Sosyal Forum mantığı, özellikle küresel adalet hareketi adı altında birleşen ve başka bir dünya mümkün sloganını kullanan farklı hareketlerin bir araya gelişini simgeliyor. Esasen, 1980'li yıllardan itibaren artışa geçen hareketlerin çoğalması kadar dağılması ve birbirinden kopması "sorunu", 2000'li yıllarla birlikte, küreselleşme tartışmaları altında yeniden ele alınmaya başladı. ,
Farklılaşan ve birlikte mücadele etme kapasitesini yitirmeye başlayan hareketler, yeni bir "ortak düşman" etrafında bir araya gelmenin yollarını aramaya başladılar. Bu süreç aynı zamanda, siyasetin yeni araçlarını ve bunun ötesinde siyasal olarak algılanan eylemin niteliğini de değiştirmekteydi. Dolayısıyla, siyasal yapı ve özne, önceki dönemlerde yaşanan gelişmelere bağlı olarak, yeniden tanımlanırken, siyasetin salt bir düzen kurma faaliyeti değil bir eylemlilik ve çatışmalara bir biçim verme faaliyeti olarak algılandığı yeni bir döneme geçildiği söylenebilir.
Değişimin temel yönü, hareketlerin tek bir konu ve çizgisel bir gelişim izlemek yerine, farklı grup ve bireylerin katılımına açık; değişken ve hiyerarşik olmayan bir şekilde örgütlenmesiydi. "Küreselleşme karşıtlığı"ndan "alternatif kürselleşme" algısına doğru dönüşen bu süreçte, dünyanın farklı yerlerinde aynı sorunların farklı bağlamlarda yaşandığı gerçeği ve mücadelenin bu farklı deneyimlerden öğrenerek güçleneceği düşüncesi, gün geçtikçe yaygınlaşmaktadır. Sosyal Forum, tam da bu noktada hareketleri bir araya getiren ve bu tartışmalara çerçeve sunan bir mekan olarak ortaya çıkmıştır.
10 yıllık tarih
İlk kez 2001'de Porto Alegre'de toplanan Dünya Sosyal Forumu adıyla, Dünya Ticaret Örgütü'nün ekonomik zirvelerine alternatif olarak hayata geçirilen bu proje, 10 yıl içerisinde farklı bölgelerde alt-forumlarını üretti. Bu forumlar, hareketlerin yeni ittifaklar ve dayanışma ilişkileri kurmak için mücadelelerini, pratiklerini, reflekslerini ve gelecek projelerini paylaştıkları bir "açık alan" yarattı. Sosyal Forumların işleyişi, benzerlik ve tek bir doğru yerine farklılıklara, öz-yönetim etkinliklerine, işbirliğine ve hiyerarşi yerine "yataylığa" dayanan yeni bir politik kültüre dayanarak ilerledi.
Bu sürecin temelini atan Dünya Sosyal Forumu, 2001, 2002, 2003 yıllarında Brezilya'nın Porto Alegre; 2004 yılında Hindistan'ın Mumbai kentinde; 2005 yılında yeniden Porto Alegre'de; 2006'da çokmerkezli olarak üç farklı şehirde, Karakas (Venezuela), Bamako (Mali) ve Karaçi'de (Pakistan); 2007'de Kenya'nın başkenti Nairobi'de; 2009'da ise Belem'de (Brezilya) düzenlendi. DSF'nin ilk toplantısındaki ilkelere bağlı olarak gelişen Sosyal Forumlar, 2001'den bu yana, bölge ve ülke bazında toplandığı kadar daha yerel bazda bir araya gelme biçimlerine isim vermeye başladı. Düzenli aralıklarla, çeşitli mekanlarda hatta kitapçılarda bir araya gelip siyasal ve sosyal olaylar ve bunlara karşı geliştirilecek stratejilerin konuşulduğu toplantılar Sosyal Forum olarak anılmaya başlandı. Dolayısıyla Sosyal Forumların, yeni çağın ilk yarısında yeni bir eylem tarzı olarak belirmeye başladığı söylenebilir.
