"Büyük kavgalardan geldim / Yıkık hayallerden geldim
Kanı esmer kuşatılmış yerlerden / Ölüm kuyularından geldim..."
Adına cumhuriyet denen bir yapıda; kimlik, aidiyet ve dil gibi sorunlarını henüz çözememiş, adeta varlık yokluk mücadelesi veren bir halkın entelektüeli olmak sahiden zordur.
Sorunlarını çözebilmiş toplumlarda attığınız her adımı bireyin olanca özgürlüğü ya da kararlılığıyla "başkaları acaba ne der!" telaşına, kaygısına kapılmadan atabilmeniz mümkünken, sorunlu toplumlarda pek de bu denli kolay ve rahat değildir.
İnce eleyip sık dokumak zorunda kalırsınız. Öyle ben aydınım düşündüğüm gibi davranır, kelamımı eder, işimi yaparım. Gerisi de beni zerre kadar ırgalamaz diyemezsiniz!
Bu haleti ruhiye kendi içinde büyük zorluklar taşır. Kendine aydınım diyen; yazdığı metinleri, çizdiği resimleri, bestelediği söylediği müziği, heykeli, oyunu, filmi, sade sanat yapmak için değil, estetik kaygıyı gözetirken, halkının devasa sorunlarını da dikkate alarak yapmak durumunda kalır.
Bu aydının yükünü birkaç kat daha arttırır. Bir başka yönüyle de aydın, kendisinin dışındakiler tarafından da sürekli göz hapsindedir. Dikkatle izlenir. Çizgi dışına düştüğüne inanıldığı anda yalnızlaşır, zora düşer.
Zedelenir, dostu, arayanı soranı epeyce azalır. Bu durum alabildiğince duygusallaşmasına sebep olur. Zaman zaman da topluma küser. Bu durum aydın'ın en zor anıdır, kendisiyle yüzleşmesinin hesaplaşmasının anıdır.
Bütün bu uzun paragrafın sebebi hikmeti Rojîn'dir. Sesi ve müziği sesinin tınısı, rengi ve ahengi hakikaten sevdiğim bir sanatçıdır. Kürtçeyi ve dahi diğer dilleri tiyatro kültüründen de geldiğinden olsa gerek doğru diksiyon açısından çok doğru kullanan bir sanatçıdır.
Çocukluğu bir yana sanatçılık hayatında çok sıkıntılar yaşadı Rojîn, hâla yaşıyor. Malum, yansıdı basına. Sağ kimlikli bir yazar örgütünün kendisine yakın bulduğu yazarlarla yaptığı bir toplantıda trt genel müdürünün Rojîn için ağzına "yakıştırdığı" edep sınırlarını aşan ifadesi Başbakan ve eşinden tutun çok geniş kesimlere varıncaya kadar tepkilere neden oldu. Sanırım davalık da oldu.
Bütün buna sebep Rojîn'in üç aylık kısa süren trt 6 macerasıydı. Trt 6'ya gitmeden bana da sorduğu sonra da gittiği, daha sonra da tahammül sınırlarının hayli zorlandığı gerekçesiyle ayrıldığının trt 6 kurumsal kimliğiyle trt kurumunun hazımsızlığının sonuçları nedeniyle olduğunu bilenlerdenim.
Rojîn'in kendi ifadesiyle "trt 6'ya gitme" diyen iki kişiden biriydim.
Bu "gitmemesini" tavsiye etme nedenim trt 6'nın seçim kaygısı nedeniyle siyasal bir operasyon olmasından kaynaklı Rojîn'in yıpranmaması düşüncesinde olmamdan kaynaklanıyordu.
Neyse sonunda olanlar oldu. Gitti ve bir sanatçıya yakışan edayla hadi bana eyvallah deyip onuruyla bıraktı. Bugün gelinen nokta açısından trt 6'nın pek de matah bir yapı olmadığı daha net olarak ortaya çıktı.
Aslında Rojîn'in "çu çu" adını verdiği yeni cd'sinden söz edecektim. Ama bu vesileyle yeni cd'sinin gündemini alaşağı eden mevcut duruma dair sözlerimi ifade etmeden geçmek de istemedim.
Yeni cd'si Çu çu'da, gitar ve bas gibi modern müzik aletlerinin yanında, bağcum (bağlama ile cümbüş karışımı) ve bızıq (Suriye Kürtlerinin kullandığı bağlama ve Ut karışımı) gibi klasik aletlerinde kullanıldığı Kürtçe, Türkçe, Farsça ve Ermenice dilerinde 13 parça seslendirmiş Rojîn.
Ünlü Kürt söz yazarı Seyda'nın Tu Bilbilî parçası ile Çu çu gibi tınısıyla Kürt halkının yakından bildiği Kürtçe parçaların yanında, Ferdi Tayfur'la, Yıldız Tilbe'nin Kurtuldum ve Gitme Gel parçaları Rojîn'in yorumuyla hayli hoş olmuş.
Segbaw ve Hewlêr gibi söz ve müziği kendisine ait ve Xortê Lorî gibi üç parçayla Güney Kürtlerine, Narê ile Ermenilere Bawer'le Farslara da selam yollayan Rojîn seçtiği Türkçe parçalarla da bir kez daha sesinin ahengine yakışan bir çizgide ısrarının müzikâl dosyasını, cd'sini yapmış.
Sahnede 11 dilde şarkı söyleyen, sahici bir sahne sanatçısı olduğunu bildiğim ve bir röportajında; bir arkadaşının "Sana bir çare buldum! Tekirdağ'dan sana bir aile bulalım. Çıkıp, bu kızın dna'sına bakın! Ne Kürdü! Basbayağı çingenedir be desin" kendisi de "he valla kudur parçasını da okurum!" deyip kendiyle dalga geçecek kadar da espritüel; kendi adına tasarladığı parfümü ve önümüzdeki yıllar itibariyle çalıştığı yine kendi adına giyim markası kurguladığı gibi, Rojîn dişiyle tırnağıyla ve dahi sesiyle bir Kürt markasıdır.
Söz ve müziği Rojîn'e ait olan Sınır parçasında "Dağlar şahit hem masumum / Taşlar şahit dile mecburum / Susuyorsam asaletten / Gel vur beni cehaletten" diyerek dillendirdiği parçasından iz sürerek susma ve söyle, şarkını / şarkılarını söyle Rojîn, sesini büyük zevkle dinliyorum, diyorum... (ŞD/EKN)