bianet'in 12 Eylül'de halkoylamasına sunulan anayasa değişikliği paketiyle ilgili, kimin, neden evet, hayır ya da boykot dediğini okuyabileceğiniz dizisindeki diğer yazıları görüntülemek için tıklayın.
Anayasanın her şeyden önce bir toplumsal mutabakat olduğunu, bu anlamda, bir siyasi partinin tekeli içinde olmaması gerektiğini düşünüyorum... AKP'nin hazırladığı bu anayasanın her şeyden önce, karşı çıkanların bir kısmı için de, savunanların çoğu için de, parti meselesi haline getirilmesi garibime gidiyor. Mesela bu yüzden benim oyum evet değil.
Bu anayasanın, geçici 15. maddeyi kaldırması, inanın pek de umurumda değil. Birçok "faili meşhur" ölümün katili ortada gezerken, 30 yıl önce Kenan Evren'e destek olanların, hiçbir zaman onun yanından ayrılmamışların, hatta varlığını zaman zaman onun varlığına armağan etmiş olmak için çalışanların kaldıracağı 15. madde beni ilgilendirmiyor. Bir darbeci eğer "yargılanmayacaksa", bu insanlar, zaten delik deşik olmuş o 82 anayasasını yeniden delerek söz konusu kişiyi yargılamayabilir. Burası Türkiye. Nerede yaşadığımı biliyorum. Nelerin, nelere göre yapıldığını... Bu yüzden evet değil.
Evet diyecek olan hiçbir solcu, sosyalist, devrimci arkadaşın, epeyce araştırdığım bu paketin 125. maddesindeki Yerindelik Denetimi için tatmin edici bir cevap verememesi, beni bu özelleştirmeci, piyasacı, neoliberal iktidarın anayasasından, her şeyi paraya tahvil etmek için yaşayan neoliberallerin tüzüklerinden uzakta tutuyor. Derelerime, rüzgârıma, suyuma, ağacıma sahip çıkmak istiyorum. Hafızayı, biraz da mazi belirler, mazimin yok edilmesine karşı çıkıyorum. Bu yüzden evet değil.
Ola ki bir gün bu ya da bundan sonraki hükümetlerden biri yazdığım bir şey için bana dava açtı ya da ola ki bir hükümetten tehcir kararı çıkarıldı. Olur ya, Türkiye'de yaşıyoruz; burası çoğunluğun sağ refleks taşıdığı bir ülke! Bu dava karşısında itiraz edeceğim kurumun ya da söz konusu tehcir kararını denetleyecek kurumun büyük bir kısmının "yürütme"den, yani bu olası kararları verebileceklerden oluşuyor olması beni evet demekten alıkoyuyor.
12 Eylül'ün gözü yaşlı faşist mağdurları ve onlara selpak taşıyanların yerine, işkence tezgahlarından geçerek hayatı yakılıp yıkılmış insanların, bu ihtilalin gerçek muhataplarının yanında olmak için evet değil.
Kürsülerden Erdal Erenlerin, Deniz Gezmişlerin asılmasına timsah gözyaşı dökerken geçmişinde komünist avına çıkmışların yanında saf tutan muktedirlerin, Uğur Kaymaz'ın, Ceylan Önkol'un, Şerzan Kurt'un katilleri hakkında tek laf etmediklerini ve etmeyeceklerini bildiğim için evet değil.
Allianoi'nin yerini bilmeyenlerin, Hrant Dink'e nazi subayı anıştırması yapanların, yüzlerce Kürt çocuğunu içeride süründürenlerin, KPSS'ye kopya taşıyanların, cahilliğin ve kültürsüzlüğün meşrulaştırılmasını moda haline getirenlerin belirlemiş olduğu sınırlar içinde yaşamak istemediğim için, ilk paragrafımla çelişse de bu yıvışık ortamın içine sürüklendiğim için, hepsinden önce, ilk olarak da bunun için evet değil. (OC/TK)