Söz, her zaman olduğu gibi yetersiz kalıyor. Hiçbir söz, eylemin kendisini eksiksiz ve net anlatamıyor.
Açıkçası içinde bulunduğumuz ruh halini hangi cümlelerle ifade edeceğimi kestiremiyorum.
"Yakamoz...
Eldiven...
Sarıkız...
Ayışığı...
Kafes...
Ve şimdi de Balyoz..
Türkiye'nin gündemi, Balyoz'un hayatımızdaki yeri ve önemi.
Ülkenin en aydın ve tarafsız düşünmesi gereken gazeteci ve yazarları, halkın iradesini temsil eden siyasetçiler, bilime hizmet etmesi beklenen akademisyenleri yine ikiye bölünmüş durumda. Balyoz'a, "Evet, bu balyozdur!" diyenler ile "Hayır efendim, bu balyoz kılığına girmiş kazmadır!" diyenler.
Evet, maalesef ortada şekli şemalı, zamanı, devlet kayıt numarası, apoleti ve sesi belli, artık ortada (Kürtler eşkere, Türkler deşifre edilmiş diyor) bir adet Balyoz'umuz var.
Buna karşın onca delile, belgeye, ses kaydına, sicil numaraları açıklanmış onca cuntacı isme, tutuklanması icap eden gazetecilere, yararlanması düşünülen kalemşörlere rağmen Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ çıkıp, Davudi sesinin en aksi, en tehditkar ve en sert biçimini alarak bize yine parmak sallıyor. Bizi tehdit ediyor. Yetmiyormuş gibi din istismarı yapıyor. İnsanın Allah Allah diyesi geliyor. Neymiş efendim, "Allah Allah diye şaha kalkan bir ordu nasıl olur da Allah'ın evini bombalarmış!"
Bombalar, bombalamaz...
Biz elimizdeki belgelere bakıyoruz. Din istismarı iddiasıyla iktidara geldiğini düşündüğünüz öyle ya da böyle sivil bir hükümeti engelleme ya da devirme planlarının deşifre edilmesini, yine din istismarı kılıflarınızla cevap vererek yanlış sayınızı çoğaltıyorsunuz. Bunla da kalmıyor, her zaman yaptığınız gibi, suçu ve darbeyi planlayanları değil, öncelikle sızdıranları cezalandırıyorsunuz. Bu mudur sizin adalet anlayışınız?
Bu adalet bizim değil...
Gerçeklere sadakati tartışma konusu yurdum gazetecisi, akademisyeni ve siyasetçisinin askeri kanadı ise hiç zaman kaybetmeden Balyoz'a sulusepken kar eşliğinde inatla "bu kazmadır" demeye getirirken; sivil kanat, ortaya çıkanın balyoz olduğunda kararlı.
Tarafımız belli. Biz sivil kanadın tarafındayız. Balyozu da inşaat ve benzeri sektörlerde kullanılan güçlü bir parçalama aracı olarak biliriz.
Şaka bir yana, ülke büyük bir felaketin eşiğinde. Bir ülke, halkına karşı böylesine vahşi bir simülasyonu reva gören bir orduyu daha fazla taşıyamaz, kaldıramaz.
Bizi artık gerçek hak ve halk adalet kurtarır.
Bunun için buradan hala güvenmek istediğim yargı organlarına sesleniyorum:
Balyozla ortaya çıkanlar, yani gerçek isim ve yerlerin olduğu vahşi simülasyon, DTP'nin kapatılmasına yol açan 'hukuki' delilleri son sürat sollayan gerekçeler. Derhal Genelkurmay ve Genelkurmay'a bağlı bütün kurum ve kuruluşlar hakkında yasal işlem başlatılmalı; ülkenin bekası, toplumun huzuru, iç barışın temini, sosyal ve demokratik özlemleri olan halkımızın birliği ve dirliği için bu kurum darbecilerden, şiddet yanlısı faşist kafalardan temizlenmelidir. Balyoz'un planlandığı dönemde görev alan tüm rütbeliler derhal halk adına yargılanmalı. Bu kişilerin rütbe terfisini onaylayanlar ile darbe planı içinde yer alanların üst ve altında görev yapan her apoletlinin ifadesi alınmalı ve bu planlardan haberdar olup sessiz kalanların da cezalandırılması gereklidir!..
Özcesi, beslendiği halkını düşman gören bu zihniyet derhal yargılanmalıdır!
Siyasi bir partiyi ülkenin gerçeklerine sahip çıkıyor diye kapatan yargının, ülkenin gerçeklerini okumayan bir kurumun vahşi ötesi, fantezi ve faşizminden biz sivilleri koruması gerekir.
Yargı bunun için vardır.
Çocukluğunu 12 Eylül 1980 günü kaybetmiş biri olarak, ne çocuklarımın ne de başka çocukların, yaşamlarının bir balyozla faciaya dönüşmesini istiyorum. Üzerimize bir karabasan gibi çöküp, yaşadığımız şehirleri tank, top, tüfek ve kanla sütlimana çevireceklerini zannedenlerin derhal yargılanmasını bir yurttaş olarak talep etmek en birincil hakkım.
Boğazımı yırtarcasına seslenmek istediğim kesimlere de bir çift lafım mevcut.
Ey darbecilerden medet umanlar, ey sözde milliyetçiler, ey şimdiye kadar askere güvenimiz tam diyen sıradan yurttaş ve ey uykucu solcular...
Uyanın artık!..
Eline bizi koruması ve kollaması için silah, hesaplarına vergilerimizle maaş yatırdığımız bu askerler, bizi iç düşman olarak görüyor.
Bu askerler sözde bizim askerlerimiz.
Uyanın artık!..
Uyanın ve ne gerektiğini artık yüksek sesle söyleyin.
Bu ne bir şaka ne de sadece bir simülasyon...
Bunu sulandırmaya çalışanları, her kim olursa, gazeteci, siyasetçi, akademisyen ya da yazar...
İyi tanıyın!
Bunlar, Kürdüm diyen kardeşlerimizi tenhalara götürüp kafalarına kurşun sıkan, köylerimizi yakan, tarımı ve hayvancılığı bitiren, paralarımızı çarçur eden, bizi açlık ve yoksullukla terbiye edeceğini sanan; bizi susturmaya, susmayanlarımızı öldürmeye çalışanlardır. Bunları iyi tanıyın...
Son lafım Balyozculara;
Artık düşün yakamızdan!
Darbeci generaller, bu generallerin bir sözüyle harekete geçen mahkeme üyeleri ve yargıçlar, politikacılar, darbe yanlısı gazeteciler... düşün artık yakamızdan, düşün!(FA/EÜ)