Azerbaycan-Ermenistan çatışması, kendine özgü yanları olmakla birlikte dünyanın bir kısmında sıcak çatışmalara dönüşen, IŞİD vb örgütler sayesinde de zamansız ve mekansızlaşan post-modern yeniden paylaşım savaşının bir cephesi olarak değerlendirilebilir.
Bu çatışmalarda Karabağ yerine Ermenistan’ı taraf olarak almamın nedeni çekişmeler 1989’da ilk başladığında da şimdi de Ermenistan’ın çatışmaların her açıdan doğrudan içinde olması. Bugün Karabağ’la sınırlı kalmayan çatışmalar, Ermenistan’ın kuzey doğu sınırlarında da cereyan ediyor.
1994’te yaşanan ateşkes sonrası yıllara yayılan Karabağ sınırında karşılıklı ateşkes ihlalleri zaman zaman yaşanıyordu.
Geçtiğimiz yıl içerisinde karşılıklı keskin nişancı atışlarıyla ölenlerin varlığı neredeyse bir rutine binmişti.
Yeni gündeme gelen çatışmalar ise bu rutinin dışında.
Hem çatışmanın büyüklüğü itibarıyla, hem de karşılıklı bir tacizden çok Azeri yönetiminin bazı bölgeleri ele geçirmek için bir askeri hareket düzenlemesi nedeniyle.
Çatışmanın aktüel zemini
Kaynak: liveuamap.com
Bu gelişmeleri belirleyen bir çok faktör söz konusu.
Gerek bugün Ortadoğu’da gerekse Ukrayna ve Afrika ülkelerinin bir kısmında yürüyen savaşların temel belirleyeni çeşitli farklılıklar gösterseler de (Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarından farklı olarak) yeni türde, postmodern bir yeniden paylaşım savaşının farklı cepheleri olduğu gerçeğidir. İç savaş gibi görünen çekişmelerin çoğunlukla asıl belirleyeni emperyalistler arası çekişmelerdir.
Batı, NATO’nun önderliğinde Rusya ve bağlaşıklarına karşı bir tür yıpratma savaşı yürütüyor. Yakın zamanda Kafkasya’yı ilgilendiren gelişmelere baktığımızda, ABD’nin Doğu Avrupa ve Baltık ülkelerinde askeri varlığını artırdığını görüyoruz. Bir diğeri Gürcistan’ın NATO’nun kanatları altında Abhazya ve Güney Osetya meselelerini yeniden tartışma konusu yapması oldu.
Asıl belirleyici faktörse Suriye savaşında Rusya’nın müdahalesi sonrası Erdoğan ve bağlaşıklarının giderek kaybeden (özellikle Rus uçağının düşürülmesi ile birlikte) pozisyonuna sürüklenmesi oldu.
Rusya Türkiye ile gerilimin tırmanması üzerine zaten askeri üslerinin olduğu aynı zamanda Kollektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’ne dahil olan Ermenistan’daki askeri güçlerini takviye etti.
Türkiye ise Aliyev yönetimini Putin’e karşı hem arabulucu hem de bir koz olarak kullanmaya çalıştı.
Son çatışmalarda Erdoğan’ın Suriye’de yenilgiyi kabullenemeyen tutumunun belirleyici olduğunu düşünebiliriz. Nitekim ABD’de Asala’yı (nereden zuhur ettiğini anlamadığımız bir biçimde) “düşmanlar”ı arasında anması ve dönüş yolunda yaptığı açıklamaların başka bir anlamı yok. AB, Rusya, İran ateşkes çağrısı yaparken, o gazanız mübarek olsun havalarındaydı.
Ermenistan basının dikkat çektiği bir başka olgu ise Türkiye’nin eğitmenler ve paralı askerlerle cephede doğrudan yeraldığı iddiası. Bu ne kadar doğrudur bilmiyoruz ama geçen yıl Genel Kurmay Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı’nı Azerbaycan-Karabağ sınırında dürbünlü tüfekle verdiği poz hatırlardadır.
