Barış gazeteciliği ile umut inşa etmek: Haaretz ve +972

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin TBMM’nin yeni yasama yılının açılışında (1 Ekim 2024) DEM Parti sıralarına giderek Tuncer Bakırhan’la tokalaşmasını ve yeni bir barış sürecinin fitilini ateşlemesini herhalde hiçbirimiz tahmin edemezdik.
Özellikle 2015’te Çözüm Süreci’nin sonrasında iktidarı paylaşan Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan ve Bahçeli’nin Kürt siyasi hareketini olan düşmanlığını düşünürsek.

KÜRT SORUNUNDA YENİ DÖNEM
Meclis'teki tokalaşmadan 'tarihi çağrı'ya: Süreçte neler yaşandı?
İklim değişti. Beş ay önce mümkün gözükmeyen barış, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın PKK’ye silah bırakmasını söylemesiyle bir gerçeklik kazandı. Sürece ilişkin politik tartışmalar devam ediyor.
Milliyetçi cephe “kazandık” nidaları atıyor, Kürtler ve sol halen bir şaşkınlık içerisinde. Ancak gelecek projeksiyonları belirsiz, kimse ne olacağını bilmiyor. Hapsedilen Selahattin Demirtaş’ın dediği gibi herkes temkinli, kimse birbirine güvenmiyor.
Konuyu AKP-MHP’ye indirgemeden çift taraflı güvensizliğin arkasında siyasi ittifaklar, hesaplar ve kutuplaşmalar olduğu açık. Bu durum beraberinde hem haber medyasında hem de sosyal medyada nefret söylemlerini beraberinde getiriyor.
Kimsenin birbirine tahammülünün olmadığı bir barış süreci! Gazeteler ve gazeteciler barış söylemleri değil çıkar hesapları üretiyor.
Oysa barışı ilk olarak toplum talep etmeli. Gazeteler/gazeteciler hem toplumu hem de siyaseti barışa zorlamalı. Bunda başarılı olup olunamayacağı tabii ki tartışmalı. Ancak dünyanın önünde çok güzel iki örnek var. Üstelik katliamlara rıza üretildiği, dünyanın en güçlü devletlerini arkasına alan, basın özgürlüğünün olmadığı, diktatörlükle yönetilen bir ülkeden, İsrail’den.
Haaretz ve +972 Magazine’den bahsediyorum.
+972: Savaş anlatısının insani boyutundan Oscar'a
İsrail’in medya karanlığında Filistinlilere ses veren bir haber sitesi “+972 Magazine”. Filistinliler ve İsraillilerden oluşan bir ekip çıkartıyor. 15 yıldır çatışmaya dair bağımsız bir bakış sunuyor.
“+972’in” anlamı ne diye soracak olursanız, İsrail ve Filistin’in uluslararası arama kodunu ifade ediyor.
7 Ekim sonrası İsrail’in açtığı savaşta Gazze'de bulunan az sayıdaki gazeteciden biri de onların muhabirleri. Sansüre giderek daha fazla meyilli hale gelen İsrail’in huzurunu kaçırıyorlar. Üzerlerindeki baskıya rağmen Filistinlilerin seslerini dünyaya duyuruyor.
+972 Magazine, savaşın resmi söylemle sunulduğu İsrail’de, halkın devletin çizdiği propagandaya mahkum olmaması için alternatif bir anlatı oluşturuyor. Gazze’deki sivil ölümlerini belgelerle ortaya koyarak, “Hamas’a karşı savaş” anlatısının gerçekte ne anlama geldiğini gösteriyor.
