Bugün bayram, herhalde öğlene doğru şu ya da bu vesileyle dışarıya çıkacak, "bayramlaşma" histerisine karışacağım... Bayramla filan, çok da derinden bir bağ kurmadığım halde, o "ortak ruh"a hürmet ediyorum, "iyi bayramlar" dileklerine kayıtsız kalmıyorum, küçük bir aileyiz, "halamları" ziyaret etmeyi ihmal etmiyorum, gidemeyecek kadar uzaktaki "büyükleri" arıyorum (o ta en uzaktakileri henüz aramanın bir yolu yok tabii)... Bizim evde teyzem ve kuzenlerle olan akşam yemeği de bir hasret giderme gibi olur... Başka bir program yoksa, genel tablo budur...
Bütün bu trafik içinde, restoranda, kuaförde, bir evde, her neresi olursa olsun mutlaka çikolata ikram edilir... Bayramda ikram edilen çikolata da öyle sıradan ikrama benzemez. Ardında yüzyılların, geleneğin koca bir dinin anlam bagajını taşır. O çikolatayı reddetmek hiç kolay değildir, sağlam bir mücadele ya da ince bir diplomasi işidir...
Neredeyse bir aydır diyetteyim. Bir aydır, henüz ortada bir bayram yokken, diyetimi bozmam yolunda öyle güçlü baskılara göğüs germek zorunda kaldım ki... Bayram beni korkutuyor...
"Ye bir tane, ye bir tan... ye... Bugün bayram, bayr... Ne olur yani.. Ne olu... Bir çikolatadan.. Bir çikola.....çiko... Aman boşver diyeti... Aman boşver... Aman boş..."
Yeteeeer!
Bu bir ayda tıpkı "istemiyorum" gibi, "yemeyeceğim, diyetteyim" diyen kişinin iradesine çelme takmanın başkalarında müthiş bir "arzu nesnesi"ne dönüştüğünü öğrendim.
Öyle sahici bir ısrar ve hevesle "yemeye ya da içmeye" sevk etmek istiyorlar ki, mahalle baskısından farkı yok, inanın. Bu baskıyı savuşturmak hakikaten zorlu bir mücadeleye dönüşüyor.
Önceleri "Biraz sonra yerim, sen koy ben içerim" gibi geçiştirme yoluna başvurdum. Sonra bunun çok yorucu olduğunu anladım. Boşalmayan kadeh kadar dikkat çeken birşey olamaz toplumsal hayatta. Şimdi artık bir miktar kırıcı, kesin ve asla umut vermeyen bir tavır takınıyorum: "Diyetteyim ve bir kez bozunca gerisi geliyor, asla yemeyeceğim, rica ederim ısrar etme!'"
Fakat bayram duygusallığı ve kırılganlığı için bu kesin ve sert tavra alternatif bir tavır geliştirmeliyim. Bayram bu, öyle sıradan stratejilerin üzerinde bir ruh hali barındırıyor. Bütün gün yedim diye yalan söylesem, "Bugün bayram azı çoku olmaz diye cevap hazır!"
Evden çıkmasam... Olmaz ki.. Çalışma günlerinde yapamadığım bir yığın işi halletmek zorundayım...
Öte yandan herkesin içinde burnuma çikolata dayadıklarında "Diyetteyim" diye mahrem bir açıklama yapmak da çok can sıkıcı... "Neden? Ne zamandan beri? Onun yerine spor yap... Şişman değilsin ki gibi bir süre sonra Navratilova servisi kadar zor gelen müdahale-sorulara yanıt vermek çok sinir bozucu...
"Hayır" demenin alternatif yolunu buldum sanırım.. Bu yazıyı yazmakmış... İlan ediyorum: Diyetteyim. Açıklamak, sizi de ikna etmek zorunda değilim. Bir çikolata onlarca çikolata yeme isteği uyandırıyor. Diyette dekadans dönemi ilk bir ayın sonudur... İyi gidiyor derken, yokuş aşağı gider insan...
Bayramlaşalım, kahve içelim. Lokum, çikolata falan olmuyor... (NZ/TK)