Fotokopi çekmeyi ve çay taşımayı göze alarak başladığım stajımdan, ilk günden habere gönderilmiş olarak ve yayınlanan haberlerimle ayrılıyorum. Hak ihlallerinin en büyüklerinin işlendiği alan "medya" düşüncesiyle geldiğim dördüncü sınıfta, bianet bütün düşüncelerimi alt üst etti.
Yaygın medyadan ve klasik internet haberciliğinden çok farklı olan bianet'te, hak haberciliği ve alternatif haberciliğin bakış açısıyla "öteki"nin; "kendi rızasıyla" 34 kişinin tecavüzüne uğradığı söylenen kadının, cinsel yöneliminden ötürü "suçlu bulunan" LGBT bireyinin, hakkını aradığı için "düşman" ilan edilen emekçinin, "taş atan" denilerek hakkındaki hüküm baştan verilen çocukların, evladını arayan Cumartesi annelerinin/insanlarının ruhlarını yaşadım.
Bu hayatların varlığından bihaber yaşamak, başını yastığa koyduğunda uyumaktı. Ne zaman BEDAŞ işçi eyleminde, sırf ayağına basıldığı için karışıklık çıkaran polislere tanık oldum, o zaman uykusuz günlerim başladı.
Cumartesi Annesi Hanife Yıldız'ın gözaltında kaybedilen evladı için "Oğlum ne ben seni bulabildim, ne de sen beni" demesiyle de doruk noktalara ulaştı. Bana göre bianet'in oluşturmak istediği farkındalık işte buydu ve bu amaç bende hedefine ulaştı.
Sesini duyurma imkanını çok az bulan, Bilgi Üniversitesi'nde çıkarılan işçilerden bahçıvan Remzi Çoban'ın, derdini anlatırken "efendim" diye hitap etmesi, haklı olduğu halde kendini mahcup hissetmesi beni yerle bir etmişti. Teselli etmeyeceğini bile bile sadece sarılarak yanında olduğumu göstermeye çalıştım.
Henüz ikinci sınıftayken ismini duyduğum bianet'te staj yaptığım için gerçekten ayrıcalıklıydım. Habere gittiğimde insanların önemsemesi, yapılan haberlerin adıma yayınlanması gururlanmamı sağladı. Başka kurumlarda staj yapan arkadaşlarımın çoğu pişmanken ben stajıma zevkle gidip geldiğimi anlatıyordum.
Burasının aynı zamanda bir okul olduğunu biliyordum. Ve bianet hocalarının/hak haberciliğinin kahramanlarının gerek stajyerlere iş vererek yol göstermelerini, gerekse haberlerde kullandıkları dil ile bütün okurlara haberin "nasıl" olacağını göstermelerini zevkle takip ettim.
Bu küçük dünyamızda, Antalya Emniyet Müdürlüğü bünyesinde çalışan 4. Sınıf Emniyet Müdürü Sedat Göktaş'ın, İzmir'de Emrah Barlak'ı öldüren polis memuruna sosyal medyadan tebrik mesajı göndermesi sonucu bianet'te yaptığımız haberle hem gündem oluşturduk hem de emniyet müdürü hakkında soruşturma açılmasını sağladık. Olaydan haberi olmayan Antalya Emniyeti için bir farkındalık oluşturduğumuz o gün, sosyal medyada bianet'in her adı geçtiğinde, daha önce verilen bilgilerle yitirdiğim gazetecilik heyecanımı tekrar kazandığıma inanıyorum.
Yerel haberciliğin, anaakım medyayı taklit etmesi değil, aksine onu besleyen ve birbirinden bağımsız düşünülemeyecek bir alan olduğunu iyice öğrendim. Standartlaşmış habercilikte yer verilmeyen hayatların burada nasıl işlendiğini ve sonuçlarını gördüm. Artık gazeteciliğin, "başkalarının" sesi olduğunu tecrübe ederek biliyorum.
Ayrımcılık ve nefret söyleminden uzak, ötekileştirmenin olmadığı bir dille yapılan haberlerin doğru amaçlara ulaştığını görmek, çoğu zaman yitirilen umutların yeniden yeşermesini sağlamaya yetiyor da artıyor bile.
Şemdinli haberlerini okuyordum, fakat ne zaman bianet oraya gidip haber yaptı o zaman Şemdinli'yi okumaktan öte gördüm, yaşadım. Artık önyargılardan daha uzak, herkesin haklı olduğu yanları görmeye çalışıyorum.
Şimdi bianet'e ara veriyorum ve ayrılırken, Haluk'un samimi otoritesini, Ekin'in hiç yazım yanlışı olmamasını, Ayça'nın arada yaptığı çıkışları, Nilay'ın yemek çıkınlarını, Çiçek'in LGBTT hassaslığını, Leyla'nın içecek kapağı toplamasını, Yüce'nin bilgi haznesini, Nadire Hanım'ın neşeli selamlamalarını ve bianet'in "başka bir iletişim mümkün" anlayışını da yanımda götürüyorum.
Ayrıca; Ekin tatildeyken masasını rahatça kullandığımı, Korcan tatildeyken ofise teknik destek sağlayarak koltuğuna göz diktiğimi, Yüce tatildeyken bilgisayarına yerleştiğimi, Leyla yerinde yokken birkaç tane "başka bir iletişim mümkün" rozetini ödünç aldığımı belirterek, hepsine çok teşekkür ediyorum.
bianet ile yolumu kesiştiren ve hayatın her alanında yol gösteren Hürriyet Konyar, Onur Öksüz ve Fatih Bayram hocalarıma hayatımın da her alanında bulunmalarından ve (umarım) bulunacaklarından ötürü duyduğum mutluluğu belirterek hepsine çok teşekkür ediyorum. (AS)