*Litvanya, Belarus sınırına telden duvar örüyor.
Beyaz Rusya'daki seçim ardından gerçekleşen baskı, Taliban'ın ABD Afganistan'dan çıktıktan sonra artan saldırganlığı ve Suriye'den Türkiye'ye Avrupa yoluna düşmek için geçen göçmenlerin varlığı, Avrupa Birliği sınırlarına doğru yeni bir gerilimi tırmandırıyor.
Bu göçmenler daima komşu ülkelere ve oradan da Avrupa'ya doğru ilerlerken, Avrupa'ya karşı kullanan bazı kozlar haline dönüşüyorlar. (1)
Bu yaz, Avrupa sınırlarında yeni göçmen dalgası başlamışken, AB'nin hala kendi göç politikasında reform yapmaması bazı temel sorunları yaratıyor.
Kuzeyden Belarus'ta Alexander Lukashenko'ya karşı gerçekleşen hareket akabinde artan baskıdan kaçan göçmenler Baltık ülkeleri üzerinden sınırı geçiyorlar. Güneyde Taliba'nın saldırı ve tehdidine karşı Afganlar ülkelerini terk ederek Avrupa'ya gelmeyi deniyorlar.
Eşi görülmemiş bir isyanla karşı karşıya kalan Cumhurbaşkanı Lukaşenko, AB'yi istikrarsızlaştırmak amacıyla göçmenleri 'silah' olarak kullanıyor. Otoriter bir rejim tarafından yönetilen oldukça fakir bir ülke olan Belarus'dan geçiş, mülteciler için alışılmadık bir rota.
Ancak bu yılın ilk altı ayında, Belarus'tan Litvanya'ya 8 kat daha fazla göçmen geldi. Belarus halkı bu sayının yüzde kaçını oluşturuyor henüz bilmiyoruz.
Litvanya hükümeti, Litvanya sınırında 2 bin 809'dan fazla göçmenin tutuklandığını açıkladı. Bu sayı, geçen seneden 38 kat daha fazla. Bu insanların yüzde 60'ı Irak'tan geliyor.
Bu rakamlar AB'nin güneyindeki göçmen akımlarına kıyasla mütevazı olsa da bu durum AB sınırlarda gerginlik yaratıyor.
Vilnius'a göre Lukaşenko, göçmenleri Irak ve Türkiye'den charter uçuşlarıyla getirerek Baltık ülkelerinin sınırlarına itiyor.
Litvanya Başbakanı Ingrida Simonyte Twitter'dan yazdığı yazıda, "Lukaşenko, göçmenleri AB'ye karşı savaş aracı olarak acımasızca sömürüyor" demişti.
Lukashenko ruthlessly exploits migration as a tool of hybrid war against the EU.
— Ingrida Šimonytė (@IngridaSimonyte) July 26, 2021
Discussed w/ @vonderleyen the need for the EU unity and further support from EU institutions tackling irregular migration flows to Europe via Lithuanian- Belarus border.
Taliban saldırıları
Taliban birkaç ay içinde Afganistan'ın bölgelerinin yarısından fazlasını geri aldı. Bu saldırılar, zaten ülkeyi terk etmeyi göze almış olan kesimleri endişelendiriyor.
"Bu yeni bir şey değil, bir savaş olduğunda, insanlar kaçıyor. Bu da esas olarak milyonlarca mülteciye ev sahipliği yapan komşu ülkeleri ilgilendirecektir" diyor Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (Ifri) Göç ve Vatandaşlık Merkezi araştırmacılarından Matthieu Tardis.
Uluslarası verilere göre, Haziran ayında İran'a 12 ila 20 bin göçmen giriş etti. Temmuz başında bin Afgan Tacikistan'a girdi.
Özbekistan, ABD güçleriyle birlikte çalışan 9 bin Afgan'ı ağırlamaya başladı. Fransa adına tercümanlık yapmış olan Afganlar yine Fransa tarafından komsu ülkelere yerleştirilmeye başlandı.
Türk basınına göre, Afganistan'dan gelen yaklaşık 500 göçmen haftalardır her gün sınırı geçiyor. Ancak Ankara, Afganlara sığınma hakkı vermiyor. Bazıları Avrupa'ya gidebiliyor.
Türkiye bir kez daha bu konuda kilit rol oynayacak. Çünkü Türkiye'de basın ikiye bölünmüş ve resmi veriler yetersiz olduğundan, kaç Afgan ülkeye giriş yaptı henüz net olarak bilinmiyor.
Araçsallaştırılmış göç
Matthieu Tardis, "Göçmenlerin araçsallaştırılma riski var" diyor. "Avrupa devletleri sınır yönetiminin sorumluluğunu komşu ülkelere devretti ve bu durum geri tepti."
AB, 2015 krizinden çıkmak için Türkiye ile Suriyeli göçmenlerin yönetimine 6 milyar Euro'luk yardım için güvenli bir anlaşma yaptı.
Bunun üzerine Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, göçmenleri AB'ye baskı aracı olarak kullandı.
"Göçün komşu ülkeler tarafından nasıl istismar edilebileceğini görebiliyoruz. Bu bizim korkularımıza oynuyor" diye devam ekliyor Matthieu Tardis. (2)
Öte yandan, AB kendisini komşu ülkeler tarafından göçmen akınından korumak istiyorsa, göç politikasında reform yapmalıdır. Ancak Matthieu Tardis, "şu an için durumun Avrupa ülkeleri arasındaki dayanışma eksikliği nedeniyle tıkandığını" özetliyor.
Bu araçsallaştırılma meselesi, Suriyeli göçmenlerin Yunanistan sınırına yollanarak AB'den para talep etme sürecinde net gözlemlendi. Şimdi sırada Afganların Van üzerinden ülke girişleriyle başlayan yabancı karşıtlığı sürecinde hemen hemen aynı şey yaşanacak.
Popülist politikalara sığınan muhalefet, aslında Avrupa'da neo-nazi politikası olarak kabul gören bir kampanya yürütüyor.
Hükümet kanadıysa gelen mültecilerin İslami kimlikleri üzerinden "Müslüman kardeşime kapım açık" diyerek aslında kendi politik hatasını kapatmaya çalışıyor.
Geçtiğimiz günlerde bir kanalda konuşan Siyasal İslamin İflası kitabi yazarı Oliver Roy şöyle eklemişti:
"Türkiye'nin doğu sınırlarında denediği açık kapı politikası Yeni-Osmanlıcı bir talepti ve bu açık kapı politikası nedeniyle ülkeye girebilen herkes girdi ve bu durum su anki yoğun göçmen sayısına yol açtı. Erdoğan her ne kadar bunu AB'ye karşı bir koz olarak kullanmak istese de kendisini ülkede köşeye sıkıştıran bir duruma dönüştü."
Durum gerçekten de öyle görünüyor. Göçmen krizi yeniden alevlenirken, sadece AB için değil, Erdoğan içinde önümüzdeki günlerde sorun yaratacağa benziyor.
(NY/PT)