Amerikan filmlerini anımsatan bu fotoğraf bundan bir kaç gün önce, katılımcılarının üst düzey yöneticilerinden oluşan bir toplantıda gerçekleşti.
Tarih:29.Mart.2001, Saat : 22:20
Yer : Helsinki
Toplantının katılımcıları arasında kimler yoktu ki! Uluslararası şirket yöneticileri, sendika başkanları, sivil toplum örgütü temsilcileri ve Finlandiya ekonomi Bakanı Sauli Niinistö...
Seçkin Liste ve yeni demokrasi tanımı
Bu seçkin katılımcı listesi akla hemen, Peter Drucker'in ünlü "21.yüzyılın demokrasisi, piyasa ekonomisi ile sivil toplum örgütlerince oluşturulan bir demokrasi olacak." tümcesini getiriyor. Anlaşılan Finlandiya Ekonomi Bakanı bir çok meslektaşından daha önce kavramış Drucker'ın söylediklerini.
Kesimler arası "ilişkileri kuvvetlendirme"yi hedefleyen toplantıya Dünya Bankası Başkanı James Wolfensohn'un başkanlık etmesi de zaten bu ortak düşüncenin ürünüydü.
Öte yandan Dünya Bankası'nın IMF gibi asık suratlı politikalar önermemesi, yoksulluğun azaltılması , gelir dağılımı bozukluklarının düzeltilmesi gerektiği gibi demokratik söylemlerin arasına sıkıştırılacak bir kaç küresel söylemin tartışmasız kabul göreceği de bir gerçekti.
Wolfensohn'un daha önce Türkiye'de yaptığı benzer toplantıda olduğu gibi!
Sıcak kanlı olma meselesi
Türkler kadar sıcak kanlı olmadıklarından olsa gerek, bu kez işler, planlananın dışında gerçekleşti.
Devletin sosyal işlevinin sivil toplum örgütlerince üstlenilmesi , sınıf sendikacılığının bittiği, sendikaların işletmelerle koordineli bir şekilde eğitim faaliyetlerini yürütmesi gereği ve şirket vatandaşlığı gibi toplantının can alıcı konularının konuşulduğu sırada; Bay Başkan pastayı suratına yedi.
Hem de Ekonomi Bakanı Niinistö yanı başında otururken!
Bay Başkan daha önce de pastalandığı için her halde pek şaşırmamıştır. Olsa olsa 1 Nisan itibariyle beklediği bu davranışın birkaç gün önceye alınacağını tahmin edemediğine hayıflanmış olabilir.
Neden Dünya Bankası Başkanı?
1 Nisan - 1 Mayıs aralığında sürecek olan pasta fırtınası tabii ki sadece Dünya Bankası başkanına yönelik bir eylem değil. Ama, Dünya Bankası'nın kurulduğu günden beri çizdiği demokratik resme hiç de uygun hareket etmediğini hatırlarsak, dünyayı yok etmek için çaba harcayanlara karşı düzenlenen eylem fırtınasının neden Wolfensohn'la başlatıldığını anlamak kolaylaşır.
Pasta atmak ve potesto dili
Bereket versin, yöneticilerin suratına pasta atarak maskelerini aşağı çekme daha çok Batı toplumlarına ait bir protesto dili. İyi ki:
* 70 milyon nüfusun 17 milyonunun açlık sınırında yaşadığı,
* Her 100 işsizden 22'sinin gençlerden oluştuğu,
* Her 6 dakikada bir iş kazasının olduğu, kaza ve meslek hastalıklarında günde ortalama 4 kişinin öldüğü,
* Büyük kentlerde en varsıl ile en yoksul arasındaki gelir farkının 1437 kata ulaştığı
bir toplumda "yapısal reform" adı altında tarımın korumasız bırakıldığı,
* Ormanlarında yerli ya da yabancı sermaye kesimine serbest kesim hakkı tanındığı,
* Madenlerin ve kamu hizmet alanlarının uluslararası yatırımcılara açıldığı...
* Dahası katillerin, aşiret reislerinin milletvekili , ebenin Turizm Bakanlığı Personel Daire Başkanı, Dünya Bankası Başkan Yardımcıları'ndan birinin Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı olduğu bir ülkede, kimsenin bu tür fırtınalardan haberi yok .
Tersi olsaydı, ne kadar çok pasta ziyan olurdu , bir düşünsenize!!