Sağcısından solcusuna, dincisinden dinsizine kadar tüm fikir ve inançların bağnazları birbirlerine benzerler.
Hepsinin cehaletinden kibir akar.
Hepsi ara tonları görmez, olaylara ak-kara bakar.
Hepsi şiddete meyillidir.
Hepsi bakış açıları dışında bir dünya tahayyül etmez.
Hepsi mutlakçıdır.
Hepsi kadercidir.
Hepsi kendi içlerinde tutarsızdır ve bilgi karşısında gülünç duruma düşer.
Birbirlerinden sadece bir farkları vardır: Kutupları.
Kutupları da olmasa yoktur birinin diğerlerinden farkı.
Baron De Tott 1755 yılında İstanbul’a gelmiş bir Fransa elçisidir. Aynı zamanda mühendistir. Anılarında yazdığı bir olay konumuz açısından çarpıcıdır.
Osmanlılar, Rusların gelişmiş tekniğe sahip top atışlarından dolayı köşeye sıkışınca, Baron De Tott’tan eldekinden daha gelişkin toplar yapmasını isterler.
Baron, bu isteği kabul eder ve işe koyulur.
Neticede toplar yapılır. Sıra atış denemelerine gelmiştir. Bu ana tanıklık etmek için binlerce insan alanda toplanmıştır.
Başdefterdar, Baron’a yaklaşır, top fırçalarını göstererek onların ne olduğunu sorar. Baron, fırça olduklarını belirtir. Baş defterdar, fırçaların hangi malzemeden yapıldıklarını sorar. Baron, domuz kılından yapıldıklarını belirtir. Bunun üzerine Başdefterdar kızgın bir ifadeyle bu fırçaların kullanılamayacağını söyler. Zira fırçalar, Müslümanlarca haram kabul edilen domuzun kılından yapılmıştır.
Bu arada, konuşmaya tanık olan alandaki insanlar da homurdanmaya başlar. “Allah bizi bundan korusun!” diye bağırırlar.
Yaşananlar karşısında Başdefterdar telaşlanmış, Baron ise sinirlenmiştir.
Baron, sesini yükselterek “Bütün camileriniz domuz kılı ile dolu iken fırçalar için neden bu kadar patırtı ediyorsunuz ?” der.
Bağırtılar daha da yükselir. Başdefterdar kanlı olayların çıkmasından korkar.
Baron, bir topun üzerine çıkar ve herkesin susmasını ister. Kalabalık susar ve ne diyecek diye merakla Baron’a bakar. Baron, içlerinden bir badanacı olup olmadığını sorar. Bir ihtiyar, badanacı olduğunu söyler.
Baron, Badanacı’ya cami boyayıp boyamadığını sorar.
Badanacı pek çok caminin, hatta en önemlilerinin badanasını yaptığını söyler.
Baron, Badanayı hangi araçla yaptıklarını sorar.
Badanacı boyadan bahseder, beyaz kıldan bahseder ama bir türlü sadede gelmez.
Baron, Badanacı’yı sıkıştırır. Çaresiz kalan Badanacı, bütün fırçaların domuz kılından yapıldığını söyler.
Ama bu cevap da Baron’a yetmez. Fırçaları kullandıktan sonra kıllarına ne olduğunu sorar.
Badanacı, fırçaların saplarından başka bir şey kalmadığını, kılların duvara yapıştığını söyler.
Baron , “Gördüğünüz gibi domuz kılı camilerinizin kutsallığını bozmadığına göre, düşmanınıza karşı kullanmanızda hiçbir sakıncası yoktur “ diyerek olayı bağlar.
Kalabalık bir ağızdan , “Allah’a şükür!” diyerek bağırır.
Endişelerinden kurtulan Başdefterdar, sırtındaki samur kürkü çıkarıp attıktan sonra büyük bir şevkle fırçalardan birini alır ve “Haydi dostlarım, müminlerin şanı ve selameti için yararlanalım!” diye haykırır.
Baron De Tott, anılarını kaleme alırken ne çok eğlenmiştir kim bilir! (AB/APK)