Azerbaycan yönetiminin salt Erdoğan kışkırtmasıyla bu çatışmayı tırmandırdığını düşünmek yanlış olur. Nitekim Aliyev’in Karabağ perdesiyle örtmesi gereken çok sorunu var. İlki ekonomik kriz. Düşen petrol fiyatları karşısında, tek ürün petrole bağımlılık geçtiğimiz yıl arka arkaya devalüasyonları gündeme getirdi. Dolar ve Euro karşısında Manat yüzde 50’ye varan oranlarda değer kaybetti. İşsizlik ve yoksulluk arttı.
Azerilerin bir diğer problemi ise demokrasi. Kasım 2015’te muhalefetin tamamının boykot ettiği bir seçim düzenlendi. AGİT “özgür ve adil” olarak görmediği seçimlere gözlemci bile göndermedi.
Ayrıca ülkede insan hakları savunucuları sık sık baskı ve hapis cezalarıyla karşı karşıya kalıyor.
Sonuçta iktidarını sürdürmek isteyen Aliyev yönetimi için milliyetçilik ve Karabağ sorunun kullanışlı bir araç olduğu rahatlıkla görülebilir.
Yukarıda sıraladığım ekonomi, demokrasi, milliyetçilik gibi başlıkların Ermenistan için de benzer mahiyette olduğundan söz etmek mümkün.
TIKLAYIN - AZERBAYCAN VE ERMENİSTAN'DAN ÇELİŞKİLİ ATEŞKES AÇIKLAMALARI
Çözüm var mı?
Çözümden kasıt ateşkes ve diplomasinin konuşmasıysa elbette bu mümkün. Pekala bu ayın sonunda bölgeyi ziyaret etmesi beklenen BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon, gelişini daha erkene alarak ara buluculuk yapabilir.
Asıl görev ise tabii ki Karabağ sorununu çözmek için kurulmuş olan AGİT Minsk Grubu’nda. Fakat bu kurumun 1992’den bu yana sorunun çözümü doğrultusunda ciddi bir mesafe katedememesi ve sorunun kaynağı olan bazı ülkelerin(1) de bu kuruma üye oluşu ister istemez beklentileri düşürüyor.
Yine de bu tarz girişimler sonucu ateşkes sağlanabilir. Peki bütün bu çekişmeler biter mi? İşte o zor. Bunun ana nedeni yazının girişinde biraz değindiğim savaşlar ve küresel ısınmanın eşliğinde yaşanan ifrat çağı. Dünya yeniden şekilleniyor. Hem maddi hem de mecazi anlamıyla. Ve bu durum yani dünyanın silkinip oturması, aklını başına toplaması maalesef biraz zaman alacak.
Şimdi çok ütopik gibi görünen ama gerçekte elzem ve olanaklı olan barışı, sınırları ve kapitalizmin ortadan kaldırılmasını savunmak ve tüm insanlığın bayrağının üzerine “Herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre!”(Marx) yazmak ödevimiz olmalıdır.
Bunun alternatifi neo-liberalizmin gölgesinde doğanın ve insanlığın kendi kendi kendini katletmesinden başka bir şey olmayacak. (AS/HK)
Not: Yazıyı bitirdiğim Pazartesi sabah saatleri itibariyle henüz çatışmalar sonlanmış değil. Yani Azeri tarafının bir gün önce duyurduğu tek taraflı ateşkes yürürlükte değil. Ermeni basını Azeri tarafından grad füzeleriyle sivil yerleşim alanlarının da hedeflendiğini söylüyor. Çatışmalarda hayatını kaybedenlerin sayısın ise her iki tarafta da resmi rakamlardan çok daha fazla olduğu sanılıyor.
(1) Ermenistan Rusya’nın belirleyiciliğinde olan Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü'nün içinde. Azerbaycan bu konuda bir anlaşma imzalamakla birlikte üye değil. Öte yandan NATO, Türkiye ve İsrail’le askeri ilişkileri var. İsrail aynı zamanda yıllık beş milyar doları aşan oranda ticari ilikisiyle de Azeriler için önemli bir ortak. Azerbaycan’ın asıl silah tedarikçisi Rusya olmakla birlikte bir çok yeni teknoloji silahın kaynağı İsrail. Bu ilişki “İsrail’in İran’a karşı Azerbaycan adında yeni bir hava üssüne sahip olması” diye yorumlanıyor.