Daha da önemlisi, +972 Magazine sadece savaşın yıkıcı sonuçlarını haberleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda İsrailliler ve Filistinliler arasında ortak yaşamın mümkün olabileceğini anlatan içerikler üretiyor. İsrail'de egemen olan milliyetçi medya dalgasına karşı, bu sürecin kaçınılmaz olmadığını ve barışın gerçek bir seçenek olabileceğini söylüyor.
Bunları da çatışmanın tarihsel ve toplumsal arka planını göstererek, tarafların görüşlerine yer vererek, şiddetli içermeyen çözüm önerilerini sunarak ve insan hakları ile sosyal adalete odaklanarak yapıyor.
Manşetleri Filistin ve Filistinliler
Örneğin 14 Mart itibariyle manşetlerinde Mahmoud Muna ve Matthew Teller’in Juliette Touma ve Jayyab Abusafia ile birlikte kaleme aldığı “Gazze'de Şafak Vakti: Filistinlilerin Yaşam ve Kültür Hikayeleri” kitabının haberi var. Başlıkları “Gazze'nin bir yaşam alanı olduğuna tanıklık etmek”
Hem haber hem Teller, kitabın Gazze için bir cenaze töreni olmadığını söylüyor. İşte bir alıntı:
“…Belki de en çarpıcı olanı kitabın, Filistinlileri kötü insanlar veya dayanıklılığın insanüstü sembolleri olarak çerçevelemeyi reddetmesidir. Teller, ‘Özellikle Batı'da ve İsrail'de, Gazze'deki her Filistinliyi bir terörist olarak resmetmeye çalışan yaygın bir anlatı var. Ancak aynı derecede insanlıktan çıkaran başka bir anlatı daha var. Gazze'deki Filistinlilerin bir şekilde süper kahramanlar olduğu, her şeye dayanabilecekleri, dayanıklılıklarının sınırsız olduğu düşüncesi.’ dedi. Kitaptaki tanıklıklar, Filistinlilerin sıradan et ve kandan oldukları basit ama önemli gerçeği öne çıkartıyor.”
+972’nin 14 Mart’taki manşeti: “Gazze'nin bir yaşam alanı olduğuna tanıklık etmek”
+972 Magazine’deki diğer haber ve makaleler de bundan çok farklı değil. Ana sayfalarında duran “İsrail akademisi faşizme karşı mücadelesinde temel bir gerçeği görmezden geliyor”, “Bir Yahudi başka bir Yahudi tarafından vurulduğunda ‘Araplara ölüm!’ diye bağırır”, “Dayaklar, hastalıklar, aşağılanmalar: Filistinli bir doktorun İsrail hapishanelerindeki yılı”, “Kuzeye döndükten sonra Gazzeliler herhangi bir gelecek hayal etmekte zorlanıyor” başlıklı haberler barış gazeteciliğinin belki de en önemli örneklerini yansıtıyor.
Bir Filistinli ve bir İsrailli Oscar'da
Ayrıca bu yıl Oscar kazanlar arasında +972 Magazine ekibinden bir kişi var. İsrailli gazeteci Yuval Abraham. Filistinli yönetmen-aktivist Basel Adraile çektiği ve Filistinlilerin İsrailli yerleşimciler tarafından topraklarından edilmesini konu edinen No Other Land (Başka Ülke Yok) ile dünya sinemasının belki de en prestijli ödülü sayılan Oscar’ın En İyi Belgesel ödülünü kazandı.
Abraham'ın ödül konuşmasında hak arayışı vardı. Adra ile hayatlarındaki "eşitsizliğe" dikkati çekerek, "Benim sivil yönetim altında özgür olduğum, Basel'in ise hayatını mahveden ve kontrol edemediği askeri yasalar altında olduğu bir rejimde yaşıyoruz" dedi, +972 Magazine'nin bakış açısını yansıtırcasına.

