“Eve döner dönmez çalışma odasına girip camı açtı, kaynağı belirsiz duman yıkık bahçenin ve küçük evin imgesiyle birlikte içeri süzülüverdi, keskin bir koku da edinmişti. Dumanı izlerken o deli haykırışın da duyulmasını bekledi, o keskin, vahşi adalet çığlığının. Arkası mutlaka gelir, diye mırıldandı kendi kendine, bu zavallı, bu viran dünyanın iyi kötü dönüyorum diyebilmesi için, arkası mutlaka gelmeli...”
Yukarıdaki cümleler Ayşegül Devecioğlu’nun, son kitabına da adını veren “Arkası Mutlaka Gelir” öyküsünden. Yanı sıra “Edebiyat Dersleri”, “Görme Biçimleri”, “Avcı”, “Yaşlılığın Tehlikeleri”, “Rüyada”, “Tek Başlılığın Anatomik Eleştirisi” öyküleri de kitapta yer alıyor.
Sayfası az, içeriği yoğun "Arkası Mutlaka Gelir" öyküleri bittiğinde Devecioğlu'nun bir önceki kitabı "Güzel Ölümün Öyküsü"nde olduğu gibi yüreğim yalazlandı, is koktum, dilim paslandı.
Kafamda zincirleme çağrışımlar uçuşturan "Yaşlılığın Tehlikeleri" ve "Edebiyat Dersleri" öykülerini dönüp tekrar okudum.
Bir sivil toplum kuruluşunun projesine katkı vermek üzere hapishanedeki tutuklu ve mahkumlara edebiyat dersleri vermeye giden bir yazar ve öğrencisi Tatar oğlanla tanışıyoruz, “Edebiyat Dersleri” öyküsünde.
Yazar/ öğretmen ve bir öğrenci
“Sonra birden gardiyanların ve polislerin görünüşteki kibarlıklarına rağmen, buraya diri diri gömülmüş adamların dehşeti sardı içini. Hapishanenin imgesi önceden yerleşmişti içine. Ve bu imge şimdi gördüklerine baskın çıkıyor, açık sarıya boyalı duvarları, beton zemini oturma yerlerini arkasında kimlik ve retina kontrolü yapılan sıra sıra dizilmiş camları, kontrol kapılarını gerçek anlamlarına taşıyordu. Bir dizi kontrolden sonra içeri girdi.”
İçerde verdiği derslerini izleyen öğrencisi Tatar oğlanın yazmaya çalıştığı bir öykü için dışarıda gözlem yapan yazarın başına gelenler de yazara bir öğretmen/ edebiyat dersi oluyor adeta.
‘Eh’ diyordu geceleri ranzasında bir başına kaldığında ‘şu canım hayat böyle sürprizler yapar insana, bunu bir edebiyatçıdan iyi kim bilebilir!”
Bir katliam
“Yaşlılığın Tehlikeleri” öyküsünün odağında 8 Ekim 1978’de Ankara’nın Bahçelievler semtinde, Türkiye İşçi Partisi üyesi yedi gencin öldürüldüğü katliam var.
“Aradan zaman geçtikçe beni ele geçiren güçlü bir duygunun ayırdına varmıştım. Kabul etmekte zorlansam da gözlerim her yerde onu arıyordu. Hayatta mıydı, hastalığı ne aşamadaydı? Daha da acısı ayaklarını sürüyerek kahvede belirmesini, hiçbir şey olmamış gibi masaya oturmasını sonra karşılıklı uzun sessizliklere dalmamızı bekliyordum. Bu çılgınca beklenti içinde geçiyordu ömrüm. Akıl sınırlarını çoktan aştığımın farkındaydım ya, rahatsız edici, tuhaf amacımın peşinden sürüklenmekten başka bir şey gelmiyordu elimden. Tek başıma otururken soruyordum kendime, neydi peki yitip giden o solmuş zamanın ardında?”
John Berger de kitapta
“Düşündüklerimiz ya da inandıklarımız görüşümüzü belirler" der John Berger. “Görme Biçimleri” öyküsünün bir yerinde aramıza John Berger da katılıyor.
“Karşıdaki tepeyi gördüğümüzü kabul edersek, o tepeden görüldüğümüzü de kabul etmemiz gerekir, diyordu Berger. Bu cümlenin altını çizdi.
