Mexmûr Kampı, ’93 yılında çoğu Qileban (Uludere), Şemzînan (Şemdinli), Gewer (Yüksekova) köylerinden yoğunlaşan savaş nedeniyle göçertilen Kürtlere reva görülen (vaktiyle kızgın güneşin pişirdiği taşlı, akrepli çorak topraklar üzerine kurulmuş) bir yer…
Bu kampın kaderi hemen her “çözüm süreci”de gündeme geliyor ama her defasında statüleri değişmiyor. Bazılarının kimliği yok. Tanıştığımız bir genç altı yaşındayken kampa geldiklerini, Türkiye’deyken kimliğinin henüz çıkartılmadığını, bu yüzden de Türkiye kimliğinin olmadığını anlatıyor.
Kampa varmadan Kürt hükümetine bağlı peşmergelerin yol kontrolünden geçiyoruz. Bize “nereden gelip, nereye gittiğimizi” soruyorlar. Kürtçe, Türkiye’den geldiğimizi, Mexmûr Kampı’na gitmek istediğimizi söyleyince, güler bir yüzle “Hepimiz Kürdüz” deyip yola devam edebileceğimiz söyleniyor ve yola devam ediyoruz.
Yol boyunca peşmergenin “Hepimiz Kürdüz” sözünü düşündüm ve “Öyleyse kamptaki Kürtlerin resmi statüsü neden mültecilik?” diye sordum, kendi kendime. Kürtlerin yönetimde olduğu bir coğrafyada, Güney Kürdistan’daki Türkiyeli Kürtler, neden “mülteci” konumunda? Bu, Kürtlerin İran, Irak, Suriye ve Türkiye arasında parçalanışının en korkunç göstergesi olmalı.
Hewlêr’den (Erbil) 45 dakika uzaklıkta olan Mexmûr, anlatımlara göre vaktiyle çıplak bir araziden ibaret olan ilk görüntüsünden büyük ölçüde sıyrılmış. Hâlâ su sıkıntısı olsa da göz dolduran bir yeşillik var Mexmûr’da. Sohbet ettiklerimiz bahçelerindeki kuyuların kuruduğundan, bu yüzden çok fazla su içen ağaçları kesmek zorunda kaldıklarından söz ediyorlar.
Nüfusu 10 bini aşkın olan kamp, büyük bir köy görünümünde… Hemen her evin küçük bir bahçesi var. Hemen her bahçede yaşlı amcaları görüyorum ve bu insanların vaktiyle bağından bahçesinden edilerek göç yollarına düşürüldüğünü içimden yükselen bir öfke seliyle düşünüyorum.
İş imkânının olmadığı, dokuz ay öncesine kadar Birleşmiş Milletler’den (BM) gıda yardımı alan Mexmûrluların gençleri ve çalışabilecek durumda olan bazı yaşlıları inşaat işlerinde çalışıyor. Yaşı geçkinler ise bahçelerinde vakit geçiriyorlar.
Mexmûr, Güney Kürdistan’ın (Osmanlı belgelerinde “Kürdistan” eyaleti olarak geçen ve yoğunlukta Kürtlerin yaşadığı coğrafyanın güneyinin) diğer kentlerine nazaran, daha fazla Türkiye’deki Kürtlerini hissettiriyor. Bu yüzden kendimizi burada pek yabancı hissetmiyoruz.
Kampta bende en çok iz bırakan, çocukların Türkiye’deki Kürt çocuklarına göre şakır şakır Kürtçe konuşmaları.
Çünkü burada yaşam Kürtçe… Eğitim dili Kürtçe… Çocukların adları da ağırlıkta Kürtçe… Yani “tek dil” yok…
Çocukların karne heyecanına da tanık olduk. Karnelerde gördüğümüz “Jineoloji” ve “Kültür ve Ahlak” dersleri dikkatimizi çekiyor, hemen soruyoruz lise 1. sınıf öğrencisi olan gazete dağıtımcısına.
Jineoloji, kadın sorununa cinsiyet özgürlükçü bir eksende bakan bir yaklaşım, anladığımız kadarıyla. Kültür ve Ahlak ise, tarihsel olarak kültür ve ahlak kavramlarının oluşumu, değişim seyirleri ve toplumsal rolleri üzerine bir ders.
Yılda 50 civarında öğrenci mezun oluyormuş liseden ve hemen hepsi sınavla üniversitelere yerleşiyormuş. Aynı şekilde her yıl 50 civarında öğrenci de üniversiteden mezun oluyormuş. Bu duruma seviniyoruz ancak bu mezun olan öğrencilerin çoğu Türkiye’de olduğu gibi işsiz kaldığını ve geçtiğimiz yıl birkaçının intihar ettiğini öğrenip, üzülüyoruz.