ASF
DSF'ye bağlı olarak gelişen ASF, ilk kez 2002'de İtalya'da Floransa'da gerçekleşti. Ardından, 2003 Paris, 2004 Londra, 2006 Atina ve 2008 Malmö toplantıları yapıldı. Türkiyeli aktivistler, özellikle Atina'daki toplantıya etkin bir şekilde katılarak, sürece dahil oldu. 2008'te Malmö'de yapılan toplantı sonucunda 2010 Forumu'nun İstanbul'da yapılması kararı çıktı.
6-9 Kasım 2002 tarihlerinde gerçekleştirilen ilk ASF, yaklaşık 60 bin kişi katıldığı 30 konferans, 160 seminer, 180 çalıştay ile toplamda 1 milyona yakın kişiyle temas kurdu. 105 ülkeden 426 kuruluştan 20bine yakın temsilci katıldı. İkinci ASF'de bu sayılar 70 sendika ile birlikte 300 kuruluş ile 270 seminer, 260 çalıştay ve 55 konferans oturumuna yükseldi. Diğer ASF'lerde de desteklenen bu artış eğilimi, aşağıdan demokrasi talebinin Avrupalı hareketlerin temeli olduğunu ve alternatif stratejilerin tartışılmasına dair isteği ortaya koydu.
ASF'nin yarattığı en büyük etki, farklı hareketlerin deneyimlerini birbirlerine aktararak ortak öğrenme sürecini geliştirmesi ve hareketlerin birbirleriyle eklemlenmesi oldu. Her ne kadar, Forumların sosyal yönünün ağır bastığını ve siyasi bir aktör olarak belirginleşemediğine dair eleştiriler yükselse de ASF'nin yaratığı bir araya gelme sürecinin göz ardı edilmemesi gerekir. DSF ilkeleri uyarınca, bağlayıcı ve diğerleri adına konuşan bir karar metni oluşturulamasa da, Forumların Final Asamblesinde ortaya çıkan ortak strateji metni, hareketlerin genel seyrini yansıtması açısından önem taşıyor.
Bu yılki Forum, ASF Türkiye'nin 80'e yakın bileşeninin ortak çabaları ile gerçekleşiyor. Bunun yanı sıra, tüm ASF'lerde olduğu gibi Avrupa Hazırlık Komitesi ile de ortak toplantılar yapıldı. Foruma, 250'den fazla etkinlik kayıt yaptırmış durumda. Forumun ana gündemlerini, "kriz, çevre, Filistin ve Kürt Sorunu" oluşturuyor. Bunun dışında, 13 ayrı başlıkta toplanan ana eksenlerde Avrupa'nın farklı ülkelerinden, çeşitli sendika, hareket, sivil toplum örgütü temsilcilerinin katılımıyla, toplantılar, seminerler ve paneller gerçekleştirilecek.
Bu eksenlerden bazıları şöyle: "Bilginin, eğitimin ve kültürün demokratikleştirilmesi; alternatiflerin oluşturulması", "Avrupa ve Dünya: Tahakküm ve yeni sömürgeciliğe karşı dayanışma tabanlı işbirliği ve kalkınma", "Küresel adalet hareketinin durumu ve geleceği", "Ezilen ulusların ve azınlıkların haklarının savunulması", "Kale Avrupası'na karşı: Göçmenler ve mülteciler için tüm haklar", "Ayrımcılığa karşı Eşitlik. Küresel krize karşı feminist alternatifler". Forumun sloganı ise diğerlerinden ufak bir fark taşıyor: "Başka bir dünya gerekli".
Mahmut Sansarkan, Malmö'deki 5. ASF sonrası bianet'teki yazısında, hareketlerin ortak eylem şansını iyi kullanamadığını yazmış ve umutların İstanbul'a taşındığını belirtmişti. Umalım ki farklı dertleri ortak bir çerçeve içine sokma gayretinde olan ASF, bu kez daha iç açıcı bir görünüm yaratsın. (YY/EÜ)