19. yüzyılın sonlarında kadınların nemfomani, frijidite, anksiyete hatta depresyon gibi sorunlarının tümüne "histeri" adını takmış olan Victoria İngilteresindeyiz; genç, sevimli ve hevesli Mortimer Granville yenilikçi fikirlerle otoritelerinin sarsılması ihtimalinden rahatsız muhafazakâr tıp kurumlarında mütemadiyen "şamar oğlanı" muamelesi gören idealist bir hekimdir.
Çağ devrimlerin çağıdır oysa; bilimin Batı dünyasında çığır açmasına, kadınların yavaş yavaş bazı haklara sahip olmasına ramak kalmıştır. Kendini kabul ettiremeyen Mortimer, kurulu düzenle baş edemez ve çalıştığı bütün hastanelerden peş peşe kovulur.
Derken, anlamlandıramadıkları musibetlerden muzdarip "histerik" kadınları parmak marifetiyle rahatlatan tecrübeli Dr. Dalrymple'ın muayenehanesine başvurur ve ilk etapta asistan olarak işe alınır.
Artık şansı dönmüştür, Londra sosyetesinin gözbebeği olma yolundadır. Monoton evlilik müessesesinin kronik sendromlarından şikâyetçi bazı leydiler kocalarının yetersiz kaldığı durumlarda muayenehaneye koştururlar, ne de olsa şifa bulmak üzere yaşlı hekimin maharetinin yerine Mortimer'ın yakışıklılığı tercih sebebidir.
Her gün bekleme salonunda uzun kuyruklar oluşur, fakat peş peşe verilen randevular genç doktorun bileğini yormuş, hatta işlemez hale getirmiştir, müdavimleri hayal kırıklığı yaşamaktadır.
İngiltereli Hugh Dancy'nin başarıyla canlandırdığı Mortimer'ın imdadına mucit arkadaşı Edmund yetişir. Tutucu değerlerini aşmakta hâlâ zorlanan Avrupa Birliği (AB) ülkelerinden Birleşik Krallık'ta geyliğini açıkça yaşayan aktör Rupert Everett'ın canlandırdığı Edmund evinde çeşitli deneyler yaparken bildiğimiz elektrikli aletin ilkel bir versiyonunu tasarlamıştır.
Böylece 1880'lerde tarihin ilk vibratörü ortaya çıktıktan sonra kullanıcılarının hizmetine girer ve 1902'de resmen patenti alınarak satışa sunulur.
Mutlu Et Beni
İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın (İKSV) düzenlediği 2012 Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde yer almış olan Mutlu Et Beni/Hysteria, 5 Ağustos 1970 Chicago doğumlu Tanya Wexler'ın üçüncü filmi.
Tanya eşcinselliğini resmen açıklamış olan, eşi Amy Zimmerman ve dört çocuğuyla New York'ta yaşayan lezbiyen bir sanatçı.
Dün Türkiye'de gösterime giren keyifli eser, özellikle memleketimizde kadın cinselliği konusundaki eksik ve yanlış bilgilerin halen geçerliliğini sürdürdüğü dikkate alındığında bilhassa erkekler tarafından izlenmeyi hak ediyor.
Mesela filmin sürükleyici karakterlerinden, Mortimer'la uzun süre yıldızı barışmayan isyankâr Charlotte tipik bir sosyal aktivisttir. Daha önce başrolünü oynadığı Sekreter filmindeki erotik performansıyla hafızalara kazınan Maggie Gyllenhaal'un canlandırdığı Charlotte karakteri, çağımızda nispeten kabul gören bir figür olarak tanımlanabilirse de, girişimciliğini, muhalif duruşuyla militan faaliyetlerini, kadın olması yüzünden bugün bile cinsel tatminsizliğine bağlayanlar olacaktır.
İktidarsızlıklarıyla hesaplaşamayan kompleksli namus bekçilerinin kadın üzerindeki tahakkümü bir insanlık ayıbı olmaya devam ediyor. Özellikle cinsellikte yaşanan çifte standartlar ataerkilliğin hâkimiyetinde, politik sistemlerle el ele, beyinlerin yıkanması suretiyle erkeğin kendine her türlü fantaziyi mubah görmesine, biyolojik olarak çok daha fazla ilgiyi hak eden kadına ahlaki kısıtlamaları empoze etmesine sebep oluyor.
Mutlu Et Beni her ne kadar çeşitli klişelere boğulmuş bir komedi olsa da yalnız coğrafyamızda değil, Müslüman ülkeler en başta olmak üzere tüm gezegende hakları bağnazlıkla çiğnenen kadınlara göz kırpıyor.
Karşı cinse ilgi duymayan, partnerlerinin bencilliği veya farklı yönelimleri sonucunda ortaya çıkan yetersiz performansı sebebiyle orgazma ulaşamayan kadınlara, başlarının çaresine bakmayı tercih edip, parmak ve Osmanlı'dan bidiğimiz zıbık gibi geleneksel araçların yanında elektrikli aygıta talim edenlere de selam çakıyor.
Yolu cinsel devrimden geçen mutlu toplumların gelecekte var olması dileğiyle... (MT/AS)