21 Ekim gecesi haber sitelerinde adli bir olay yer aldı. Kocaeli'nde bir kadın iki aylık bebeğini hastaneye getirmiş ve çocuğun ölmüş olduğu anlaşılmıştı. Haberlerde S.M.D.'nin iki aylık bebeğini evde bırakıp 9 günlüğüne ailesinin yanına tatile gittiği bu sırada evde yalnız kalan bebeğin açlık ve susuzluktan öldüğü ifade ediliyordu.
21 Ekim gecesi;
* Adli Tıp Raporu henüz çıkmamıştı.
* Ortada bir iddianame yoktu.
* Sanık nöbetçi mahkemece tutuklanıp cezaevine gönderilmişti.
Bu haber ertesi günkü gazetelerde "Cani/Canavar Anne" başlıklarıyla ya da “İkisi de anne” şeklindeki karşılaştırmalarla yer aldı.
22 Ekim'de yazılı basında yer alan haberlerin bir kısmı şöyleydi:
* Sabah: Tatilde vicdanın hiç mi sızlamadı! / Anne vahşeti!
* HaberTürk: İkisi de anne!
* Zaman: Canavar anne, 2 aylık bebeğini ölüme terk etti!
* Hürriyet: İki aylık bebeğini evde bırakıp tatile gitti!
* Sözcü: Bebeği yalnız bırakıp tatile gidince! / Kan donduran ifade!
* Star: Türkiye “zalim anne”yi konuşuyor / Böyle anne olur mu?
Peki bu bol bol ünlem işaretli başlıklı haberler nasıl verildi?
* Haberler Doğan Haber Ajansı (DHA), Cihan Haber Ajansı (CHA) ve ajanslarının muhabirlerinin isimleriyle verildi. Ancak sadece Sabah Gazetesi'nde Hatice Şentürk imzasıyla yer aldı.
* Haberler, görüş alınmış ve ekleme yapılmış olanlar hariç, aynı ifadelerin, aynı cümlelerin yapılarının değiştirilmiş haliyle verildi.
* HaberTürk Gazetesi baskısında kadının ismini açıkça yazdı.
* Hürriyet, Milliyet, Sabah, Vatan, Posta, Star, HaberTürk, Yeni Şafak, Akşam Takvim ve Güneş haberi ilk sayfadan verdi.
* Sabah, Posta, Yeni Şafak, HaberTürk, Akşam, Takvim, Güneş, Sözcü ve Zaman gazeteleri kadının fotoğrafını yüzü açıkça görülecek şekilde kullandı.
* Haberlerde kadının bebek doğduğu sıradaki medeni durumu vurgulandı.
Meseleyi iki yönlü ele alalım ve haberlere hem gazetecilik etiği açısından hem de medyanın kadına bakışı açısından yaklaşalım.
Medya etiği açısından baktmak için konuyla ilgili Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'ne (TGC) başvurduk. TGC bu haberler ile ilgili olarak masumiyet karinesini hatırlattı ve gazetecilerin buna saygılı olmaları gerektiğini söyledi.
"İddiaya konu olan annenin fotoğrafları ise kamuya açık alanda çekildiği görülüyor. Ancak masumiyet karinesi nedeniyle annenin fotoğraflarında kimliğinin belli olmaması, bu konuda özen gösterilmesi gerekirdi.
"Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'nin 'Gazetecinin Doğru Davranış Kuralları' başlıklı bölümünde 'Yargı' başlığını hatırlatmak istiyorum. Bildirgenin bu maddesi gazeteciler açısından büyük önem taşıyor."
TGC'nin vurguladığı Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'nde yer alan "Yargı" başlığında şu ifadeler yer alıyor:
"Hazırlık soruşturması sırasında soruşturmayı zaafa uğratıcı, yönlendirici biçimde haber ve yorumdan kaçınılmalıdır. Yargılama sürecinde de haberler her türlü ön yargıdan uzak ve kesinlikle doğruluğundan emin olunarak sunulmalıdır. Gazeteci yargı sürecinde taraf olmamalıdır. Yargı kararı kesinleşmedikçe, bir sanık suçlu ilan edilmemelidir. Haberlerde ve yorumlarda suçluymuş gibi değerlendirmeler yapılmamalıdır."
Buna göre şu soru sorulabilir:
Gazetelerin attığı “Canavar”, “Cani”, “Zalim” gibi sıfatlar, olayla ilgili Adli Tıp Raporu'nun henüz çıkmadığı ve ortada bir iddianame, suçlama ve savunma olmadığı için bu ilke ile ne kadar bağdaşmaktadır?
Türkiye medyası bu konuda hem savcı hem de hakim oldu. Ayrıca adalet sisteminin en temel prensibi olan “savunma hakkını” da es geçti, habercilik etiği açısından da elzem olan “karşı görüş”e başvurmadı. Yani S.M.D'ye savunma hakkı tanımadı.
Bu olay aynı zamanda medyanın cinsiyetçi yüzünü bir kere daha ifşa etti.
Haberler ile ilgili görüşüne başvurduğumuz Medya İzleme Grubu'ndan (MEDİZ) Melek Özman'ın tarifi son derece net:
"Medya bu konuda hem cinsiyetçi, hem de iki yüzlü."
"Maalesef tüm medya ağız birliği içinde zor bir durumdaki bir kadını anlamak yerine özel hayata saygı, basın etiği filan ne varsa ihlal ederek cinsiyetçi yargılarla bir kadını ifşa edip yargılamaktalar. Neredeyse yaratılan bir 'vurun kahpeye' havası. Bu yaklaşım cinsiyetçi ve ikiyüzlü. Biz bu ülkede gözünü kırpmadan karısını, çocuklarını öldüren babaların böyle yargılandığını görmüyoruz çünkü.”
Özman'ın “iki yüzlü” vurgusu belki de bu haberler için verilebilecek en yerinde tespit. Keza “Cinnet geçiren baba”lar, “Kıskanç koca”lar bu medya için ne “canavar”, ne “cani”, ne de “vahşi”. Olayda bahsi geçen kadının -ister fail, ister kurban, isterse tanık olsun- fotoğrafı her zaman en çok öne çıkarılan fotoğraf ve masumiyet karinesi en çok erkekler için geçerli. (EA)