Ne oluyor. Ülke yanıyor.
Sokaklarda bayraklı nümayişler. Amaç ne. Yas mı?
Hepimiz yaslıyız zaten. Ama yaslı insan ağır olur, olgun olur. Ağlar. Cenazeye bile zor gider. Geleneklerimizde böyledir. Öyleyse sabahlara kadar klakson çalarak, slogan atan bu insanların yaptığı ne. Ve sağa sola saldırı, tehdit.
Halkın haklı tepkisiymiş.
Amacından sapmıyor mu bu tepki. Ayıp, günah değil mi sorumluları aramayıp sokakta sadece Kürt olduğu için suçsuz, savunmasız insanları hedef almak. Demokratik Toplum Partisi (DTP) binalarına saldırmak.
Ne oluyor?
Bu soruyu aklı başında herkes soruyor. Hem kendine hem çevresine: Ne oluyor?
Basında yanıt çok. Siyaset bilimcileri enflasyonu var sanki ülkemizde. Her TV kanalında emekli ‘paşa’ları, siyaset bilimci akademisyenleri, çok derin analiz yapan büyük gazetelerin çok maaşlı kalemşörlarını görmek, dinlemek olası. Ne yazık bildikleri, söyledikleri yanıldıklarına yetmiyor. Bu nedenle slogan atıyor çoğu: Saldıralım, asalım, keselim. Ee dinleyenler de etkileniyor tabi. Yazılı basın da aşağı kalmıyor.
Peki barış?
Barış artık bir isim. Kimi bir zamanların barışçısı, solcusu aileler bile çocuğuna bu adı koyduğu için pişman. Sayıları az da olsa Barış adına, çocuklarının adına onurla sahip çıkanlar da var.
Yeğenlerinin adı barış olan iki arkadaşımın evinde haberleri izliyordum. PKK saldırısı sonucu 13 askerimizin öldüğü haberini duydum, üzüldüm. Arkadaşlarım da çok üzüldüler. Saldırıyı yapanları kınadık. Sonra sokağa çıktım. Taksime gittim. Ellerinde bayraklarla yürüyüş yapanları gördüm. Bir arkadaşımla buluştum. Bana gayri –Müslimlerle, Kürt asıllı bazı vatandaşların korkudan işyerini açamadığını söyledi. Onun da korkusu iç savaş çıkması, yeni 6–7 Eylül yağması-katliamıydı.
"Sanki" dedi, "Türk faşistler sevindi askerlerimizin ölmesine. Bunu bahane ederek savaş çıkaracaklar. Öfkelendikleri insanları linç edecekler. Devlet de iç baskıyı artıracak. Olan yine muhaliflere olacak."
Çocuklar "barış"sız büyüyor
Akşama tekrar yeğenlerinin adı barış olan arkadaşlarımın evine döndüm. Eve girince çok sevdiğim 10 yaşındaki çocukları müjde verir gibi son haberleri verdi. “Çok iyi, bizimkiler 31 tane PKK’lı öldürmüş”. Şaşırdım ve irkildim. Bir çocuğun dilinden bunları duymak beni sarstı. Yazık dedim. Şaşırma sırası çocuğa gelmişti. Kime yazık dedi. Hepsine dedim. Her iki taraftan ölenlere. Başka bir şey söyleyemedim.
Bir çocuk bir günde, birkaç cümleyle eğitilmez ve değişmez. Gerisi anne ve babasına kalmış. Ne korkunç bir zamanların solcuları, demokratları "barış" sözcüğünü unuttu. İş ev ve televizyon arasında geçiyor hayatları. Ne yabancı basını izliyorlar, ne muhalif basını. Akıllarının ucundan da geçmiyor yalan, çarpıtılmış haber izledikleri. Varsa yoksa yalan haberler yapan, vatandaşları savaşa hazırlayan TV kanalları veya Milliyetçi Hareket Partisi'nden (MHP) farkı kalmayan İşçi Partisi ve Ulusal Kanalı.
Ve farkında olmadan çocuklarını da savaş duygularıyla büyütüyorlar. Barış sözcüğü evde hiç konuşulmuyor.
Bırakın sol örgütlerin aylık, haftalık dergilerini okumak, sol değerleri savunan, ciddi araştırmalar yayınlayan sanat ve edebiyat dergileri almak, günlük Evrensel, Birgün, Gündem gibi gazetelerin adını bile belki duymamışlardır. İnternet gazetelerini de okumazlar.
Örneğin (ilk aklıma gelenler) bianet’ten, Özgürhaber’den, Özgürmedya’dan, Mersinyaşam’dan ve diğerlerinden haber, yorum okumak, farklı bir ses duymak akıllarına gelmez.
Ne doğru bir laf, yarım akıllılar için söylenmiş. Cahillikten ziyade, yarım bilgi, kulaktan dolma (savaş yanlısı boyalı basın) bilgiyle donanmak daha tehlikelidir.
Bu çocuklar nasıl büyüyecek. Bilgisayarda adam öldürmekten zevk alıyorlar. Vurdulu kırdılı filmleri keyifle izliyorlar. "Kurtlar vadisi" gibi eli kanlı faşistlerin kahramanlaştırıldığı dizileri anne babalarıyla birlikte oturup izliyorlar. Ve çocuklar doğal olarak kendilerini o katillerle özdeşleştiriyorlar.
Çözüm savaşın dışında
Ne oluyor?
Ne olacak?
Belki ordumuz bir 31 PKK’lı daha öldürecek. Biz de rahatlayacağız. Ama bu sorun, Kürt sorunu çözülmediği sürece Barış, toplumsal barış gerçekleşmeyecek. Yine Türk, Kürt insanlarımız, komşularımız, akrabalarımız belki de çocuklarımız öldürülecek. Milyonlarca Kürt’ü kesemeyeceğimize veya köleleştiremeyeceğimize göre, savaşın dışında çözüm aramak gerekmiyor mu? Savaştan beslenen insanlık düşmanlarını kaale almadan. Ki çözüm de zor değil.
Çözüm mü bulamıyorlar. Biraz da bizi dinlesinler. (AO/NZ)