97. Oscar Ödülleri’nin kazananları belli oldu
Haaretz: Eleştirel haberciliğin direnişi
Haaretz ise İsrail’in en eski gazetelerinden biri olmasına rağmen, neredeyse tek başına ülkenin ana akım medya anlatısına direniyor.
Sadece İsrail hükümetinin Gazze’de yürüttüğü operasyonları eleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda barış sürecinin nasıl işletilebileceğine dair öneriler de sunuyor.
Amira Hass ve Gideon Levy gibi gazeteciler Haaretz’de yıllardır İsrail'in askeri işgal politikalarını teşhir ediyor, , İsrail toplumunun nasıl giderek militarize olduğuna dair sert analizler yapıyor.
1967’deki Altı Gün Savaşı sırasında Haaretz muhabiri Amos Elon, bir ilki gerçekleştirerek Batı Şeria’da İsrail’in yerinden ettiği Filistinli mültecilerin kampına gitti ve orada gördüğü acıları, Filistinlilerin bakış açısını da yansıtarak gazetenin manşetine taşıdı. Elon, o dönemde bir İsrail gazetesinde pek rastlanmayan şekilde, Arapların kendi kaderini tayin hakkı olduğunu dile getirip iki devletli çözüm fikrine yöneldiğini açıkça yazdı. Bu cesur gazetecilik hamlesi, Haaretz’in çatışmaya dair söyleminde bir kırılma noktası oldu; 1967 sonrasında gazete kademeli olarak yayın politikasını değiştirerek, Filistinlilerin yaşadığı mağduriyetlere sayfalarını daha fazla açmaya başladı.
Günümüzde Haaretz, İsrail-Filistin meselelerinde dengeli ve insan odaklı bir habercilik yaklaşımı benimsiyor. Haber ve makaleler ideolojiye değil, sahadaki gerçeklere dayanıyor. Çatışmanın tüm taraflarının hikâyelerine yer vermeye çalışıyor. Bunu da gazetenin hedef kitlesi olan İsrail’deki ve diasporadaki Yahudi okurla rağmen yapıyor.
Levy 2006’da İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırısı ve Filistin ile devam eden çatışmalar sırasında şu cümleleri yazmıştı:
“Eğer [İsrailliler] işgalin ne kadar zalimce olduğunu bilselerdi, bu gerçek karşısında huzur içinde yaşayamazlardı... Gerçek şu ki İsraillilerin çoğuna bilgiler verilmiyor. Sorun şu ki çoğu da bilmek istemiyor.”

BARIŞ GAZETECİLİĞİ KÜTÜPHANESİ/METE ÇUBUKÇU
“Bir Panzehir” Olarak Barış Gazeteciliği
Dünya 2006’dan bu yana çok daha farklı. Enformasyon halen gizlenebilir ancak soykırım boyutundaki tek yönlü savaş gizlenemez, gizlenemedi. İsrail Filistinlileri dünyanın gözleri önünde öldürdü. Haaretz, hem İsrail hem de dünya medyası içinde dik durabilen nadir gazeteler arasında adını yazdırdı.
Haaretz’in barış gazeteciliği tam da diğer gazetelerin boşluğunu doldurdu. İsrail toplumunun çoğunlukla duymak istemediği işgalin bedelini ve her iki taraftaki insani dramları görünür kılarak, barış için gereken farkındalığı yaratmaya çalıştı.
Türkiye'de mümkün olur mu?
Haaretz ve +972 Magazine örnekleri barış gazeteciliğinin dünyanın farklı bir ülkesinde, yerlerinde nasıl uygulandığını gösteriyor.
Çatışmalara ve krizlere dair haber yaparken, şiddetin kaçınılmaz olmadığını, çözümlerin mümkün olduğunu anlatıyor.
Belki bir gün Türkiye için de bu habercilik mümkün olur.
(HA)
SİBER SANSÜRLE MÜCADELE GÜNÜ
Erol Önderoğlu: Sansüre yasalar yetmiyor

Evrim Deniz, çevrimiçi şiddete karşı suç duyurusunda bulundu

Kobanî Davası’nın itirafçısı şikayetçi oldu, gazeteciye dava açıldı

Halk TV 'bilirkişi' davasında beraat kararı

İstanbul Barosu davasında ara karar: Mahkeme norm denetimi talebini reddetti