“... Yüzüyordu karşıda görünen tepelere doğru. Tepeleri gördüğüne göre onlarda kendisini görüyor olmalıydı.”
Bu yazıyı yazarken Devecioğlu’na telefonda sordum: “Tüm roman ve öykülerinde olduğu gibi, yeni öykülerinin kahramanları yine hayatın içinden, yine çok sık karşılaşmadığımız kişiliklerde. Dahası yine ilginç isimleri var. Kahramanlarınla ilişkilerin nasıl?
Devecioğlu yanıtladı: “Yazarların roman ve öykülerde kahramanlarla, belki kalıcı ya da süreğen kelimelerinin de karşılamayacağı, belki hiçbir kelimenin karşılamayacağı, anlatması zor bir rabıtası olduğunu düşünüyorum. Bu kahramanların bir kısmı günlük hayatta karşılaştığım insanlar ya da canlılar diyelim. Çok büyük bir kısmı da benim tarafımdan yaratıldılar. Ama yaratma süreci içinde, yazarın kahramanla ilişkisi tek taraflı, iplerin yazarın elinde olduğu bir ilişki değil.
"Tam tersi öykü ya da roman kahramanı şekillendikçe güçleniyor, bir süre sonra yazma sürecinin gizli ve güçlü bir parçası haline geliyor. Başına buyruk davranıyor, zorluyor, acı çektiriyor. Bu ilişkinin anlatılmaz bir yoğunluğu ve niteliği var. Yani yazarla yarattığı kahramanın arasındaki ilişkinin... Zamanla zihinde başka formlara bürünüyor. Mesela son romanım Güzel Ölümün Öyküsü’nde kahramanlar tamamen zihnimden çıktı. Yani görünüşte günlük hayatta bildiğim herhangi bir gerçek kişiyle ilgileri yok.
"Ancak romanın yazılış sürecinde ben hepsiyle karşılaştım. Sokakta yürürken, bak dedim kendi kendime işte Emenike geçiyor, bu Kral, bu Cansu, hepsi de dünyayı yakmaya hazırlar. Bu müthiş heyecan verici. Yanlarından sessizce geçip giderken bu durumu niteleyecek bir kelime bulmak için kafa yordum, bulamadım, aklıma gele gele mucize geldi. Bu karmaşık bir ilişki, dediğim gibi bir kez doğduktan sonra kim kimi etkiliyor bilemiyorum. Ama onları yaşadıkça kafamda taşıyacağımdan ve sürekli karşılaşacağımdan şüphe etmiyorum pek.”
Arkadaşım ve okumayı çok sevdiğim yazarlarımdan Ayşegül’ün bu güzelim kitabı bugün kitapçılarda.
"Arkası Mutlaka Gelir" öyküsünden"(...) Romanlarını ya da öykülerini yazarken, yarattığı kahramanların metin ilerledikçe onu yönetmeye başlamasına öykünün ya da romanın gidişini ele geçirmesine alışkındı. İlk yazmaya başladığında keşfetmişti bunu. Ama zamanla işin sandığından daha vahim olduğunu anlamıştı. Bunu ilk kavradığında duyduğu sonsuz bir dehşetti. Zihnine girip oraya yerleşmeleri, öyküde ya da romanda başlarına ne gelirse gelsin orada yaşamaya devam edecekleri bilgisi her şeyin elinden alındığına dair bir duygu yaratıyordu onda. Bununla da yetinmeyip hayatını kontrol ediyorlardı. Hayatının ne kadarı kendi elindeydi?" (sayfa 114) |
Ayşegül Devecioğlu hakkında 1977 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden öğrenimini tamamlayamadan ayrıldı. 1986’dan sonra gazete, dergi ve televizyonlarda çalıştı. Çeşitli dergilerde makaleleri, denemeleri yayımlandı. "Ağlayan Dağ Susan Nehir" romanıyla 2008 Orhan Kemal Roman Armağanı'nı kazandı. İstanbul’da yaşıyor. Kuş Diline Öykünen 2004, Ağlayan Dağ Susan Nehir 2007, Kış Uykusu 2009, Başka Aşklar 2011, Ara Tonlar 2015, Güzel Ölümün Öyküsü 2019, Arkası Mutlaka Gelir 2020. Kitapları Metis’te çıkıyor. |
Künye: Ayşegül Devecioğlu, "Arkası Mutlaka Gelir" Metis Yayıncılık, 115 sayfa, 2020.
(NÖ)