzleri buluşmak çok mümkün olmuyor. Ancak ben trafiğe takılsam bile bir saat öncesinden ofislerinin önünde olduğumdan zamandan tasarruf edip birbirimize daha çok vakit ayırabiliyoruz. Böylece kopmamış oluyoruz. Çoğunlukla onların işlerinden konuşuyoruz ama olsun.
Kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira...
Ülkemizde sağlık hizmetleri çok gelişti.
SGK'lı olduğum dönemler almam gereken bir sağlık hizmeti olduğunda devletin lutfederek sunduğu 'kilometrelerce kuyruk' bir çalışan olarak vaktimi çaldığından 'hangi özel hastanenin SSK anlaşması var' araştırmaları beni oldukça yoruyordu. İnternetten araştır, gidip sor, emin olmak için başka birine daha sor derken hiç bitmeyen mesaimden çalmak zorunda kalıyordum. Artık hiç böyle dertlerim kalmadı, resmen hafifledim. Artık ne özel, ne devlet hiç bir hastaneye gidemeyeceğimi bildiğimden üstümden büyük bir yük kalktı. Üstümden kalkan yük verdiğim 12 kilodan da olabilir. Bunun haftalardır süren kuru öksürüğümle bir alakası yoktur nasılsa.
Kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira, kira...
Kaderdaşımız Polyanna ile söyleşimizden notlar böyle. Ben kendisini iyi gördüm. Hayatla barışmış, sigarayı bırakmış, öksürüğe başlamış. Bunun sağlığına daha iyi geldiğini çünkü sürekli öksürmenin insanı sigara içmekten daha çok meşgul ettiğini söyledi.
Konuşmalarımızın arasında sürekli 'kira, kira, kira, kira, kira, kira' diye mırıldanıyordu. Bunun nedenini tam anlayamadım. Ancak hayata oldukça pozitif bakan biri olduğundan, elbet vardır bir bildiği deyip, üstüne düşmedim. Ardından sarılarak vedalaştık. Ayrılırken kulağıma bir şey fısıldıyordu ki bir öksürük aldı ki sormayın. Fısıldadığı şeyden tek anladığım ilk hecesiydi; 'ki..'
Bir sonraki yazımıza kadar hareketsiz ve dayanışmayla kalın. (bir nevi pasif direniş)
Sevgiler. (BT/HK)
* Bu yazı İşsizlik Kullanma Klavuzu sitesinden alındı.