Semt semt geziyoruz. Semt ve mahalle isimleri dikkatimizi çekiyor: İsimler, ailelerin savaşta yaşamını yitirmiş çocuklarının isimleri…
Bir eve, İsmail amcaya konuk oluyoruz. Asmanın altında oturuyoruz, ikramlar başlıyor ve konu hemen “çözüm süreci”ne geliyor. İsmail amcanın ilk sözü “Biz önderimize güveniyoruz,” oluyor ve arkasından ölümlerin durmasının sevindirici olduğunu ifade ederek endişelerinden bahsediyor.
Anlıyoruz ki burada da Türkiye’de olduğu gibi, temkinli bir iyimserlik ve insanların artık ölmemesinden duyulan memnuniyet var.
İsmail amcanın politik dili dikkatimi çekiyor. 23 yıldır Mexmûr’da yaşayan İsmail amca, aynı zamanda konuşan bir yakın tarih kitabı gibi. Şırnak’tan çıkışları, Körfez Savaşı, son Irak savaşı gibi yakın tarihin önemli olaylarını yakından takip etmiş, yaşamış. Bir de Mexmûr’un kendisi çok politik bir yer.
Çünkü Mexmûr ortaya çıkışında bu yana Kürt sorunu bağlamındaki politik gelişmelerin ve tartışmaların odağında. Mexmûrlular da öyle… Hemen her ailenin ya çocuğu dağda veya çocuğu dağda yaşamını yitirmiş. Bir nevi etle tırnak ilişkisi yani…
Sonuç:
Şimdi yine bir çözüm sürecindeyiz ve eğer akamete uğramazsa bu süreç, yakın zaman bu kampın durumu yine gündeme gelecek.
Mexmûr’dan sabah saatlerinde ayrılıyorum, aklımdaki şu sorularla:
Acaba Habur sürecinde olduğu gibi –ama bu defa bir grup değil, tamamı ya da çoğu- Türkiye’ye, köylerine, topraklarına mı dönecek? Böyle olursa devlet nasıl bir düzenleme, destekleme yapacak? Ya da yapacak mı?
Sohbetin sonuna doğru İsmail amca çocukların Türk dizilerinden etkilenmesinden; bu etkinin üslup ve davranışlarına yansımasından yakınıyor. İçimden “İsmail amca Türkiye’deki Kürt çocuklarını görse, kim bilir ne der, ne düşünür?” diye geçiriyorum.
İsmail amcadan ayrılıp, voleybol sahasına doğru gidiyoruz. Saat akşama doğru beş… Hemen izleyiciler arasındaki yerimizi alıyoruz ve fotoğraf çekmeye başlıyoruz. Fotoğraf çektiğimizi gören bir genç sesleniyor, “Mexmûr’da gün batımı güzeldir, kaçırma,” diyor; kaçırmıyorum. Sonra çocukları çekmeye çalışıyorum, çaktırmadan; çünkü fark ettiklerinde kaçıyorlar.
O arada Helen (6 yaşlarında bir kız çocuğu) de bizi çekiyordu, elinde bizimkinden daha nitelikli bir fotoğraf makinesi vardı. Onu çekmek istediğimizde makineyle yüzünü kapatıyordu. Neyse ki birbirimizi çekelim, diyerek anlaşıyoruz ve gün batımını arkasına alarak güzel bir kare yakalıyoruz.
Gün batımından sonra silah sesleri gelmeye başlıyor. Önce düğünde kurşun atılıyor sanıyoruz ama sesler nerdeyse bir saat kesilmeyince başka bir şey var, diye düşünmeye başlıyoruz. Derken öğreniyoruz ki Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin sağlık durumunun iyiye gittiği haberinin sevinciyle kurşun atılıyor.
Celal Talabani’nin sağlık durumundan açılan konu, Kürt bölgesinde 21 Eylül’de yapılacak parlamento ve başkanlık seçimine, oradan da Mesut Barzani’nin tekrar aday olup olmayacağına geliyor.
Goran Hareketi’nin güçlenmesi, halktaki rahatsızlıklar gibi nedenlerle Barzani’nin Kürdistan Demokrat Partisi'nin (KDP) zayıflama ihtimalinden söz ediliyor ancak herkes Mesut Barzani’nin öyle ya da böyle –yasaya göre üçüncü defa seçilememesine rağmen- yeniden başkan olacağı konusunda hemfikir.
Mexmûr bir diğer gündemi de PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için Güney Kürdistan’da başlatılan imza kampanyası.
Kampanyaya Başbakan Neçirvan Barzani dahil 90 parlamenter ile 100 binlerce kişi katılmış ve kampanyaya katılımın daha da artacağı ifade ediliyor. Konuştuğumuz hemen herkes bu durumdan çok memnun…(BA/NV)
* Mexmûr (Mahmur) Kampı, 1994'te önce Duhok yakınlarındaki Artuş kampına yerleşen, kamp kapatılınca yerleştirildikleri kamp. Şu anda Irak Bölgesel Yönetimi kontrolündeki kamp, Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde 1998’de kuruldu. Irak'ta Musul'a bağlı Erbil'e yaklaşık 100 kilometre mesafede bulunan kampta yaklaşık 12 bin kişi yaşıyor.